Hayatımız renklendi!
Sarı, turuncu, mavi, kırmızı. Renkler ne diyorsa ona göre yaşıyoruz. Yeni normal hayat bu! Yok yok! Şikayet etmiyorum. Eğer durum buysa, ki bu. Ona göre hareket edeceğiz. Ne diyor doktorlar; maske, mesafe, temizlik... Bu üçüne dikkat edilirse virüsün bize gelmesi çok zor.
Hepiniz, hepimiz evlerimize hapsolmaktan çok sıkıldık, hele hele çalışan kesim bence çok daha fazla bunaldı. Ondandır ki, hafta sonları sokağa çıkma yasağına rağmen her yer kalabalık. Hele esnaf, özellikle de restoranlar sıkılmanın ötesine geçip kasıldılar. Hal böyleyken mart ayı iyi geldi hepimize. Tamam çok iyi değil belki, kötünün iyisi ama iyi işte…
Bi anda Türkiye haritası renklendi. Haritayı görünce hepimiz çok şaşırdık. Hatta biraz da eğlendik. Ama gerçek şu ki, hayatımızı bu renklere göre şekillendirmek zorundayız.
Köstek değil destek
Bu konuda tek tek hepimizin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Özellikle de esnaf çok ama çok titiz davranmak zorunda. Şimdi ben bunları yazıyorum ya, birçok kişi, “Uludağ’ı, otelleri, turizm belgeli işletmeleri” örnek göstererek muhalefet edecek. E, haklılar da ama geriye dönüp bakmanın bugünlerde bize kazandıracağı bir şey olmaz diye düşünüyorum. Çünkü şimdi ayakta kalma, hayatta kalma zamanı. Birbirimize “köstek değil destek” olma zamanı.
Salgının ilk dönemiydi, Kemeraltı’nda esnaf bir dostumun dükkanında yemek yemeye gittim. Yemek dediysem paket yaptırıp çıkacağım. O zaman restoranlarda yemek yenebiliyordu. Siparişlerim hazırlanırken sohbet ediyoruz, “Fedo biz fırsatçı bi topluluğuz. Bak görüyorsun, kural kaideye göre müşteri kabul ederek, gel al ve paketle bir şeyler yapmaya çalışıyor cümle işletme ama öyle esnaf arkadaşlar var ki çaktırmadan arka bahçelerine, üst katlarına çok fazla müşteri alıyorlar ve bunu bir kar sayıyorlar. O anda kazandıklarını düşünüyorlar ama bak gör bu iş hepimizi çok daha fazla vuracak, bu uyanıklığın ceremesini tüm esnaf çekecek. “
Bu konuşmanın üzerinden çok geçmedi, hafta sonları sokağa çıkmak yasaklandı, bütün restoranlar paket servisine döndü, ki birçoğu maalesef kapandı!
Gelelim şimdiye. Yazımın başında söylediğim gibi biraz renkli de olsa, yüzde elli dolulukla da müşteri kabul edilse, akşam yediye kadar da açık olsa, bi şekilde restoran ve kafeler açıldı. İyi de oldu! Ancak bundan sonra biz müşterilerden çok esnafımıza çok iş düşüyor. Konulan kuralları harfiyen uygulamak bi yana ekstra titiz davranmak, havalandırmaya, insanların sıkış tepiş olmamasına çok ama çok dikkat etmek, gerekirse müşteriyi hiç çekinmeden uyarmak gerekiyor. Elbette bizler de müşteri olarak gittiğimiz mekanların var olmalarını, açık kalmalarını istiyorsak uyarılara harfiyen uymalıyız. Yoksa ne bu virüsten kurtulabiliriz ne de bu yasaklardan!
Ha! Bu arada İzmir olarak turuncuyuz şu aralar, sarıya da kırmızıya da çok yakınız ama gönül mavi istiyor. Olur mu? Olur! Biz istersek, hep birlikte “dikkat” edersek olur!
Güzel günler yakın.
Haydi, kalın sağlıcakla...