Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu hastalık var ya bu hastalık, hakikaten feleğimizi şaşırtmış bize!
Yahu insan bi lahana tarlası görünce sevinir mi?
Seviniyormuş...
Çarşamba günü maaile İzmir Torbalı’ya gittik. Oradan da şööyle bi Bayındır’a uzanıp geri geldik.
Biliyorsunuz, felsefem yolda olmak, hedefe varmak değil. Torbalı’dan Bayındır’a giderken anayoldan, önümüze çıkan bir ara yola saptık. Nasıl olsa navigasyon var. Kaybolsak bile bizi illa bir yere çıkarır. Hoş, navigasyon olmasa da sapardım ya bu yollara, neyse...
Zeytin ağaçları arasında, biraz asfalt, çokça toprak yoldan giderken önümüze çıkan lahana tarlaları gözümüze çarptı. Sonra marul, sonra yine lahanalar...
Vallahi yalan yok, lahana hayatımda hiç bu kadar hoş ve aynı zamanda önemli görünmemişti gözüme. Şöyle bi düşününce, sokağa çıkamadığımız günlerde gıdanın, üretenin, toprağın ne kadar önemli olduğunu anladık. Ya da bi çoğumuz anladı. Belki de bu yüzden bu kadar güzel ve önemli göründü bana lahanalar. Eşim Ebru’ya “Hayatım tarlada bi fotoğrafımı çeker misin?” deyince çok şaşırdı. Eh biraz da bıyık altı güldü ama kırmadı, çekti fotoğraflarımı. Uçsuz, bucaksız tarlaların arasından Bayındır’a doğru ilerlerken eşimin telefonu çaldı. Arayan kıymetli baldızım Zeynep akşam yemeğe davet ediyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, dönüş saatimiz geç olur, yorgun oluruz, ayrıca bir gün önce de görüştüğümüzden davetini geri çevirdik. Fakat baldızım Zeynep ısrarcı bi kadındır. Çok geçmeden ikinci kez aradı ablasını. Sevgili eşim Ebru gülümseyerek “Fedo, Zeynep arapsaçı yapmış” deyince “Kesin gidelim” sözü çıktı ağzımdan. Telefonu kapattıktan sonra da eşimle koca bi lahana tarlasının kıyısında “Yeşil bizi çağırıyor” diye haykırdık.
Bayındır’da işimizi halleder halletmez olabildiğince hızlı bi şekilde vardık Zeynep’in evine.

Bizi yeşil kurtaracak

Şu hastalık başlamadan önce de çok ot tüketirdik ama salgında anladık ki ot, etten kıymetli. Televizyonda izlediğimiz hemen her programda söz edilen, bizi bağışıklık sistemimizden başka hiçbir şeyin koruyamayacağıydı. Sistemi güçlü tutmanın en sağlıklı yolu ise yeşil, kırmızı sebzeler tüketmekten geçiyordu. İşte tam da bu sebeple toprağın bize sunduğu lahana, marul, pırasa, havuç, pancar çok kıymetliydi. Hele ki Ege’de, İzmir’de yaşıyorsanız yetiştirilen sebzelerin yanına çok daha fazlası eklenir. En başta arapsaçı, radika, cibez, istifno ve elbette tıpkı arapsaçı gibi kuzu etiyle pişirilen şevketibostan...
Bu yeşil lezzetlerin en şifalılarından arapsaçı ilk yağmurla pazarlarda yerini almış bile.
İşte geldik sevgili baldızıma. Daha kapıdan girmeden arapsaçının anasonu andıran hoş kokusu geldi bile burnumuza. Masada yerimizi almadan hem bi iki kare fotoğraf hem de ilk yudumu çaktırmadan tatmak için koştum mutfağa. Sanıyorum Zeynep, kayınvalidem Serpil’den el almış. Fotoğraflarını çektiğim tabaktan ilk çatalımı aldığımda aklımdan geçen düşünce bu! Sevgili kaynanam Serpil iyi öğretmiş arapsaçını Zeynep’e.
Yemeğimizi yerken yine o hiç görüşemediğimiz salgın günleri geldi aklıma. Ne özlemişiz aynı sofrada olmayı. Birbirimize sarılamasak da mesafeli de otursak, bir arada olmanın keyfi paha biçilmez.
Koccaman lahana, marul, havuç, pancar tarlalarının yeşil çağrısı, sevgili baldızım Zeynep Dolar’ın ellerinde şenlenen arapsaçı ile damaklarımızı mest etti.
Buna “Yeşil bizi çağırıyor” denmez de ne denir?
Benden size tavsiye, yağmurlarla daha da artacak olan cibezi, şevketibostanı, radikayı, arapsaçını ve daha bi sürü otu bol bol tüketin. Nasıl yapıldığını bilmiyorsanız hiç üzülmeyin. Haşlayın otunuzu, dökün üzerine bol zeytinyağını, sıkın bi limon, işte size sağlıklı lezzet.
Afiyet olsun...

Haberin Devamı

Bizi yeşil kurtaracak

Haberin Devamı

#bucayikesfet

Haberin Devamı

İzmir’de bir belediye #bucayikesfet sloganıyla İzmirli blogger ve fenomenlerle 3 günlük eğlenceli bir lezzet, gezi etkinliği düzenliyor. 23-24-25 Ekim günlerinde Buca’nın tarih kokan sokakları, lezzet mekanları, İzmirli sosyal medya fenomenlerini ağırlayacak. Elbette halkla iç içe olan bir organizasyon kadar insana geçen bir etkinlik olamayacak ama yine de bir şekilde yaşamın sürdüğü bu salgın günlerinde hem şehir insanına hem de şehir esnafına iyi geleceği kuşkusuz. Duyduğum kadarı ile Buca Belediyesi, salgın sonrası bu etkinliği büyütüp, sadece İzmirlileri değil Türkiye’nin dört bi yanından gelecek misafirlerini ağırlamayı hedefliyormuş.
Sağ olsunlar beni de #bucayikesfet etkinliğine davet etmişler. Bakalım bu üç gün boyunca neler göreceğiz Buca’da...