Dünyanın en ünlü şeflerinden Jamie Oliver’in adına taşıyan İtalyan restoranı, Zorlu Center’da hizmet vermeye başladı
Dünyanın en tanımmış şeflerinden biri. Yaptığı yemek programlarını milyonlarca kişi izliyor. Hayatını yemeğe adamış biri. Sadece yemek programı yapmıyor. Sosyal sorumluluk projelerine katılıyor, konferanslar veriyor. Fast food savaşçısı. Sağlıklı yemek için var gücüyle savaşıyor. Londra’da 33 restoranı var. Dubai, Sidney, Dublin, St.Petersburg ve Singapur’da da... Bugünse İstanbul’da Jamie’s İtalian açılıyor. Kendisi açılışta olmayacak. Önümüzdeki günlerde gelir diye tahmin ediyorum. Türkiye’de ortağı Frankie’in sahibi olduğu Kaya Demirer. İstanbul’da bugüne kadar birçok yabancı ünlü restoran açıldı. Ama hiçbiri Jamie’s İtalian kadar popüler değil. Jamie’nin yemekleri İstanbul yemek kültürüne nasıl bir katkı yapar? Yemekleri İstanbul ahalisi sever mi? Yoksa, “Bu muymuş?” mu der? Bekleyip göreceğiz. Malum, beklenti çok büyük olunca, illaki bir kulp bulmaya çalışırız. Ne olursa olsun, böylesine bir yemek sevdalısının Türkiye’de yatırım yapması yemek kültürü açısından önemli.
İSTANBUL’A BİR GECE KULÜBÜ DAHA; MEMBERS
İstanbul’da gece kulübü yok denecek kadar
Son günlerin en gözde röportajcısı, bana göre eğlencenin olmazsa olmazı yaptı yapacağını yine... Limonata’yı, Nişantaşı’nın göbeğinde hizmete soktu
Gazeteci olduğundan bu yana uzak düştük. En son geçen hafta Twitter’da atıştık. Öyle çok ortalık yerde samimiyet göstermek âdetim değildir. Eğer yapıyorsam aynısı beklerim. Ne yapayım huyum bu. İzzet’in huyu bu, yıllardır didişip duruyoruz. Bu kadar özel bilgi yetsin gari. O kadar çok söylendi ki, böylesi bir detayı vereyim dedim. Merak etmeyin ahali, İzzet Çapa’yla her zamanki halimiz. Telaşa gerek yok.
Çapa, eğlenceyi ekibine bırakıp, son iki yıldır kafe işine sardı. Limonata’yı açtı, Nişantaşı’ndaki bir AVM’nin içinde. Sonrası malum, olaylar olaylar... Sonra aldı Limonata’yı Akaretler’e taşıdı. Hız kesmeden, bir de Nişantaşı’nın göbeğine kondurdu, Limonata’sını. Hem de Nişantaşı’nın en zor yerinde geçtiğimiz gün açtı mekanını. İki gün önce oradaydım. Nasıl bir detay mekanı olmuş.... En ince ayrıntısına kadar her şey düşünülmüş. Kusursuz bir yer yaratmış, İzzet Çapa ve mimar Ali Türker.
Maliyetli iş
Hani bir eksik gedik arasan bulmanın imkansız olduğu bir yer olmuş Nişantaşı Limonata. Limonata deyip geçmeyin.
Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi üzerinde yeni açılan barın ismini Abdi koymuşlar. Abdi diye bar olur mu? Olur elbet. Ama Abdi İpekçi Caddesi’ndeysen biraz tuhaf olur
Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi üzerinde üç gün önce hizmet vermeye başlayan barın ismini Abdi koymuşlar. Hay Allahım ya, bulunduğu sokağın caddenin adını taşıyan yerler var. Hatta kapı numarasını bile koyanlar var. Amma velakin böyle sokak cadde ve semt ismi koyarken, dikkat etmek lazım. Yer Abdi İpekçi Caddesi’nde olunca, barın ismi de Abdi olmuş. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.
Mekanın sahibi Gökhan Oskay’ı uzun yıllardır tanırım. Boğaz’da yıllardır gece kulübü işletti. Bu kış ise Nişantaşı’na bir geldi pir geldi. Geçen hafta karşılaştığımda mekanın adını sordum; “Abdi olacak” dedi.
“Şaka mı yapıyorsun, biraz tuhaf isim“ dedim. Meğer şaka filan değilmiş. Ciddi ciddi Abdi koymuş mekanın ismini. Oskay, “Abdi İpekçi Caddesi’nde olduğum için ismini Abdi koydum” dedi. Abdi diye bar olur mu? Elbette olur, hiç sorun yok. Ama Abdi İpekçi Caddesi’nin üzerinde olunca... Tuhaf ötesi bir durum ortaya çıkmış ortaya. Ya ne yaptın sen Allah aşkına, keşke başka bir isim bulsaydın mekanına.
Varsa yoksa Türkçe müzik
Alb
İstanbul’da ne kadar ünlü kulüp varsa hepsinin güvenliğini sağlıyor. Bazıları hiç sevmiyor, bazıları yanından ayırmıyor. Kimine göre karanlık biri, kimine göre de günümüzün en delikanlısı. İşte eğlencenin en bilinmez ama en ortasındaki adamı
“Bu gece hayatı ne ayak? Her gün eğlen coş nasıl olacak? Hayat size güzel” diye bir ton eposta alıyorum. Bakmayın renkli hayata, hepsi bir sahne, her gün yeni bir oyun sahneye konur İstanbul gecelerinde. Eğlence deyip geçmeyin, tüm trendleri geceler belirler. Nasıl mı? Bir kıyafet aldın, son model araba altında, takılar 10 numara 5 yıldız... Eee nerede göstereceksin tüm bunları?
Sanki 40 yıllık dostuz
Yetiş geceler, yetiş. Size bir sır, ünlü ünsüz herkes gecelerde boy göstermek ister. Saygın olmak ister, kimi parasıyla, kimi yaptığı işle gecelerde boy gösterir. İstanbul’un eğlencesi sadece görünmekle bitmez. Başka hesaplar vardır, gecelerde. İstanbul gecelerinde çemberin içinde olursan tüm kapılar açılır. Peki ya çemberin dışındakiler? İşte onlar çırpınırlar, “Ben de buradayım” diye. Gecelerde var olmak aslında İstanbul’da var olmaktır. Her gece hiç tanımadığım herkese selam veriyorum. Dışarıdan görseniz hepsi 40 yıllık dostum.
Her gecesi yılbaşı gecesi gibi geçen Kumkapı’nın en yenisi olarak bildiriyorum; burası bir alem
İstanbul’da yaşayacaksınız, işiniz eğlence ve yemek olacak ama Kumkapı’ya hiç ayak basmamış olacaksınız. Kimseler inanmaz bu dediğinize, bana da inanmadılar. İlk kez geçen pazar akşamı ayak bastım Kumkapı’ya. Kumkapı rengarenk, sanırsınız hergün yılbaşı eğlencesi var burada. Meğer eskiden her mekanın dansözü varmış, son yıllarda dansözler yok olmuş. Şimdi mini fasıl heyetleri var. Hepsi ayrı telden çalsa da bu müzik cümbüşü hiç rahatsız etmiyor. Canınız mı sıkkın, kendinizi kötü mü hissediyorsunuz? Soluğu hemen Kumkapı‘da alın. Dediğimi anlarsınız. Kumkapı bu kadar şenlikli olmasına rağmen ünlüye aç. O gece arkadaşımın doğum günü nedeniyle masamızda Alişan vardı. Şarkı söylemeye başlayınca neredeyse tüm Kumkapı bizim masayı seyre daldı. Kumkapı’nın öyle bir enerjisi var ki tüm aksilikleri bir anda örtüveriyor. Kumkapı’dan daha çok hikaye çıkar. Derin bir eğlence kuyusu burası.
O BALIKÇI AÇILDI
İki yıl önce “İstanbul’da balıkçı var mı?” diye yazmıştım. Benim hiç umudum yoktu. Gerek tasarımı, gerek servisi ve müziğiyle nihayet günümüze uygun bir balıkçı hizmet vermeye
Günay’da önümüzdeki günlerde sahneye çıkacak Sibel Can’ı ön masadan dinlemek için küçük bir serveti gözden çıkarmak gerekiyor
2000’li yılların başında canlı müzik yapan mekanlar çok popülerdi. Neredeyse tüm magazin medyası bu mekanlardan beslenirdi. Bir zamanların en popüler magazin programı “Televole”nin en büyük haber kaynağıydı bu mekanlar. Hande
Ataizi’nin tuvalet penceresine sıkışma anı hâlâ hatıralarımızda...
Canlı müzik yapan yerler o kadar çok popüler oldu ki, sahneye çıkanların ününe ün kattı. O zamanın popüler isimleri, bugünün starları, gün geçtikçe fiyatlarını artırdı ve canlı müzik yapan yerler birer birer kapılarını kapattı. Bu kışsa canlı müzikte kıpırdanma var. Günay, canlı müzikte yıllardır ayakta kalan ender mekanlardan. Önümüzdeki günlerde Sibel Can burada sahneye çıkacak. Fakat Can’ı ön masadan dinlemek isteyenler bin TL’yi gözden çıkarmak zorunda. Arka masalardan dinlenemek isteyenlerse 500 TL ödeyecek. Dinlemek için tek başına gidilmediği düşünülürse, minik gece için minik bir servet ödenecek.
Serdar Ortaç Sahne’de
Çok uzun yıllardır gece kulüplerinde sahneye çıkmayan Serdar Ortaç, Etiler’deki Keops’un yerinde açılacak Sahne’de olacak. Cuma
Geçen yazın başından bu yana hangi ünlü işletmecinin dedikodusu yapılıyor? Yaz boyunca herkesi dinledim, şimdi sıra bende, işte Emre Ergani hakkında konuşulanlar
Son zamanlarda gece hayatının en çok konuşulan adamı... Herkesin bir fikri var kendisi hakkında... Sosyetenin en ünlü işletmecisi... Yıllardır, her açtığı yeri trend yapmayı başaran ender işletmecilerden. Şeytan tüyü vardır, nereye el atsa bir anda ünlü simalar akın eder mekanlarına. Türkbükü’nü gündeme getirip, beachleri ve akşam üzeri partilerini sosyetenin hayatına soktu. Nişantaşı’nın fenomeni. Seveni kadar sevmeyeni de var. Bugüne kadar dedikodusu yapılan ender popüler simalardan. Yakın arkadaşım, dostumdur...
Dostumdur derken, sakın ola avukatlığına soyunduğum düşünülmesin. Dostluk özelimdir, işle karıştırmak hiç adetim değildir. Bu önemli ayrıntının üzerini çizeyim, birazdan anlatacaklarımdan dolayı. Kendisini tanıdığımdan beri “Gece hayatının yaramaz çocuğu”, “Gecelerin prensi”, “Trendsetter” gibi bir sürü sıfatı oldu. Adının önüne yakıştırılan her şey iltifat değil, gerçeği yansıttı her zaman.
Eğlence sektöründe bugüne kadar parayla pulla işi olmayan tanıdığım ender insanlardan. Son altı aydır,
Bir masada oturuyorum, telefonum çalıyor ve yerimden kalkmam isteniyor. Patron, yerime göz dikmiş, elemanına beni arattırıyor. Bunu yapan, uluslararası bir firma. Ne kadar da havalısınız...
Dün akşam arkadaşlarımla Nişantaşı’ndaki Cento Per Cento’da oturuyoruz. Cento yenilendi, üst katındaki bar kaldırılarak yemeğe ayrıldı. Alt kat ise lounge oldu. Hazırlıkların son aşamasında uğradım, Erol Kaynar Cento’nun son detaylarıyla uğraşıyordu. Alt katta çok samimi ve sıcak bir ortam yaratmışlar. Cento’nun başına da bir dönem salı partileriyle gündeme gelen Çağla Gürsoy’u koymuşlar. Çağla Gürsoy, düzenlediği partilerden sonra ilk kez bir işletmenin başına geçiyor. Daha çok yolun başında, heyecanlı, çok şey yapmak istiyor. Enerjisi yüksek, çakraları açık. Fakat işletmecilik çok uzun ve yorucu bir hayat, umarım her daim enerjisi böyle yüksek olur.
Neyse samimiyetten söz ediyordum, devam edelim. Cento’nun cadde tarafında oturuyoruz. Biraz iş, biraz muhabbet halindeyiz, birden 20 erkek geldi mekana. Bir anda askerlik şubesine döndü etraf. Yahu 20 erkek nasıl gezilir anlamıyorum. “Erkek kadrosunu azaltalım bari” diyerek kalkmaya karar verdik. Bu arada telefonum çaldı. Mey&Diego’dan bir