Eğlence adına ne varsa İstanbul’da var. Anadolu’yu keşfe çıkmaya gerek yok. Önce İstanbul’u çözelim yeter. Geçen pazar sabah saat 05.00’te öyle bir eğlenceye şahit oldum ki, şaka gibi
Geceler her şeyi açığa çıkarır, bir an gelir gerçek kimliğiniz ortaya çıkar. Savunmasız kalıverirsiniz. Tamamen çıplak, en doğal halinizle, halbuki gündüz kimse yanınıza yaklaşamaz. Büyük işler bitirirsiniz, ciddisinizdir. Büyük sorumluluk sırtınızdadır. Ama gece olmaya görsün, bir anda tüm kalıplardan çıkıp kendinizi bulursunuz. İşte bu yüzden sosyal hayattan kimse kolay kolay vazgeçemiyor. Herkes özüne dönmek istiyor, birkaç saatliğine de olsa. En baba işadamından en ünlüsüne kadar gönlünce rahat hissetmek istiyor. Kısa bir gece tahlilinden sonra, şaka gibi olaya dalalım.
Geçen pazar günü... Malum İstanbul ahalisi cumartesi eğlenir. Hem de ne eğlenmek, bütün mekanlar dolar, herkes kendinden geçer. Ya pazar oldu mu? Baş ağrısıyla uyanılır, sonra “Acaba gece ne yaptım?” diye hatırlanmaya çalışılır. Geceyi birlikte geçirdiğin eş dost aranmaz. Telefona el gitmez. Vicdan muhasebesi yapılır durur. Ama pazar günü bunların hiçbirini yaşamayan bir kitle var İstanbul’da.
Gece başlıyor
Erken bir
Tam 3 milyon dolara mal olan İstanbul’un ilk Azeri restoranı, Quzu önümüzdeki hafta Etiler’de hizmet vermeye başlıyor
İstanbul’da gıda sektöründe yatırımlar hız kesmeden devam ediyor. Sadece bizim ünlü işadamları değil, yabancılar da İstanbul’da gıda işine giriyor. Etiler’in hemen girişindeki iki katlı binada İstanbul’un ilk Azeri mutfağını servis eden restoran açılıyor. Azeri mutfağından çok çakmam ama açılmadan önce restoranın sahibi Elşan İbrahimov, test yemeğine davet etti. İlk Azeri yemekleri deneyimlemem çok eğlenceli geçti. Daha önce adını hiç duymadığım meyvelerden hazırlanan içecekler, yemekler masaya geldikçe hem Azerilerin yemek kültürünü keşfettim hem de ilginç ritüellerini öğrendikçe bu mutfağı çok sevdim. Mekanın kocaman bir bahçesi var. Meğer sadece restoran olarak değil, kafe ve bar olarak da hizmet verecekmiş. Ayda birkaç kez de özel partilere ev sahipliği yapacakmış.
Etler Azerbaycan’dan
Adından anlaşıldığı üzere et konusunda çok iddialılar. Özellikle de kuzu eti konusunda. Etler Azerbaycan’dan özel olarak getiriliyormuş. İbrahimov; “Et konusunda çok iyiyiz. Çünkü bu eti başka yerde yeme şansınız yok, burası sadece Azeri restoranı değil,
Yeme-içme ve eğlenceye Türkiye’nin önemli işadamları el atmaya devam ediyor. Ferit Şahenk, Mübariz Mansimov’dan sonra Ali Sabancı da sektöre girmeye hazırlanıyor. Hem de yepyeni bir döner zinciriyle
Düne kadar, sektörün öne çıkan isimleri trendleri belirleyip yön veriyordu. Yıllardır belli başlı isimlerin önderliğinde yeni bir isim bir türlü çıkmıyordu. Öyle bir şey oldu ki, eğlence sektörünün bir anda tarihi değişti. Ferit Şahenk, Mübariz Mansimov’dan sonra Ali Sabancı da gıda işine el attı. Günaydın ve Big Chef’s gibi restoranlara ortak olmaya hazırlanan Sabancı’nın şu sıralar yepyeni bir konseptin üzerinde çalıştığı konuşuluyor. Ama öyle
1-2 şubeyle değil, memlekette yüzlerce şubeyle milli yiyeceğimiz haline gelen dönere el koyuyor. Duyduğuma göre, mimarlar harıl harıl bu yepyeni dönercinin konsept çalışmasını yapıyorlarmış. Çok yakın bir zamanda DönerSA’ları görürsek hiç şaşırmayın derim.
PERA ÇOK HİTT OLDUM
Beyoğlu’nun gecelerinden ne kadar uzak durmaya çalışsam da zaman zaman tam ortasında buluyorum kendimi. Beyoğlu geceleri ürpertiyor bendenizi. Nedense güvensiz hissediyorum kendimi. Beyoğlu’nda geceler bambaşka bir hal alıyor. Bu hal beni Beyoğlu’ndan uzak
Hiç âdetim değildir ama magazine bulaştım. İşte, “Dedikodudur, olmaz” dediğim haber: Akın Altan ve Ece Erken ayrıldı
Nasıl bir arada kalma durumudur... Kararsızlığın dibini görürsünüz. “Gazeteciden dost olmaz” derler. Büyük yanlış, gazetecinin hiç dostu olmaz. Vallahi olmuyor, gün geliyor en sevdiğini yazmak zorunda kalıyorsun. Kimseler hak vermez, öylece kalıverirsin yapayalnız. Bu kadar beylik lafları boşuna etmedim elbet. Bir girizgah yapmak zorunluluğu hissettim, hallendim.
Çok uzatmadan gelelim mevzuya... Geleneksel cuma yemeğinden sonra Kav Butik’e uğradım. Hiç âdetim değildir magazine buluşmak ama magazin bana bulaşınca, görmezden gelemiyorum. Ünlü işadamı (kendisi armatör değil, inşaat işiyle uğraşıyor) Akın Altan, ani bir ayrılık sonrası Ece Erken’le Çeşme’de aşka yelken açmıştı. Çift önceleri inkar etti birlikteliğini. Sonrasında ikilinin evlilik kararı aldığı epey gündemde kaldı. Evlenecekleri günü ve tarihi vermiştim. Hatta bir yazı sonrası epey sitem etmişti. Ama yanılmışım. Akın Altan, o gece Kav Butik’te öyle bir şarkı istedi ki, ayrılığı kendisi ele verdi.
Mekanın işletmecisi Cenk Çöteli bir an gaza gelip, bizleri arabesk müziğe boğarken, Altan,
Gece hayatının hızlıları, popüler olmanın avantajını kullanarak öyle çapkınlık numaraları yapıyor ki, hayret etmemek mümkün değil. İşte playboyların çapkınlık şımarıklıkları
Eğlence sadece müzik ve dans demek değil elbette. Ünlü isimlerin peşinde olan kadınlar, bazen tuhaf şakaların da kurbanı oluyor. Sohbet sırasında anlatılan, o şakalardan bir kuple hazırladım size. Hadi başlayalım!
* Zamanın ünlü playboyu, gece biriyle tanışır, yakınlaşırlar. Ve birlikte ayrılırlar. O gece mekandaki başka bir kadın da ünlü playboyla ilgileniyordur. Mekandan çoktan ayrılmış olan playboyu aramaya koyulur kadın. Bu durumu fark eden playboyun arkadaşı, kadına bir şaka yapmaya karar verince olanlar olur. Arkadaş, kadının yanına gider ve “Aradığın kişi evine gitti. Çok utangaçtır” der. Adamın evini tarif eder, kadın eve gider. Kapıyı çalar. Kapıyı başka bir kadın açınca da, kavgaya tutuşurlar. Adam evinden kaçarak uzaklaşır.
* Başka bir ünlü isim, aynı zamanda evli, bir gece aynı anda üç kadınla birden aynı kulüpte randevulaşır. Kulüp büyük olduğu için de, üç kadını birbirini göremeyecekleri yerlere oturtur. Gece boyunca hepsiyle vakit geçirir. “Geleceğim” deyip, mekandan ayrılır. Kulübün
Bu kış en çok neleri konuşacağız? Mağazasından restoranına, eğlencesinden işletmecisine bu kış bizi meşgul edecek konuları sizin için sıraladım
Sosyal hayatın gündemi, Türkiye gündemiyle eşdeğer. Ülkenin gündemi neyse, herkesin ilk gündem maddesi o oluyor. Gecelerin gündeminin en alt sıralarında iş, güç vardı. Çok sevilmez işten güçten söz etmek. Erkeklerin gündemi kadınlar, kadınların gündemi erkeklerdir. İlişkiler listenin üst sıralarından yer alır. Futbol, sadece derbi zamanı gündemi gelir. Bugün de derbi günü, maç yayını olan tüm mekanlara çoktan yerler ayırtıldı bile. Akşamüzeri buluşulacak ve iki taraf da birbirine tatlı tatlı laf sokacak. Maç saati Türkiye’de hayat duracak. Sosyal hayat ise hiç durmuyor, gelelim bu kışın gündem maddelerine...
1-Bu kış en çok Zorlu Center’ın adını duyacağız. Henüz tüm mağazalar açılmadı. Açıldıkça gündemdeki yerini koruyor. Aklıma da gelmiyor değil, özellikle mi böyle yapılıyor, sürekli gündem oluşturulsun diye?
2-Nişantaşı’nda sokakta olur olmaz bir şeyler satmaya çalışan modern dilenciler ve tinerciler, kimselere nefes aldırmıyor. Mendil, kalem, ciklet, çicek, nazar boncuğu gibi ürünleri, bir anda masanıza bırakıp, en vicdan
Geçen pazar, bir günlüğüne İstanbul’da turist oldum. Meğer ne keyifli bir şeymiş, İstanbul’da turist kafasıyla yaşamak. Ey İstanbul ahalisi siz siz olun bir günlüğüne bile olsa evinizden çıkıp bir otele yerleşin, memleketin tadını çıkarın
Peşinen itiraf ediyorum, bu şehrin keyfini turistler sürüyor. Şehirde yaşayan bizler evle iş arasında sıkışıp kalmışız. İstanbullular lokal yaşıyor. Şehri bildiğimizi sanıyoruz. Bildiğimiz tek şeyse yolları. İstanbul’un her semtinde bambaşka hayatların sürdüğünü ancak evden çıktığınızda anlıyorsunuz. Nasıl mı? Buyurun hadi 20 yıllık İstanbullu olarak bu şehirde nasıl turist olunur bir görelim.
Geçen pazar gününü Tarabya’da geçirdim. “Ne alaka?” derseniz, şehrin sembol otellerinden biri olan Tarabya Oteli, yenilendi, ve Grand Tarabya olarak açıldı. Pazar sabahı bu tarihi otele yerleştim. Şimdi eski Türk filmlerinden dem vurmayacağım. Odaya girer girmez alabildiğine Boğaz man-zarası var. Hiç alışık olmayanlar için söylüyorum. İnsan biraz ürperiyor böylesi uçsuz bucaksız manzara karşısında.
Otel pek bir ak pak olmuş, odalar tam bir şehir oteli tadında. Ama her odadaki balkonlar sayesinde, biraz sayfiye oteli hissi uyandırıyor. Manzara
İstanbul’un en ünlü mekanlarının güvenliğini sağlayan Şazi Şekergümüş, gece hayatının şifrelerini verdi
Şazi Şekergümüş’le Nişantaşı’da buluştuk, meğer Nişantaşı’ndan çok haz etmiyormuş. Chocolate’da buluştuk, hemen lafı yapıştırıverdi: “Bugünlere gelmemde payı büyük olan Emre Ergani’dir. Bir gece kulübünün güvenliği nasıl olmalı Emre Bey bana öğretti.” Bugünün ünlü gece kulüplerinin güvenliğinin ondan soruluyor olmasının temelini Emre Ergani atmış meğer.
“Herkes sana ağır abi diyor” diyecek oluyorum, “Ne ağır abiyim, ne mafya, ne de birilerinin adamıyım. Adam gibi adamlar ne kimsenin adamı olur, ne adamları olur.”
Sert mizaçlı, sekiz yaşından bu yana çalışıyor. Zor şartlarda büyümüş, “Ne bekliyorsunuz ki, sert koşullarda büyüdüm, hiç oyuncağım olmadı” diyor. Bu yüzden çok rahat biri değil.
Şekergümüş, günümüz gençlerinin eğlenme biçimini hiç sevmiyor. Gençler, iki kadehten sonra “Ben kimim biliyor musun? Ben, şunun arkadaşıyım” diyormuş. Hatta tuhaf bir örnek de verdi: “Geçenlerde bir genç, kulüpte yukarıdan aşağıdakilere fındık atıyor. Yanına gittim, ‘Ne yapıyorsun diye?’ ‘Ben bilmem kimin arkadaşıyım’ diye terslendi. ‘İyi de ben neden aşağıya fındık atıyorsun diye