Yeni yıl haftası en çok Nişantaşı’na yaradı. Nişantaşı’nda bugünlerde gece yürümek mümkün değil. Mekanlarda oturmak için resmen sıra bekliyorsunuz. İşte yeni yıl öncesi Nişantaşı izlenimleri...
Geçtiğimiz pazar günü akşam üzeri Nişantaşı’ndayız, aman Allah’ım o nasıl trafik! Sadece araç trafiği değil, müthiş bir insan trafiği de söz konusu. Çoluk çocuk, genç yaşlı herkes soluğu Nişantaşı’nda almış. Işık cümbüşüne dönen caddeler istila edilmiş. Peki Nişantaşı’nda bu kadar insan ne yapıyor? Adım başı fotoğraf çektiriyorlar. Ama ne çektirmek, ben bu kadar fotoğraf çektiren insanı bir arada görmedim.
Fotoğraflar anında sosyal medyada paylaşılıyor. Etrafta gezenler meraklı gözlerle mekanlarda oturanlara bakıyor. İnsan garip oluyor, kendini uzaylı gibi hissediyor. Acaba bu dikkatin sebebi “ünlü birini görür müyüm” merakı mı, yoksa “Nişantaşı’ndaki sosyal hayatta neler oluyor, ne yapıyorlar, ne içiyorlar, nasıl tipler buralara geliyor” çözme merakı mı? En çok merak
edilenin; buradaki yaşam biçimi ve insan tipleri olduğunu söyleyebilirim.
Peki mekanlar ne alemde? Eğer bugünlerde Nişantaşı’nın havasını solumak istiyorsanız erkenden yerinizi alın. Yoksa yer bulmak imkansız.
G
‘Gece kulüplerinde yapılmaması gerekenler”in ardından bu hafta da ‘erkeklerin eğlenirken yaptıkları tuhaflıklar’ı 5 maddede topladım
“Gece kulüplerinde yapılmaması gerekenler”i yazdıktan sonra “Madem yapılmaması gerekenleri biliyorsunuz, bir de ne yaptıklarını yazsanız” diyenler azımsanmayacak kadar çok olunca, erkeklerin eğlenirken yaptıkları tuhaflıkları beş maddede topladım. Tüm bu maddelerin dışında benim çok eğlendiğim “eğlencenin çaylakları”, ne dans etmeyi bilir, ne de nerede duracağını... Deliler gibi dans eder, gecenin sonunda mutlaka 1-2 kişinin koluna girerek mekanı terk eder.
1-Erkekler, kulüplerde birer aslan parçasına döner. Eğlenmek yerine kaskastı kesilip etrafa tuhaf bakışlar atmayı racondan sayar. İş öyle bir hal alır ki, bırakın eğlenmeyi hepsi birer gönüllü koruma moduna girer. Eee bu nasıl eğlence modeli böyle?
2-Bulundukları grup içinde kimseye göz açtırmazlar. Hani eğlenmeye değil de gece kulübünde heykel misali dikilmeye gitmiş gibidirler. Kadınları dans ettirmezler, sağa sola baktırmazlar, tek başına tuvalete göndermezler. Eğlence onlarla kâbusa döner.
3-Gecenin yakışıklı adamları öyle bir havaya girer ki, gece kulübündeki tüm kadınların ona
Koskoca bir yılın ardından sosyal hayatın öne çıkan mekanları hangisi oldu? Ahali nerelerde, nasıl sosyalleşti? Hadi gecelere akıyoruz...
Bu yıl en çok nerede yemek yenildi, nerede eğlenildi, kimlerin sahne aldığı mekanlar dolup taştı? Eğlence dünyasının bir yılına, iki kış ve bir yaz sezonu giriyor. Böyle olunca da bir yılı değerlendirmek güçleşiyor. “Güç” demeyelim yeme-içme ve eğlence sektörüne direkt geçiş yapalım.
1-EN BABA ETÇİ; NUSR-ET
Öyle bir etçi düşünün ki sahibi servis ettiği etlerden daha şöhret sahibi. Öyle bir etçi düşünün ki yenilen yemekten çok ödenilen hesapla gündemde. Nusr-et’e giden hiç kimse yemeğin lezzetinden hiç ama hiç söz etmiyor. Halbuki Nusr-et servis ettiği etin lezzetinden dolayı bu kadar çok konuşuluyor. Nedense görmezden geliniyor.
2-EN BABA GECE KULÜBÜ; YALIKAVAK BILLIONARIE
Bu yıl en çok gündemde kalan gece kulübü Bodrum Yalıkavak Palmarine oldu. “İstanbul’un suyu mu çıktı?” demeyin. Gece kulübünden söz ediyorum, öyle çatal-bıçak ve yemek kokularıyla bezeli bir eğlence değil kastettiğim. İşte bu yüzden Billionarie, bu yılın en iyi gece kulübü oldu.
3-EN BABA TÜRKÇE KULÜP; SESS VE ALBÜM
Yılın son deminde, şöyle bir bakalım istedim gecelerde ne olmuş ne yaşanmış. İşte 2013 eğlencesinde iz bırakanlar
2013’te ahali nasıl eğlendi, en çok nereye gitti, kimler konuşuldu? Hangi mekanlar favori oldu? Sosyal hayatta neler yaşandı? Buyrun bakalım...
1-Reina’nın dedikodusunu yapmak moda oldu. Reina’nın durumu futbol geyiğine döndü. Reina kapanacak mı? Yerinde mi kalacak?
D.ream kendi mekanlarını mı buraya koyacak? Sorulara bir yıl boyunca cevap bulunamadı.
2-Ünlü işletmeci, sahibi olduğu bütün mekanları bir anda bırakıp herkesi şaşırttı. En çok da “Çocuğum” dediği Biber’i bırakması hayretle karşılandı. Kısa bir aradan sonra Nişantaşı’ndaki Park Şamdan’da The Bar’ı açtı.
3-Emirgan’daki La Boom öyle bir işe imza attı ki, eğlencede yeni bir çığır açtı. Gündüzü geceye çevirdi. Şampanyalar havada patladı. Gençlik, cumartesi gününü gece gibi yaşayıp partiledi.
4-Sedef Adası hiç olmadığı kadar gözde oldu. Aydın Samanlı’nın beach’i İstanbul’da kalanların kısa tatil kaçamağı oldu. Sedef Adası’nın açıkları lüks yatlarla dolup taştı.
G Balık, ilk şubesini Kazakistan’da açınca düştük yollara. İstanbul’dakinden hiçbir farkı yok. Hatta ambians olarak çok önünde
Boğaz’ın balığını yemek için geçen hafta sonu Kazakistan’da Almati’deydim. Deli misin? Hem İstanbul’da yaşa, sonra da binlerce kilometre yol kat ederek balık yemek için Kazakistan’a git. Tabii ki bir delirme durumu yok. G Balık, ilk şubesini burada açınca düştük yollara. Kazakistan nedense bünyede yakın bir ülke hissi uyandırsa da tam altı saatlik bir uçuş sonrası Almati’ye geldik.
Öğle yemeğinde at yedi yedik
Dört saatlik bir fark yüzünden öğlen yemeğini sabah kahvaltısı niyetine yedim. Ev sahibi Taha Altaylı’yla birlikte Özbek restoranında şahane bir yemek yedik. Hatta at etinin tadına bile baktım. Lezzetli bulduğumu söyleyebilirim. At sucuğununsa hâlâ tadı damağımda. Fakat restoran fena havasızdı.
Açılışta kaftan kaftan giydik
Yeni yılın en favori semti Nişantaşı en hareketli günlerini geçiriyor. Her yer süsleniyor. Madem Nişantaşı bu kadar gündemde, biraz dedikodusunu yapalım
Nişantaşı’nın en ünlü barı Biber, kış sezonuna büyük bir değişimle girdi. Kurucusu Emre Ergani, Biber’i işadamı Onur Büyükalp’e devretti. Bir marka kişilerle özleştiğinde, o isimle markanın ayrılmasından sonra çok başarılı olduğuna inanmam. Biber için de aynı şeyi düşünüyordum. Ergani ayrıldıktan sonra, Biber’in eski günlerini arayacağına herkes kesin gözüyle bakıyordu. Fakat hiç de öyle olmadı. Biber’in müşteri kitlesi biraz değişse de yine mahallenin barı olmaya devam ediyor. Cengiz Karavan’ın da Biber’in koordinatörü olmasıyla tanıdık simalar da görünmeye başladı. Mekan kendi adıyla anılsa da meğer Ergani, Biber’le çok da kişiye dayalı bir marka yapmamış. Biber, müdavim barı gibi gözükse de belli bir sistemin içinde işletiliyormuş meğer. Bu arada Biber’de erken saatlerde Türkçe müzik çalınıyor. Ahali çok sevse de ben sokakta o saatlerde Türkçe müziği doğru bulmuyorum.
ÇAĞLA GÜRSOY ERKEN PES ETTi
Nişantaşı’ndaki Cento Per Cento’nun alt katında Lounge hizmet vermeye başlamıştı. Lounge’ın işletmeciliğine de Çağla Gürsoy
Yurt dışına ihraç ettiğimiz ilk balık restoranı G Balık geçen hafta sonu Kazakistan’ın Almati şehrinde hizmet vermeye başladı
Hep yabancı markalar mı gelecek İstanbul’a, bu kez bir yurt dışına ihraç ettik. Hem de bir balık restoranını. Son dönemde birçok yabancı mekan hizmet vermeye başladı İstanbul’da. Meğer yabancıların da bizim markalarda gözü varmış.
Suada’nın içinde hizmet veren G Balık, Kazakistan’da ilk şubesini açtı. Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıktaki Kazakistan’da balık restoranı açmak çılgınca bir şey. Çünkü deniz ürünlerinin tamamı İstanbul’dan gidecek. Hem de günlük olarak.
Bu çılgın işe kalkışanlarsa Reina’nın işletme ortağı Ali Ünal, Chocolate’ların sahibi Oğuz Kayhan ve Kazakistan’ın ünlü Türk işadamı Taha Altaylı. Bu üçlü Orta Asya coğrafyasında Boğaz’ın balıklarını servis etmeye başladılar bile.
Açıldığı gün Kazakistan’ın devlet erkanı oradaymış. Bendeniz de hafta sonu 6.5 saat uçarak yerinde teftişe gideceğim, başka bir ülkedeki ilk Türk balık restoranını. Kazak eğlencelerini de haftaya aktarırım.
Bakalım Orta Asya’da eğlence dünyası nasıl?
MY PAVYON’DA GiZLi AŞÇI
Geçen hafta sonu nihayet Cenk Eren’in My Pavyon’una gittim. My Pavyon
“Taksim mi asla gitmem”, “Bebek çok tiki”, “Nişantaşı mı çok sahte be abi”... İşte gitmeyenlerin dilinden İstanbul’un sosyal hayat haritası...
Yaşadığımız şehir ne kadar devasa bir metropol de olsa, gerçekte dar bir alanda hayatı yaşıyoruz. Mevsime göre değişiklik gösterse de sosyal hayatta alışkanlıkların dışına çıkmak çok tercih edilmiyor. Son zamanlarda “Oralar benlik değil, gitmiyorum” diyenleri o kadar çok duyuyorum ki.
Peki neden tercih edilmiyor? Neden sevilmiyor? İşte gitmeyenlerin kafasından İstanbul’un sosyal hayatı:
EN ÇOK TAKSİM KÜÇÜMSENİYOR
Kime sorsanız bir Taksim’i hor görme durumu var. Halbuki Taksim, İstanbul’un 24 saat yaşayan tek bölgesi. Her türlü sosyal aktiviteyi içinde barından buram buram tarih kokan bir bölge.
* “Çok güvensiz, hele gece insanı korkutuyor üpertiyor.” Taksim’e gitmeyenlerin diline dolağı en büyük sorun bu. Sanırsınız sarayda doğup büyüdüler. Mürebbiyeler pamuklara sararak büyüttü ahaliyi.
* “Mekanlar çok kötü, ne servis var; ne de doğru dürüst bir ambiyans.” Bir yerin adı çıkacağına canı çıksın. Her yerin, her mekanın kendine göre bir dokusu ve tadı var. Bilmem çok milyon lirayla dekore edilmiş yerler değil elbette. Evet