Ercan Güven

Aziz Yıldırım öyle bir “açmaz” koydu ki Galatasaray Yönetimi’nin önüne... Aşağısı sakal, yukarısı bıyık, yutkunsan ayıp!..
Galatasaray’ın dediği gibi “Aziz Bey’in malum yöntemlerinden” olsa da kaçmak mümkün değil.
Suçlamalar kişisel...
Ama kişilerin Galatasaray kimlikleri üzerinden.
“UEFA’ya gönderilen her belgenin altında Galatasaraylı imzası var”!
Ve aynı kişiler şu anda kulüpte üst düzey koltuklara sahipler...
Ayıkla pirincin taşını.

Açık söyleyeyim; “Aziz Yıldırım bu işi çok iyi biliyor”!.. Sadece dikkat dağıtmanın, yönlendirmenin, hedef göstermenin, intikamın ve zamanlamanın ustası değil.
Fenerbahçelilerin “akort” ustası o... Futbolcular da dahil her Fenerbahçelinin!
Hangi teli ne kadar sıkarsa hangi nota çıkacak ve kimlerin kulağına kar suyu kaçacak, tel kimlerin boğazına dolanacak yemiş yutmuş...
Bitmedi...
Öyle bir zamanda UEFA ile el sıkıştı ki, şeytanın aklına gelmezdi. Bir camiayı diriltmenin bundan kestirme yolu olabilir mi?
***
UEFA Tahkimi’ne gitmeden önce, “Elbette aleyhimize çalışanlarla hesaplaşacağız. Ama İsviçre’de değil, burada” dediğinde, doğrusu “ne işe yarar” diye düşünmüştüm.

Beceremedik “3 Temmuz sürecini” yönetmeyi. “Kaçınılmaz son“a geldik dayandık. Şimdi “rezalet” noktasındayız!..
Lakin ne “enseyi” ne de “ufku” karartmalıyız.
Açık söyleyeyim; gidip teslim olan suçlu gibi bir rahatlama var benim zihnimde.
Kaçak yaşanmıyor kardeşim.
Çekeriz biter.
“Vurdum duymazlık gibi” gelecek ama...
Sonuçta “Uluslararası Karar Organları’ndan” kınanmaya, geri çevrilmeye, onlar tarafından cezalandırılmaya, tazminata mahkum edilmeye alışmış olmalıyız!

Maddi - manevi dert yanan, “yoruldum” falan diyen büyük kulüp yöneticilerine, başkanlarına cevabı şak diye yapıştırırdık biz:
“Dev gibi kulübün itibarını işinde gücünde kullanıp, ahir ömründe şöhrete kavuşurken iyi idi ama”!..
Hata yaparmışız.
Onlar, hiç olmazsa mesai ve para harcıyorlar kulüpleri için. Hatta hapse girenleri bile mevcut.
Bir de sadece “kaymak yiyenler” var!..
***
Taze örnek mesela:

Futbola ait her türlü hadiseyi “rekabet” üzerinden algılayıp “kulüpçülük dilinden” tarif etmeye alışkınız ya; İsviçre’deki savunmaları “derbi”ye döndürüyoruz şimdi!
Bir adım ilerisi:
UEFA Disiplin Komitesi Kupası’nda(!) Fenerbahçe Beşiktaş’tan daha motiveydi. Geniş bir kadroyla sahaya çıkan Fenerbahçe bıktırıcı hücumlarıyla sahada basmadık yer bırakmadı. Hem de hakemlerin kasıtlı tutumlarına rağmen!
Tahkim Kupası derbisinde ise çok daha hazır görülen Beşiktaş galip geldi ve durumu eşitledi! Çünkü etik kuruldan derlediği stoperler kimseyi ceza sahasına sokmadı, hücum fırsatı bırakmadı.
***
Komik değil mi?
Asıl, bir haftaya kadar verilecek UEFA kararlarında Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın “cezaları veya afları” paralel gitmezse görün siz komediyi!

Sayın Ünal Aysal, Galatasaray tarihinin “en konsantre” başkanıdır!.. İşine gücüne, kulübe, transfere “konsantre” olması ayrı...
Benim demek istediğim “zamanı hızlandırması”...
İki sezonda 15 yıllık başkanlık yapması...
Adeta saniyede 15 kare çekilip 24 kare oynatılan bir film gibi Ünal Aysal’ın Galatasaray macerası.
Yoğun.
***
Bakınız, iki yıl içinde 15 yıllık başkanlar kadar bol konuştu.

Fenerbahçe sayesinde “hukuk eğitimimizi” yarıladık, şimdi “tıp eğitimine” giriş yaptık. “Uluslararası ilişkiler” yakında...
Eksik olmasınlar spor literatürüne soktukları son kelime “narkolepsi”!..
Yani, gündüz uykululuk hali.
Laf bu.
Söyleyen Fenerbahçe yönetiminden Deniz Tolga Aytöre.
Muhatabı, “Fenerbahçe’nin UEFA Tahkimi’ndeki savunmasını Galatasaray CEO’su Lütfü Arıboğan üzerine kuracağını iddia eden ve buna inanan” herkes.
Ben de dahil.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın 4 Temmuz 2011 tarihinden beri iddiası ve savunması nedir:
“Fenerbahçe’yi yıkmak için beni hedef aldılar”!..
Yani?..
Herhangi bir sportif suç işlememiş.
Maç bağlamamış.
Para vermemiş.
Aleyhine deliller yaratarak onu yok etmek ve Fenerbahçe’yi temellerinden sallamak istiyorlar.