Galatasaray’ın yoluna taş koyar mıymış, Fenerbahçe tedirgin olur muymuş, Beşiktaş ne dermiş, Trabzonspor nasıl karşılarmış, örneği bizde yaşanmamış; beni zerre kadar ilgilendirmiyor!
Şartlar gerektiriyorsa;
Milli Takım’a teknik direktör böyle bulunur...
Milli Takım’a teknik direktör böyle olunur.
***
Avcı istifa edince ne yaptı Federasyon?..
Avrupa’daki boşta gezer teknik direktörlerin listesini mi çıkardı internetten?
Hıncal abiye inat yazıya Futbol Federasyonu’nu tebrik ederek başlayacağım!..
Neden mi?
Tribünlerdeki “Gezi direnişine destek” sloganlarına ceza vermedikleri için.
Şiddet yok, küfür yok, tahrik yok, ceza da yok.
“Ama iktidarı rahatsız ediyor”.
Orası Futbol Federasyonu’nun ve Ceza Kurulu’nun kapsama alanına girmiyor.
Seçmenle seçilmişler arasında bir mesele.
Fenerbahçe tarihindeki en zor sürece girdi... Sadece Konya’da iki gol attıktan sonra üzerine üç gol yiyen, başına buyruk yeniçeri gibi oynayan takım ile henüz Fenerbahçe’de olduğunun bilincine ulaşamayan teknik direktörü yüzünden değil!
O, işin sahadaki kısmı.
Futbol sadece futbol değil!
Asıl dram saha dışında.
Ulusal ve uluslararası hukukta.
Belki bilmiyorsunuz ama Yargıtay 5. dairesi “dosyaların” incelenmesini “acil” kategorisine soktu ve geçtiğimiz hafta incelemeyi başlattı.
Yani son aşama.
Adına “transfer marifeti” denilen futbolcu alıp satma işinde, iyi futbolcu almak kadar rakibin bütçesini zorlayacak stratejiler yaratmak, alırken burnundan getirmek, süreci zorlaştırmak da önemlidir.
Ayıp günah yok... Liberal ekonomide ticaret böyledir.
Ve Fenerbahçe bu işin piridir!..
Son örnek Arda transferi.
***
Esrarengiz transfer öyle bir hale getirildi ki, Arda gündemde kaldıkça, Galatasaray’a zarar Fenerbahçe’ye yarar!..
İspatı mı?
Alın Arda’yı Kadıköy’de bir cafeye oturtun; çay içsin... Sevgilisi falan da gerekmez hani! Tek başına... Önünde demli çayla Arda.
Kaç kişi toplanır etrafta?
En az 106 kişi değil mi?
Nuri’yi kebapçıya, Volkan’ı alışveriş merkezine, Burak’ı Caddebostan sahiline götürseniz mesela...
Çevrede ilgilenen, imza isteyen, soru soran 2 bin kişi olmaz mı?
Buyurun size Gana Milli Maçı’ndaki seyirci sayısı.
106 biletli, 2 bin davetli.
Fatih Hoca’nın Burak Yılmaz’a yaptığı nedir?.. “Terimsilin”!..
Demek istiyor ki;
“Ya yeteneklerine çaba ekleyeceksin ya da seni rencide ederim”.
Burak’ı istiyor, ama istediği gibi bir Burak istiyor!
Yoksa, 6 yabancı kuralı tıkır tıkır çalışmaya başladığından beri “ithal soğanlarla kurulan Lale Devri’ndeki zevk bahçelerinin” futboldaki karşılığına son veren sezonda yerli bir gol makinesinden vazgeçmek Terim’i bile aşan bir fantezi.
***
Çok netameli konu vesselam!..
Yan yana olmasa da aynı şeref tribününde bir hizaya gelmiş işte sayın Yıldırım ve sayın Aysal.
Dost ve kardeşçe kucaklaşmasalar da ters bakıp laf sokmuyorlar sonuçta.
Kolay değil... Biri “onla oturmam” demiş Süper Kupa’dan önce, diğeri “renginden bile nefret ederim”.
Büyük lokma ye, büyük konuşma!
Çakı gibi bir hizada.
Zat-ı alilerine “bravo” mu diyeceğiz bu durumda...
“Vatandaşların huzuru için egolarından kinlerinden sıyrılabilen iki akil adam” olarak mı kabul edeceğiz kendilerini?
Fenerbahçe hangi ligde mücadele etmek niyetinde?.. Şampiyonlar Ligi.
Adı üstünde, “şampiyonlar” orada.
Coğrafyanın adı İngiltere, takımın adı Arsenal bile olsa ülkesindeki futbol sıralamasının üçüncü dördüncü basamağındaki takımları geçemiyorsan, ne işin var şampiyonlar arasında?
Adama “kifayetsiz muhteris” derler sonra!
***
Beşiktaş’ın rakibi Tromsö’ye gelince...
Galatasaray “donarken” ben de oradaydım. En önemli silahı, adamın pantolonunu buzdan formikaya çeviren soğuğu ve şehrin dışındaki stada giderken beyaz ayı korkusudur ki, Ağustos ayındayız.