Altta kızgın kumlar, tepede azgın güneş, yarı haşlanmış durumda diliniz damağınıza yapışırken, boncuk boncuk terli bir bardak buzlu limonata ile karşılaşsanız ne yaparsınız?
“Sevinirim” demeyin hemen.
Zamana ve mekana bağlı!..
Limonata Antalya’daki beş yıldızlı otelin kumlarında, şezlongun yanında duruyorsa, eyvallah...
“Aferin garsona” der, kana kana içersiniz.
Peki... Aynı buzlu limonata Gobi Çölü’nde araştırma gezisindeyken kum tepesi ardında aniden karşınıza çıkmışsa “bunda bir numara var” demez misiniz?
“Hangi bedevi koydu bunu buraya”?
Fenerbahçe bayram arifesinde gülen esnaf gibi!.. Son gün ciro tavan yapacak, cep cüzdan dolacak. Akşam kepenk indirilip Bayram’da derbiye bakılacak.
Hem de keyifle...
Ne sonuç çıkarsa “bereket versin”!
***
Maça gelince... Medya öğrenemedi ama Fenerbahçe’nin yabancıları öğrendi “mecburi rotasyonu”.
Anladı, hazmetti.
Holmen, Emenike, Yobo tribünde. Sow’a bakıyorsunuz, yaramış rotasyon. Zaman geliyor, sıfırda defansına yardım ediyor, golü atınca da Ersun Yanal’ın elini öpmediği kalıyor.
Galatasaray güçlü camia... Oldum olası “Organize Fenerbahçe medyasından” şikayet ederler ama Fatih Terim, Milli Takım’ı “ek iş” olarak aldığından bu yana zihnimize tek “merak” yerleştirmeyi başardılar:
“Terim’in milli mesaisi Galatasaray’ın hedeflerine zarar verir mi”?..
İşin yoksa tartış dur.
İyi de...
“Galatasaray’ın bu bitmez tükenmez sızlanması Milli Takım’ın hedeflerine zarar verir mi” diye de bir soru var.
Niye hiç kimse sormadı şimdiye kadar?
***
Alıştık mı, bıktık mı, kaşarlandık mı bilemem ama şike süreci ve Fenerbahçe konusunda hiçbir gelişme eskisi kadar heyecanlandırmıyor bizi.
Şaşırtmıyor...
“Vay be” diyemiyoruz.
Sonu belli film izler gibi.
***
Sayın Mehmet Ali Aydınlar’ın açıklamaları da öyle.
Elbette olayın içindekilerin ve oynadıkları “rollerin” gerçekliği/doğruluğu/etiği hakkında kararlarımızı etkileyecek ama “atı alan Üsküdar’ı geçmiş”, UEFA cezayı kesmiş, CAS onaylamış...
PTT 1. Lig’de Adanaspor’un deplasmanda Kahramanmaraş’ı 3-2 yendiği maç sonrası iki takım taraftarı birbirine girdi, tribünde bulunan 7 yaşındaki bir çocuk başına aldığı taş darbesi üzerine tribünden düşerek yaralandı.
Şaşıracak bir şey yok tabi. Vaka-ı adiye!..
En berbat olay da bu algı işte.
İçsileştirmek, “olur böyle şeyler” demek, “her yerde yaşanıyor maalesef” pişkinliğine vurmak.
***
Şimdi... Bu haberi kesip salondaki televizyonun üzerine bantlayın ve kendinize sormaya başlayın:
Futbolumuzda şike önlenebilir mi?
“Hurafe”ye inanan biri, Galatasaray’ın Antalyaspor karşısında perişan olacağına kalıbını basabilirdi!..
Bir kere Cuma... Cuma maçlarında kötü bir özgeçmişi vardı Galatasaray’ın.
İkincisi, Real Madrid maçı önü... Şampiyonlar Ligi’den önceki maçlar kâbus gibi olurdu genellikle.
Hurafe bitmez... Ve ayın 13’ü...
***
“Realite” de hurafelerden farksızdı aslında!
Milli maçlar Selçuk’u sakatlamış, Muslera’yı geç bırakmış, Sneijder’i yormuş, Galatasaray’ı “zorunlu rotasyona” mahkum etmişti.
Türkiye-İsveç U-21 maçındaki milli futbolcular gibi benim de bir “biber gazı molası” en doğal hakkım olmalı.
İnsan, ağzında kimyasal tadı, boğazında biber yanığı ve yüreğini sıkan “kaç ölü, kaç yaralı” evhamı ile Galatasaray’a, Milli Takım’a, Terim’e, Tanjevic’e falan konsantre olamıyor gerçekten.
***
Dün gece eksik olmasın Emniyet, Bahariye’den Moda’ya kadar kadim semte yerleşmiş ne kadar “haşarat” varsa hepsini öldürdü, direnen gençleri dağıttı, bu arada insanıyla hayvanıyla, bebeğiyle yaşlısıyla semt sakinlerini tıknefes etti.
Sabaha kadar GAZap Üzümleri okuyup, GAZoz içtik. GAZ’ın en doğalı ile kendimizden geçtik.
Ciğerimize deydi yani!
***
Hiç hoşlanmayanın bile methiyeler döktürmek zorunda kaldığı şu günlerde, Fatih Terim’i ve becerilerini bir de ben yüceltmeyeyim diyorum!..
Bırakalım, gelecek sefer yerin dibine sokmaya çalışacakları güne kadar, reyting çıkarmaya çalışsınlar onun yeteneklerinden.
Zaten, laf dönüp dolaşıp “motivasyon” diye yabancı kökenli bir kelime etrafından dönüp duruyor.
Futbolcu aynı, forma aynı, taktik üç aşağı beş yukarı... Tek izah yolu kalıyor:
Fatih Terim.
Ne yaptı?
Motive etti!..