Dr. Emin Yeğinboy

Dr. Emin Yeğinboy

yeginboy@gmail.com

Tüm Yazıları

Oscar ödüllü yönetmen Alberto Cuaron’un çocukluk anılarından yola çıkarak çektiği “Roma”, muhteşem kelimesini fazlasıyla hakeden bir görsel şölen. Bu yıl Oscar ödüllerinde ilk yayımlanan uzun listede “En İyi Yabancı Dil”de aday gösterilen filmin “En İyi Film” kategorisinde de adaylığı bekleniyor. “Roma” aynı zamanda Netflix’in sinema salonlarına inmeme kararını değiştirmesine de neden oldu. Cuaron filminin büyük perdeye yakışacağını söylemesi ve Venedik’te Altın Aslan kazanması üzerine Netflix sinema salonunda girdi.
Roma, yetmişli yıllarda Mexico City’nin üst orta sınıf ailelerinin oturduğu semtin halk arasındaki adı. Beni biraz da İzmir Alsancak’ta geçen çocukluk yıllarıma götürdü. Sokaklar, arabalar yaşam tarzları o kadar benzeşiyor ki..
Cuaron bizi baba Antonio’nun doktor olduğu, 4 çocuklu (3 erkek, 1 kız) bir aile ile tanıştırıyor. Anne Sofia, anneanne Teresa ve hizmetçi Cleo’nun yaşadığı iki katlı bir eve sokuyor. Gerçekten de seyirci olarak eve giriyoruz. Artık gelecek yıllarda sinemaya hakim olacak virtual reality (VR) yani sanal gerçeklik çekimlerinin yarattığı bir atmosfer içine alıyor. Her şey üç boyutlu gözüküyor. Geniş açılı (pan), göğüs hizasından soldan sağa, aşağı yukarı, genel planla yapılan çekimler gerçeklik duygusunu sonuna kadar yaşatıyor. Gözlemci bir kamera, anıları tazeliyor.
Bu evin tüm işlerini çekip çeviren, çocuklara şefkatle yaklaşan, onlar tarafından da çok sevilen Cleo’nun yaşantısı, adım adım ön plana çıkıyor. Sevilen, zaman zaman da evin hanımı Sofia tarafından haşlanan Cleo. Yeni tanıştığı Fermin adlı bir gençten hamile kalır. İşsiz güçsüzün teki olan Fermin, haberi alır almaz arkasına bakmadan kaçar. Üzüntüsünü ailenin küçük çocuklarıyla unutmaya çalışır emekçi Cleo. Baba Antonio’nun evi terk etmesiyle aile yaşantısı farklı bir modusa geçse de, burjuva tarzı değişmez. Kadın karakterlerin ön planda olduğu bir hikaye anlatıyor Cuaron. Onların birbirlerine destek olmaları, sarılmaları, sevgileri filme kadınsal bir ruh veriyor. Çevrelerindeki erkekler ise, bencil ve sorumsuz.
Cuaron farklı türlerde filmler yapabilen bir sinema adamı. “Children Of Men-Son Umut” ile distopik bir geleceği, “Y Tu Mamien-Ananı da” ile uçuk bir yol hikayesini, “Gravity-Yerçekimi” ile uzayda yalnızlığı, “Harry Potter ve Azkaban Tutsağı” ile Potter’ın büyülü dünyasını anlattı. Bu kez çok farklı bir öyküyü ise olabildiğince gerçekçi ve sadelik içinde yansıtıyor. 2 saatin sonunda seyirci de adeta ailenin bir üyesine dönüşerek salondan ayrılıyor. Cuaron muhtemelen 12 yaşında izlediği, kariyerinde kendisine ilham kaynağı aldığı filmleri de anmadan geçmiyor. Örneğin kendisine Oscar kazandıran “Yerçekimi” ve ailece izlemeye gittikleri John Sturges’ın 69 yapımı “Marooned” filmi ne kadar çok benzeşiyor?
Etkileyici olaylar, ince detaylar, zengin arka plan çalışmaları, o kadar çok ki… Beni en çok Meksika yakın tarihinin en kanlı olaylarından olan Corpu Christi Katliamı sahneleri etkiledi. Bir mobilya mağazasının içinde geçenler ve pencereden izlediğimiz, tek plan çekilmiş görüntüler beni 70’li yılların Türkiye’sine ışınladı. 42 öğrencinin yaşamını kaybettiği bu katliamda, sivil para militer grupların Amerikalı ve Koreli eğitmenler tarafından nasıl eğitildiği, hangi gençlerin bu işe alet olduğu ayrı bir film konusu olur. Yazdığım gibi, Cuaron yaşadıklarından yola çıkarak anımsadıklarını taraf tutmadan, hiçbir olayı çok vurgulamadan, müdahale etmeden anlatmış. İşin politik yönüne derin girmeye kalksa bence ayrı bir film konusu olur. Doğumhane sahneleri etkileyici bir gerçeklik içinde çekilmiş. Oyunculuklar takım halinde muhteşem. Cleo’yu canlandıran Yalitza Aparcio’ya ise ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Oynamamış, yaşamış… Verilecek her ödül hakkıdır. Roma, Fellini’nin “Amarcord”’undan sonra yapılmış en iyi öz geçmiş anımsaması diyebilirim. Benim listemde bu yılın en iyi filmi, Cuaron ise en iyi yönetmen.

Haberin Devamı

Yönetmen ve senaryo : Alberto Cuaron
Oyuncular : Yalitza Apercio, Marina de Tavira, Carlos Peralta, Marco Graf.