Evrensel sistem ve ilahi düzen her bir insanla tek tek ilgileniyor. İhtiyaçlarımız, dileklerimiz, taleplerimiz duyuluyor. Sorularımızın cevabı oldukça hızlı bir şekilde bizlere aktarılırken duyma ve alıp kullanmayı bize bırakıyorlar. İlahi düzen / evrensel sistem talep edileni sunar ve kalanını insana bırakır. Üzerine düşeni yapar ve sevgiyle izler. Alıp kullanmayana yeniden verir ve izlemeye devam eder.
Cennet tüm iyiliği ve güzelliği ile yanımızdadır. Yakınımızda, bizlerle birliktedir. Gözü, kulağı ve kalbi bizim için açıktır. Tüm niyeti insanlığı iyiye ve güzele taşımaktır. Ve bizlerden tek isteği sunulanı kullanmamızdır.
Tüm sorularımız bireysel olarak cevaplanmaktadır. Tüm niyetlerimiz ve taleplerimiz de öyle. Yani sistem her birimizle tek tek ilgilenilmesi matematiği ile kurulmuştur. Dünyada var olan insan sayısından çok daha fazla insanlık için çaba sarf eden rehber varlıklar, üstatlar vardır. Taleplerinizi gönül rahatlığı ile dile getirin. Çünkü talepleri duymak ve karşılığını sunmak için bekleyen cennet işçileri var. Onların görevlerini ellerinden almayalım:)
Kendinize hak gördüğünüz, olmasına niyet ettiğiniz her şeyi dileyebilirsiniz. Dileklerinizi iletmenin en kolay yolu
İkili ilişkiler başlarken kişilerin hayatları diğerine ilginç gelir. Farklı görünen yaşamların çekiciliği partner ilişkisine yansır. Heyecan yaratır. Kişiler diğerinde aradığını bulduğu sanrısına kapılır. Heyecanla birlikte merak başlar. Yaşanılanlarla birlikte devreye uyum girer.
Farklı yaşamlar bakış açımızı değiştirir. Zamanla birbirimize uyumlanmak için çaba harcarız. Bir de diğerini uyum için zorlamaya başlarız farkında olmadan. Başta ilginç gelen özellikler zaman sonra aynı tadı vermeyebilir. İlişkinin tadı değiştiği zaman beklentiler karşılanmaz ve sorunlar çıkmaya başlar.
Örnek olarak çok romantik olmayan bir erkek ile orta seviyede romantik olan bir kadının yeni başlayan ilişkisini ele alalım. Romantik olmayan erkeğin tavırları başta kadın için etkileyici olmakla birlikte zamanla aradığını bulamayan kadın için tepki sebebi olmaktadır. Beklentiler başlar. Oysa erkeğin romantik olmadığı belirgin bir durum idi. Kadın beklentilerinin karşılanmaması halinde daha da gergin olabilir. Bir de erkek için bakalım duruma. Romantik bir kadın ilk zamanlar farklı gelmekteydi. Kendisi romantik olmamakla birlikte kadının romantikliği onda olmayanı hatırlattığı için hoş gelmektedir. Zamanla
Yaşamın içinde mutlak bir bolluk içindeyiz. Zamanla ailevi öğretilerimiz, yaşananlar bollukla aramıza perde olabiliyor. Perdenin arkasında kalanlar görülmeyen ve kullanılmayan evrensel hediyeler olarak her gün kullanılmadan akıp gidiyor.
Ailemizde, çevremizde şahit olduğumuz olaylar her türlü kavramımızda etken bilinçaltı kayıtları olabiliyor. Yakın çevrede bir iflas var ise parayı kazanma ve ardından kaybetme ilişkisini farkında olmadan kurabilir, korkusunu üretebiliriz. Dolayısıyla bolluk kavramımız dışarıdan olumsuz bir kayıt almıştır ve sürecin içinde farklı duygularla da beslenir.
Bolluk denince insanın aklına önce para geliyor. Oysa ki yaşamın içindeki her kavramın bollukla direkt bağlantısı vardır. Örneğin şifanın bolluğu aktif olmadığı sürece para kazanmak da şifasız olmakta, sevginin bolluğu olmadan anlayış ve saygının yaşamdaki yeri giderek azalmaktadır.
Bolluk bereket ile birlikte çalışır. Her şey bolluk içinde sunulurken tüm bu sunulanları görmek, almak ve yaşama aktarmak bizi bereket kavramına bağlar. Bollukla gelen bereketle çoğalır, anlamlı ve verimli bir derinliği olur.
Her gün sabah gün doğarken o günün bolluk – bereketi herkesin üzerine eşit akar. Bizler hak
Partner ilişkilerindeki huzur yaşamı aydınlatır. Hayatı paylaşmak için yaşamayı arzuladığımız ilişkilerin kalitesi tüm yaşama yayılır. Bol köpüklü ömürlerimizin gerek acısını, kederini gerekse mutluluklarını paylaşmak için diğerine ihtiyaç duyuyoruz. Paylaşım için başlanan ilişkilerin en acı kısmı ise paylaşımsız sonuçlanması oluyor.
İlişkiye bir başlama niyeti var ki birlik, beraberlik içerir; sonuç neden aynı paralelde olamıyor? Sebepleri sayılamayacak kadar çok… En temelinde iletişim sorunları ve daha da derininde anlayışsızlık var. Karşılıklı anlaşmak neden bu kadar zor? Çünkü herkes “ben” diyor. Her iki taraf da kendi isteklerinin karşılanmasını bekliyor. Beklenti karşılık göremediği zaman daha da büyüyor ve kızgınlıkla süsleniyor.
Her iki tarafın beklentilerini kendi adına tartması ilişkinin dengeyi bulmasını sağlar. Diğeri bu beklentiyi karşılayacak kişi mi? Olağanın dışında bir şey isteyip istemediğini nereden biliyorsun? Küçük konular yüzünden büyük kavgalar eden birçok çift var. Konuyu sorduğunuz zaman mesela “tuvalet kağıdının takılma yönü” diyorlar. Birisi “bizim evde içe doğru takılır, daha kullanışlıdır” derken diğeri “bizim evde dışa doğru takılır daha kullanışlıdır
Bildiğimiz gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Yaşam aktığı sürece değişim ve dönüşüm olacaktır. Değişim ve dönüşüm öyle büyük kavramlar ki içine girmeyen konu yok. Hayatımızın en önemli dinamikleri en çok değişime tabi olanlardır. Her zaman en çok sıkıntı yaşadığınız konu ile başlar.
Bu dönemde değişimin hepimizi en çok ilgilendirdiği konu “aile”. Önceleri büyük ve geniş aileler halinde yaşardık. Sonra çekirdek aile hayatlarımız başladı. Ardından boşanmalarla bölünmüş daha küçük aileler olduk. Şimdi tekrar büyük aile olma yolunda ilerliyoruz. Özellikle bölünmüş ailelerin tamamlanma isteği genel aile yapımızda köklü bir değişikliğe yol açtı. Şu anki durum 20 sene öncekinden hallice farklı. Toplumun yapı taşı olan ailede gerçekleşen bir değişim hiç durmadan diğer alanları da etkiliyor.
Kadınların toplum ve aile içindeki yerlerine bakalım. Okusa dahi çalıştırılmayan kadın ekonomik özgürlük haklarını eline aldı. Çocuk da yaptı kariyer de. Evinde ve işinde varlığını gösterdi. Eş ve çocuk ilişkileriyle sosyal çevre bütünlüğünü sağlamaya çalıştı. Ama yoruldu. Fazla sorumluluk aldı. Erkeğin elini eteğini birçok sorumluluktan çekmesine sebep oldu. “Nasılsa hanım yapar, halleder”