Zaman içinde sürekli biriktirerek ilerliyoruz. Her birikim bir yenisi için bahane oluyor. Yaşamın her bir evresinde geçmişin birikimden kurtulmak için çalışmalar yapılmasını öneriyorum.
Yüklerden arınmaya geçmişin sizi mutsuz eden konuları gözden geçirmekle başlayalım. Konuların görünen kısmından ziyade ne hissettirdiği ile ilgilenmek çözüm için daha önemlidir. Her olayın bir sebebi vardır. Hiç bir şey tesadüf değildir. Olan ve olmayan olayların sebepleri geçmiş, şimdi ve geleceğin yapılandırılmasında oldukça ciddi bir yer tutmaktadır.
Şimdiye kadar yaşamınızda olmayanları belirleyin. “Dilediğim kadar para kazanamadım.”, “Hayatımın aşkını bulamadım.” “Bana en uygun işi bulamadım.” Şeklinde sarf ettiğiniz cümleler olmayanı ifade edenlerdir. Dışarıda değil içeride yani sende olmamasına sebep olan duygunun tanımını yapmak gerekir. Yetersizlik, suçluluk, hak etmeme, değersizlik gibi duygular hem kaynak olur hem de sonuç üretir, isteklerin önünde engel olur.
Herkes çok iyi bir ilişki yaşamak istediğini söyler fakat bilinçaltı çok farklı işler. Örneğin, alt kayıtlarda “Kendi ayaklarımın üstünde tek başıma durabildiğimi herkese ispat etmeliyim” olan bir kişi dilinde ilişki
Umutsuz olduğun zamanlar başarılarını hatırla. Yaptıkların için kendini kutla. Her an nefes alıp verme başarısı içindeyiz, hatırla. Aldığın nefes canına can katıyor, verdiğin nefes cana devam ediyor; kutlanması gereken bir durum. Yaşamın her bir zerresinin, anının, hissinin kutlanması gerekiyor.
Neşesiz zamanlarında neşeli olduğun zamanların gülme başarısını kutla. Gülmek, kahkaha atmak anda kalmanın en kolay yoludur. Anda kalmak için bol kahkaha içinde olmak ne güzel bir çözümdür. Neşesiz olmak da bir başarıdır lakin neşeli olmak kadar güçlü değildir. Gülmek için bunca araç varken gülememek senin için yeterli bir başarı ise onu da kutlamak gerekir elbette. Yeter ki anın içindeki başarıyı bul, olumsuz ise olumlusunu hatırla ve başarıyı kutla.
Huzursuz anlarında huzurlu olduğun zamanları hatırla ve o zamanları yaşamayı bildiğin için kendini kutla. Huzuru hiç bilmeyen, yaşamayan var. Sen yaşadığın huzur anlarını hatırla ve sana bunu yaşatanları şükürle an. O zaman huzursuzluğun etkisi kendiliğinden yok olmaya başlayacaktır. Bildiğin, yaşadığın ve kuvvetli olumlu duygu diğerlerini hafifletip yok etme gücüne sahiptir.
Yargıladığın zaman anlayış içinde olduğun anları hatırla.
Anne olmak çok güzeldir. Anne olmak için doğum yapmış olmak gerekmez. Kadının içinden gelen, doğasında var olan duygular bütünüdür annelik. Kendiliğinden vardır, kimisi az kullanır kimisi çok. Bir kadın herkesin annesi olabilir. Çocuğunun, eşinin, arkadaşının, tanımadığı öylesine karşılaştığı herhangi birisinin sorunlu anında yanına koşarken, ona sarılırken anaçlık öne çıkabilir. Anne olmak kadın olmanın getirdiği nice güzelliklerden bir kısmını kapsayan kutsallıktır.
Anne olmak kapsayıcıdır. Bağrına basmak, yardım etmektir. Sahip olduğumuz kültürde bazen kendinden vazgeçmek ve yorulmaktır. Karşılık almasa da “O iyi olsun yeter” diyebilmektir. Hoşgörü ile unutmak, affetmek ve yeniden yola devam etmektir.
Anne olmak, ne olursa olsun çocuğunu sevmeye devam etmektir. Başarılı da olsa başarısız da olsa, istediği gibi ya da tam tersi de olsa çocuğunu olduğu gibi kabullenmektir. Olmadığı zaman oldurmanın yollarını aramak, çözümler üretmektir. En iyi için uğraşmaktır. Yeri geldiği zaman hayatı ve insanları akışa bırakmayı öğrenmektir. Annelerin bu konuda geç kalmamalarına niyet ederim.
Anne olmak ışık olmaktır. Şifalı yemekler yaparak besleyendir. Yiyeceklere sevgisini koymayı
Fobiyi kişinin bir durum, canlı ya da nesne karşısında yaşadığı belli bir barajı aşmış yüksek korku olarak tanımlayabiliriz. Zannedilenin aksine fobilerden kurtulmak ve kendimizi iyileştirmek mümkün ve kolaydır.
Fobi uyaranın ne olduğuna da bağlı olarak hayatı oldukça zorlaştıran, sıkıştıran, kısıtlayan ve aynı zamanda yaşamın devamlılığını ve fiziksel sağlığı da tehlikeye sokabilen bir sorundur. Kişinin sosyal hayatını, ilişkilerini, yaşam enerjisini, güven duygusunu ve hatta kariyerini bile olumsuz etkileyebilir. Örneğin asansör fobisi sebebiyle plazadaki iş görüşmesine gidemeyen ya da uçak fobisinden dolayı uzun mesafe seyahat gerektiren pozisyonlarda çalışamayan kişilerden bahsetmek mümkün. Ayrıca köpek, kedi fobisi köpekle, kediyle karşı karşıya gelen insanı camdan atlamaya kadar götürebilir. Yüksek korkular ve fobiler, kaygı bozukluğu ve panik atağa da sebep olabilirler.
Fobiler genel olarak 2 yolla edinilir. İlki doğup büyüdüğümüz çevre ve ortamdaki kişilerin sahip olduğu korkuları sahiplenmektir. Örneğin yılan korkusu olan bir ebeveyni olan çocuğun da yılan fobisi olması beklenebilir. Ya da kişi birebir yaşayıp deneyimlediği yüksek bir korku anı sonucu bu
Keyifli bir hafta olması dileğimle herkese merhabalar,
Bütün çocuklar gün saydı ve nihayetinde karne zamanı geldi. Çocuklar tatil bekliyor, bir an önce denizle buluşmak için can atıyorlar. Anne ve babalar ise tüm tatil ne yapacaklarını düşünüyorlar. Gidilecek yaz okulları, eğlenilecek tatiller, yapılacak ödevler, okunacak kitaplar var önümüzde, hadi hayırlısı.
Tatil dönemi çocuklar ve tüm aile için oldukça verimli geçmeli ki ilişkiler için iyi bir yatırım olsun. Ebeveynlere çocuklarının yeteneklerini dikkate alarak aktivite seçmelerini öneriyorum. Çocuklar ebeveynlerin istediği fakat kendilerinin istemediği aktiviteleri yaptıkları zaman çok mutsuz ve saldırgan olabilirler. İlişkilerin yakın ve uzak vadede iyi olması için yeteneklerin ortaya çıkıp ilerlemesine izin vermek iyi bir yoldur.
Her birimiz kendimiz olmak için geldik bu dünyaya. Çocuklarımız da bunun peşindeler. Kendileri olmak için ifade etmeye, seçmeye, yeteneklerini ortaya çıkarmaya ihtiyaç duyuyorlar. Onların akıllarından geçeni anlamak için hassasiyet göstermeliyiz. Onlar gibi düşünmeli ve olaylara onları dinleyerek bakış açılarını anlayarak yaklaşmalıyız.
Atalarımız “Zorla güzellik olmaz” diyerek ne de
Evrende hiçbir şeyin yeri boş kalmaz. Doğumlar ölümlerle yer değiştirirken, karanlık ışığa dönüşür. Hiç ama hiçbir şey yoktur ki döngüler içinde yeri tamamlanmasın. Buradaki “yerini doldurma” eylemi sadece olumlu durumlarda çalışmaz. Olumlu ve olumsuz tüm “eksiklikler” için durum aynıdır. Yaşamda öyle konuları, duyguları ve enerjileri boş bırakıyoruz ki maalesef yeri olumsuzlarla doluyor.
Alanların korunması öncelikle aile içinde başlar. Bir ev ve aile içinde her türlü alan korunduğu sürece yaşam alanları garantiye alınmış demektir. Güveni, sevgiyi, neşeyi ve benzeri duyguları öncelikle ailemizin içinde tanıyoruz. Orada bir şekilde engelleniyorsa dışarıdan dahası gelebiliyor. Konu tekrar etmeye uygun hale geliyor.
Aile içinde anne “anne” enerji alanıyla var olmalı, baba “baba” enerji alanı ile var olmalıdır. Kadın dişil enerji alanıyla sevgi kanalı yoğun bir varlık gösterir. Erkek eril enerji alanı ile güç yoğun bir varlık gösterir. Bu annenin güçsüz babanın sevgisiz olacağı bir düzlem yaratmaz. Tam tersi sevgi ve güç birbirini tamamlar ve sürekli destekler. Çocuklar ise kendi alanlarını anne ve babadan aldıkları duygularla “güven” olarak tanımlarlar.
Bir ailede baba
İkili ilişkileri çıkmaza sokan durumlardan en önemlisi anlayış eksikliği iken diğeri de suçlamadır. Sürekli şikayet etmek ve suçlamak ilişkinin seyrini negatif etkiler. Paylaşım esası ile gelişen bir oluşum iken ilişkiler suçlama ile kökünden kurutulan bir ağaç hali almaktadır.
Yakınlaşmak mı çözer, uzaklaşmak mı? Her iki halde de kendine yakınlaşman ve ihtiyacın olan duyguyu, reddettiklerini, kabullenemediklerini görmen gerekiyor. İlişkinin içinde neye ihtiyaç duyduğunu belirleyip süreçle ilgili nazik bir de planla ilerleyebilirsin. Bu senin ilişkin, senin seçimin. Aynı zamanda diğerinin ilişkisi ve onun seçimi. Sen onu, o da seni seçti ve seçimin bir katma değeri var ki birliktesiniz. İlişkinin düzenlenmesi, karşılıklı beslenmek yaşamsal ihtiyaçtır. Anlaşmazlık bilinçaltı alanda “bu kişiden öğrenmeyeceğim ve aynı zamanda ona öğretmeyeceğim” demektir. Yani boşa çekilen kürek ve sonuçsuz zaman kaybı.
Yaşadıklarının bir anlamı olsun istiyorsan çözüm odaklı ilerleyebilirsin. Sorun sürekli üretilir ve alışık olduğumuz da budur. Her şey, her söz, her konu, her durum sorun olabilir. Mevcut duruma bakıldığında sorun odaklı olmanın işe yaramadığı ortada. Sorun istersen sorun
Sevginin güneşle içimize aktığı bu güzel günlerde sevginin akışını engelleyen koşulları bırakalım derim.
Sevginin, para kazanmanın, ilginin, ifade etmenin … her türlü kavramın insanda bir koşul karşılığı var. Yemeğini yersen seni severim, başarılı olursan ödüllendiririm, özür dilersen affederim, haklı olduğumu söylersen huzurlu olurum …. Sonu gelmeyen koşulluluk çemberleri iç içe geçmiş bir halde öylece duruyor. Sen çemberin neresindesin?
Koşullanmalar ayak bağıdır. Yaşam enerjisini sömüren, amaç varmış görüntüsünün altında amaçsızlığa iten yanılgılardır. Koşullanma hastalıklı bir haldir ve hastalıkların altında yatan sebeplerden birisidir. Koşullanma ile duygular kirlenir ve ruhu duymamızı engeller.
Eğitim sistemimiz, aile içi ilişkiler, politik değerler hep koşullu ifadelerle besleniyor. Koşul var ise sevgi yoktur. Sevgi azaldıkça yerini korkuya ve öfkeye bırakıyor. Yani koşullar yerine getirilirken severek ve isteyerek değil de “mecburiyet” duygusuyla sonuçlanıyor. Doğal sonuçta ise hayat yaşanılması gereken bir güzellikten çıkıyor, zorunlu bir göreve dönüşüyor. Yaşam bir hediyedir. Açmak – açmamak, tadını çıkarmak – es geçmek insanın elinde.
Çocuklar anne-baba