MURAT MUMCU
ODTÜ Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi’nden 1982 yılında mezun olup, uzun yıllar İstanbul’da otomotiv sektöründe üst düzey yönetici olarak çalıştı. Emekli olduktan sonra yerleştiği İzmir’de mevcut Gündoğdu ve Kent & Demokrasi Platformları’nın kuruluşlarında yer aldı. Halen Ege Barış ve İletişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi’dir. Bazı gazete ve dergilerde yerel yönetim ve belediyecilikle ilgili yazıları yayımlanmıştır.
Yerel seçimlere bir yıldan az bir zaman kaldığı bu günlerde Oluşmamış kentli kimliğinin; demokratik yerel yönetim üzerinde nasıl etki yaptığına ve bunun rahatsızlık derecesine bir göz atmak da yarar var.
Hemen hemen hepimiz son yıllarda; yaşadığımız bölgenin yaşanılır olmaktan çıktığından, daha önce gözümüze çarpmayan insan ve mekânların hızlıca çoğaldığından, kentte yaşamanın zorlaştığından bahsetmeye başladık.
Yaşadığımız ortamlarda ne olması gereken nezaket ve davranış kurallarını, ne olması gereken bir arada yaşamanın düzenini bulamaz olduk.
Önce tanımlayalım
Sanki altımızdaki zemin kaydı ve ‘Nasıl bu hale geldik?’ sorusuna hep beraber cevap aramaya başladık.
Öncelikle demokratik yerel yönetim tanımına ve boyutlarının neler olduğuna baktığımızda,
Demokratik Yerel Yönetim;
Yerel topluluk üyelerinin ortak gereksinimlerini karşılamayı amaçlar Ekonomik, sosyal ve kültürel zenginliğine ve refahına ilişkin yerel hizmetleri görmek üzere kurulmuştur. Bu hizmetleri genel yetki ile kendi sorumluluğu altında ve yerel topluluğun yararları doğrultusunda yerine getirir, hiçbir ayrım gözetmeden insanı yerel demokrasinin temeli kabul eder. İşleyişinde açıklığı, şeffaflığı, insan haklarını, çoğulcu ve katılımcı demokrasi ilkelerini yaşama geçirir. Yetkilerin yerel topluluğa en yakın birimlerce kullanıldığı kamu tüzel kişiliğine sahip, özerk ve demokratik yönetim olarak tanımlanmaktadır.
İki temel boyut
Yerel yönetimlerin iki temel boyutu bulunmaktadır
* Siyasi bir mekanizma olarak demokratiklik ve kendini yönetme birimi
* Bir işletme, üretme, ya da ürettirme ve yönetim işleviyle yerel hizmetlerin sağlanması
Diğer taraftan ‘Kentli olmak nedir, nasıl kazanılır, yerel yönetimlerin bu konudaki rolü ne olmalıdır ve nasıl uygulamalıdır?” cevaplanması gereken önemli konular olarak karşımıza çıkmaktadır.
Önce kırsal kimliği tanımlarsak; küçük, farklılaşmamış, toplumsal denetimin yüksek olduğu (mahalle baskısı) , yüz yüze ve gayriresmi (informel) ilişkilerin egemen olduğu bir toplum.
Kentli kimlik ise; büyük, farklılaşmış, uzmanlaşmış, heterojen, gayri şahsi ilişkilerin (formel ilişki) egemen olduğu bir toplum.
Yerel yönetimler; kırsal kimliğin kentsel kimliğe dönüşümü ve kentli kimliğin içselleştirilmesi sürecini kontrol etmelidirler.
Sürecin yönetimi
Ancak bu süreç doğru biçimde yönetilirse; bireylerin, yaşamlarını sürdürdükleri mekanlar ve toplumsal özelliklere göre biçimlenen kimlikleri ve davranış kalıpları kentlileşir; kent toplumunun temelini oluşturan gelenek ve cemaat ilişkilerini çözen, özgür ve bağımsız bireyler oluşur.
Kentlileşme sürecini incelerken öncelikle kente göç nedenlerine baktığımızda
* Ekonomik koşullar
* Eğitim olanakları
* Yeterli sağlık hizmetleri
* Toplumsal baskıdan kurtulma
* Yaşam kalitesini yükseltmek
* Yaşanılan bölgenin çekim merkezi olmasını görüyoruz
Bu nedenlerin kentli kimliğini yaratabilmesi için yerel yönetimlerin üretmesi gereken çözümler ise;
* Ekonomik nedenlere bağlı oluşan itici (motive eden) ve çekici güçler yaratmak, bölgenin lokomotif sektörünü belirleyip o coğrafyada öne çıkabilecek tedbirleri almak. Böylelikle kentli olmaya çalışanların gelirlerini artıracak olanakları yaratmak.
* Çocuklarının ancak okuyarak var olan koşullarını iyileştireceğine olan inançlarını sağlamlaştıracak eğitim olanaklarını yaratmak. İyi eğitimin herkesçe ulaşılabilir olmasını sağlamak, bölgedeki, mesleki eğitimin önünü açmak (okuma yazma, meslek edindirme gibi).
* Bölgede sağlık ile ilgili kamu, özel ve belediye yatırımlarının artırılmasını ve en yakın tam teşekkülü hastanelere ulaşımın kolaylaşmasını sağlamak.
* Alınan siyasi kararlar ve yasalarla siyasi bilinç oluşturmak.
* Sosyo psikolojik olarak bireylerin etkileneceği toplumsal ve kültürel olanaklarla toplumsal baskıdan kurtulmayı sağlamak.
* Bölgede yaşayan her yaş ve cinsten kişilerin mutlu ve sağlıklı yaşamaları için gereken ortamları sağlamak, (parklar, kültür aktiviteleri, ulaşımlarını kolaylaştırmak, ihtiyaçlarını karşılamak), bir arada olmalarını ve üretimde bulunmalarını sağlayacak özellikle emekli evi, kadın evi, gençlik evi oluşturmak.
Bunlar yapılmazsa
Kentlileşme sürecini ve bireysel dönüşümünü tamamlayamayan, kente gelirken belirlediği hedeflere (daha iyi bir işe, çocukları için daha iyi eğitim olanaklarına, farklı bir yaşam biçimine) ulaşamayan insanlar, hayal kırıklığı içinde geleneksel yapılarda, cemaatlerinde, yasal olmayan ilişkilerde, radikal düşüncelerdeki gruplarda kendilerine yer buluyorlar. Özellikle kadınlar kocalarının iş yaşamı nedeniyle dışarıda geçen zamanlarında kendilerini ait hissedecekleri, sosyalleşecekleri ortamları cemaatlerde bulup onların takipçisi haline geliyorlar. Bu durumda kentler melez kimlikler barındıran bireylerden oluşmuş toplumlara, mekânlar ise bu melez gruba hizmet eden çalışma alanlarına dönüşmektedir.
Tehdit eden unsur
Bu sorunlara yönelik etkili çözümler üretilmedikçe; henüz kendi özgün kimliğini oluşturamamış, bu kültürü benimseyememiş bireylerin, kendi istekleri doğrultusunda kentleri biçimlendirmede güç sahibi olma adına kent yönetimlerinde yer almaya başlamaları gözlemlenecektir.
Bu bir yanıyla katılım ve demokrasi adına önemli bir adım olarak algılansa da bir başka boyutuyla mevcut kentin özgün kimliğini tehdit eden bir unsuru da içinde barındırmaktadır. (Muhafazakar, eklektik, kimliksiz, belleksiz, şiddet içeren, mekanların ve kişilerin bileşkesi bir yapılanma ortaya çıkmaktadır.)
Popülist yaklaşım
Yerel yönetimlerin yıllardır süren popülist yaklaşımları ve kentli olma kimliğinden ayrı politikalarının bizi nerelere getirdiğini çevremize baktığımızda çok rahat gözlemleyebiliyoruz.
Bu nedenlerle kentli kimliğinin doğru biçimde kurulabilmesi yerel yönetimlerin olmazsa olmazı olmalı ve yeni seçilecek belediye başkanları el kitabında BÜYÜK HARFLERLE YER ALMALIDIR.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024