Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dr. Rıza Türmen

İstanbul doğumlu Türk diplomat Rıza Mahmut Türmen, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini Kanada’da, doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladı. Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunan Türmen, 1985 yılında Singapur’a atanarak Türkiye’nin en genç büyükelçilerinden biri oldu. 1995 -1996 yılları arasında Bern Büyükelçiliği de yapan Türmen, 1996 yılından itibaren 2 yıl süreyle Avrupa Konseyi Daimi Temsilciliği yaptı. Türkiye’nin uluslarası hukuk alanındaki en önemli isimlerinden biri olan Türmen, 1998’de seçildiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığı görevini 10 yıl süreyle yürüttü. 2011 seçimlerinde CHP İzmir 1. Bölge 2. sıra adayı oldu ve milletvekili seçildi.

Haberin Devamı

Anayasa yapım süreci yeni bir dönüm noktasına giriyor. Birinci dönüm noktası ortaya bir taslağın çıkmasıydı. İkinci aşamada üzerinde uzlaşma olmayan maddeler ele alındı. Yakında Anayasa taslağının ikinci okunuşu da sona erecek. İkinci aşamada önemli bir mesafe kaydedildi. Akademisyen danışmanların da katılımıyla birçok madde üzerinde anlaşma sağlandı ya da maddelerdeki anlaşmazlık alanları daraltıldı. Ancak AKP’nin başkanlık önerisinin yarattığı sorun sürüyor. Bu öneri geri çekilir ve gerekli süre tanınırsa uzlaşıya dayanan bir anayasa yapmak olanağı var.

TEMEL TERCİHE BAĞLI
Önümüzdeki temel tercih şu: Toplumsal uzlaşıya dayanan bir anayasa mı, yoksa iktidar partisinin dayattığı bir anayasa mı? Anayasanın yapılma süresi, yöntemi, içeriği bu temel tercihe bağlı olarak değişecek. Türkiye gibi bölünmüş, kutuplaşmış ülkelerde demokratik anayasa yapımını inceleyen Hanna Lerner bu ülkelerde önemli olanın temel hedefler üzerinde bir anlaşma sağlamak olduğunu, o nedenle ‘’çoğunlukçu’’ yaklaşım yerine ‘’mutabakatçı’’ (consensual) bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini söylüyor. Lerner’e göre bu iki nedenden kaynaklanıyor: Çoğunluğun isteklerinin azınlığa empoze edilmesi, kutuplaşmayı arttırır ve demokrasiyi istikrarsızlığa sürükler. Ayrıca, meşruiyet bakımından anayasanın geniş bir halk desteğine sahip olması gerekir.
Halkın isteklerini göz önüne alan katılımcı, demokratik bir anayasa istiyorsak ikinci okuyuşta ortaya çıkan tasarıyı sivil toplumun görüşüne açmamız önem taşıyor.
Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar, anayasa yapım süresinin geldiği nokta sivil toplumun görüşlerine başvurmayı zorunlu kılıyor. Dört parti arasındaki anlaşmada, ikinci aşama sona erdikten, yani anayasa metni ortaya çıktıktan sonra üçüncü aşamada halkın görüşlerine başvurulması öngörülüyor. Bazı partiler ikinci aşamanın tamamlanması için üzerinde anlaşmaya varılan bir metin bulunması koşulunu arıyor ve bu koşul gerçekleşmedikçe ikinci aşamanın sona ermediğini, uzlaşıya varılamayan maddeler varken halkın görüşlerinin alınamayacağını ileri sürüyorlar. Oysa, uzlaşıya varılamayan maddelerle ilgili olarak sivil toplumun görüş bildirmesi uzlaşıyı kolaylaştıracak. Üstelik üçüncü aşamaya geçilmemesi olasılığı her zaman var. Bu gibi şekilci nedenlerle sivil toplumu görüşmelerin içine çekmez, anayasanın yapımını dört parti temsilcisinin kapalı bir odada yürüttüğü görüşmelere bırakırsak, bu anayasa da öbürleri gibi, halktan kopuk bir anayasa olur. Halkın değil, siyasetçilerin anayasası niteliğini taşır. Oysa günümüz anayasacılığında halkın anayasa yapımına katılması bir lütuf değil, bir hak.

KATILIMCI SİYASET
Gezi Parkı olayları ile Türkiye’de siyaset büyük bir değişimden geçiyor. Bu değişimin temelinde çoğunlukçu, demokrasiyi seçim sandığı ile sınırlı gören bir siyaset anlayışı yerine halkın kendisiyle ilgili kararlara katıldığı, bireylerin her türlü farklılıklarıyla bir arada yaşadıkları çoğulcu ve katılımcı bir siyaset anlayışı talebi var. Yapılmakta olan anayasa statükonun değil, geleceğin Türkiye’sinin anayasası olacaksa, genç kuşakların bu talepleri görmemezlikten gelinemez. O nedenle anayasa yapım süreci ile sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütleri arasında bir bağlantı kurmak, onları dinlemek, taleplerini anayasaya yansıtma yollarını bulmak gerekir. Böyle bir yönteme başvurulması, Sn. Başbakan’ın miting konuşmaları ile toplumda iyice artan gerginliği azaltmak ve kutuplaşmayı yumuşatmak, daha uzlaşıcı bir ortam yaratmak bakımından da yararlı olacak. Sivil toplumun demokratik taleplerinin yeni anayasada ele alınarak ortamın yumuşaması aynı zamanda, anayasanın herkesin birlikte yaşayabileceği bir çerçeve oluşturmasına olanak tanıyacak, bir toplumsal uzlaşıya yol açabilecek. Bu olmadığı takdirde, toplumdaki uçurumların böylesine derinleştiği bir dönemde toplumsal mutabakata dayanan bir anayasa yapmak olanağı da ortadan kalkabilir.

TOPLUMSAL UZLAŞI
Günümüzde anayasalar toplumsal sözleşmeden çok diyalog yoluyla toplumsal uzlaşı sağlayan anayasalar. Gezi Parkı olaylarında siyasal iktidarın, anlamaya çalışmak yerine mey-danlara kalabalıklar toplayarak “biz” ve “ötekiler” şeklinde ayrıştırıcı bir söylem geliştirmesi toplumda diyalog yollarını tıkıyor. Anayasa yapım süreci bu diyalog yollarını yeniden açabilir.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr