Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com / NATO, ruhsuz bir örgüttür
4 Nisan 1949’da Washington’da 12 ülke tarafından kabul edilip imzalanan Antlaşma’nın kuruluş felsefesindeki yetersizlik yaşanan sorun ve sıkıntıların kaynağıdır.
İyi niyete dayalı bir giriş paragrafından sonra 14 maddeden oluşan Antlaşmada; üye ülke vatandaşları arasında dostluk, sevgi, paylaşım, dayanışma, hoşgörü gibi insani duyguları geliştirmek, insanları birbirlerine yakınlaştırmak gibi hiçbir felsefi görüş yoktur. Her ne kadar giriş bölümünde ve 3. maddede barış-refah-birlikte yaşam arzusu-refah-istikrar gibi sıfatlar kullanılsa da bu kelimeler, Antlaşmanın genelinde anlamsız kalmaktadır.
NATO, birbirini tanımayan, dostluk ve sevgi bağları olmayan insanları askeri bir düzen içerisinde belki de hiç tanımadıkları bir ülkeyi savunmak için, şatafatlı kelimelerle can vermeye çağırmaktadır.
Hangi teminatlar ve kimden?
Dağıtmadan konuya açıklık getirmek istiyorum. Türkiye istediği teminatları, İsveç ve Finlandiya’dan değil doğrudan NATO’dan ve tüm üye ülkelerden eşit ve karşılıklı yükümlük çerçevesinde istemelidir.
Nasıl mı?
Hiçbir NATO üyesi ülke, NATO bünyesinde tartışılıp karara bağlanmadan bir başka üye ülkeye siyasi, askeri ve ekonomik yaptırım uygulayamaz.
Bir üye ülke tarafından, Bileşmiş Milletler’in ölçülerine göre terörist olarak tanımlanan her örgüt diğer üye ülkelerce de terörist örgüt olarak tanımlanır ve buna göre muamele görür.
Bir üye ülkenin terörist olarak tanımlandığı bir kişi başka bir üye ülkeye sığınmış ve ayrıldığı ülkeye iade edilmiyorsa sığındığı ülkede yargılanır.
İsveç ve Finlandiya bu kurallara uymayı yazılı taahhüt etse dahi yetmez. Bu iki ülkenin yapmadığını başta ABD ve Fransa olmak üzere (*) Hollanda, Belçika zaten şimdiye kadar yaptıkları gibi yapmaya devam edeceklerdir.
Dolayısıyla tek güçlü teminat, tüm üye ülkelerin imzalayacağı ve adeta Antlaşmanın 3. Maddesinin bir parçası olarak yorumlanacak ortak bir metin olmalıdır.
Terörizm, ABD’nin uluslararası alanda kullandığı bir stratejidir
ABD, Sovyet yanlısı rejimlere karşı mücadele edenleri “özgürlük savaşçısı” Amerikan rejimine karşı olanları terörist saymıştır.
İkiz kulelerin yıkılmasını bir terörist eylem olarak Birleşmiş Milletlere kabul ettirip sonra da bu karara dayanarak Irak’ı işgal eden ve bir milyondan fazla insanın ölümüne doğrudan sebep olan, arkasında enkaz ve hala kendine gelememiş bir ülke bırakan Amerikan’ın aynı hakkın çok daha ufağını, yani Suriye’nin Kuzeyinde güvenlik harekatları düzenleme
zorunda kalan Türkiye‘ye tanımak istemediğini vurgulamamız gerekir.
Bölgemizde teröre karşı etkili bir mücadelenin yapılmayışının nedeni ABD’nin terörizmi bir strateji olarak kullanmasıdır. Afganistan’da Taliban, Suriye’de YPG ve PYG en somut örneklerdir.
Birleşmiş Milletler’de terörün önlenmesi konusunda 18 sözleşme yapılmış ama terörizm son 20 yılda dünya genelinde %150 artmıştır.
Askeri gücü olmayan iki ülke
İsveç’in, Finlandiya’nın NATO’ya alınması herkesten çok Türkiye’yi ilgilendirir.
Bunların üyelikleri, Rusya’nın saldırganlığını arttırma ihtimaline karşın hiçbirinin NATO’nun askeri gücüne ciddi katkıda bulunma kabiliyeti yoktur.
Her ikisi de askeri açıdan çok zayıf ülkelerdir.
Bu iki ülkenin, Rus tehdidine karşı NATO şemsiyesi altına girmeleri, Türkiye’nin büyük askeri gücünün koruması altına girmeleri demektir.
(*) Fransa, bildiğimiz Fransa; Le Monde gazetesi, Diplomatik eki sayılabilecek nüshasında NATO için yaptığı kapakta Anadolu’yu ortadan ikiye bölmüş! Kim bulmuşsa helal olsun. Zira “nato kafa nato mermer”, yani kalın kafalı, taş kafa lafı kadar Fransa’yı daha
iyi nitelendirecek daha iyi bir tanım bulamazdık.
DEVAMI YARIN
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024