Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Önder GÖÇGÜN
1945 yılında Denizli’de doğdu. 1968’de, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü’nü ve İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirdi. Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı’nda 1977’de doktor, 1982’de Doçent, 1988’de profesör oldu. Yayımlanmış 35 kitabı ile yurtiçinde ve yurtdışında çıkmış, ulusal ve uluslararası toplantılarda dil, edebiyat, kültür ve sanat konularında sunulmuş iki yüz civarında makalesi ve bildirisi bulunmaktadır. Kitaplarından bazıları şunlardır: Ziya Paşa, Ank.1987; Namık Kemâl, Ank.1987; Şair Eşref, Ank.1988; Yeni Türk Edebiyatı Metinleri-I-, İst.1987; Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ank. 1990; Edebiyat Dünyası ve Atatürk, Ank.1995; Yunus Emre, Ank.1995; Güzel Konuşma Sanatı (Diksiyon-Hitabet), Ank. 2000; Belgelerle Yeni Türk Edebiyatı Tarihi-I-, Ank.2007; Süleyman Nazif, Ank.2010; Edebiyatımızdan İzler I-II, Ank. 2011.

Haberin Devamı

Bilindiği gibi, topluma yönelik uygulama alanında siyaset; yürütme erkini, gücünü elinde bulunduran iktidar aracılığı ile devlet işlerini düzenleme ve yürütme, anlamını taşır. Siyasetçi de, iktidarı ve muhalefeti ile bu misyonu, ayrıcalıklı görevi üstlenen kimsedir. Siyasal kurum ve kuruluşların işleyiş durumlarını inceleyen ve irdeleyen araştırma dalı, “Siyaset Bilimi” adını alırken; siyasetle ilgili çeşitli görüşleri, her türlü ideolojinin üstüne çıkarak karşılaştırıp, akıl yürütme yoluyla sorgulayan da, “Siyaset Felsefesi”dir.

SİYASETÇİ?DİLİ
İşte bütün bu siyasal oluşumların merkezinde ise sözlü veya yazılı şekilde ifade mekanizmalarını elinde bulunduran “dil gerçeği” yer alır. Bu bağlamda, sebep ve sonuçları ile sosyal bir olgu olarak “siyasetçi dili” de, büyük önem taşımaktadır. Uygulanan çeşitli siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel programlar çerçevesinde, -ister iktidarda, ister muhalefette olsun- siyasetçinin dili, oraya buraya çekilmeyecek, aşırı elektriklenmelere zemin hazırlamayacak ölçüde düzgün, açık, net, anlaşılır biçimde “sağlıklı” olmalıdır. Siyasetteki başarının temelinde, aklı ve dili iyi kullanmanın yattığı gerçeği, asla gözardı edilmemelidir.
Yanlış anlamalara, alınganlıklara zemin hazırlayan öfke ve şiddet içeren sözler, davranışlar; yerini, akılcı ve gerçekçi çizgide söylemlere, tutum ve davranışlara bırakmalıdır.

SOSYAL SAĞLIK
Siyasetçinin dili yerinde kullanması, “toplumun sosyal sağlığı” açısından da büyük önem taşımaktadır. Çünkü, kimi zaman onun maksadı aşan sözlerinin ve bunların tahrikine, kışkırtmasına bağlı olarak medeni anlayışla asla bağdaşmayan kin, öfke, şiddet içeren anlamsız ve gereksiz itişip kakışmaların kamuoyunda uyandırdığı reaksiyon, tabanda yarattığı tepki, siyasilerin bile tahminlerinin ötesinde, halkta derin izler bırakmaktadır. Politikada “tartışmaya evet”, ama siyasi terbiye ve nezaket sınırlarını aşan, “olumsuz sözlerle davranışlara hayır” diyerek, buna göre hareket edilmesi gerekir.

ORTAK İRADE
Bir de asıl önemlisi, gerçek anlamda siyasetçi, toplumda “rol-model”, yani örnek olma görevini üstlenmiş kişi, demektir. Bu bakımdan, zaman zaman onun dilinde ifadesini bulan öfke yüklü söylemler ve buna bağlı olarak sergilenen itici, kışkırtıcı jestler, mimikler ve davranışlar hiç de olumlu sonuçlar doğurmamaktadır. Bu bağlamda, hiçbir siyasetçinin olumsuz sözleri, tutum ve davranışları kendisiyle sınırlı kalmamakta, hatta bir domino etkisi yaratarak toplumsal barış, huzur ve bütünüyle “sosyal sağlık” yer yer tehlikeye düşmektedir.
Onun için her siyasetçi, amacını belirtirken, ona şekil ve anlam kazandıran sözlerinin söyleniş biçimleriyle kendisini ve toplumu nerelere götürebileceğini de iyi kestirmelidir. Yanlış anlamalara ve belki de saptırmalara yol açabilecek ifadelerin risklerini önceden görmeli ve bunları kullanmaktan, bir sanatçı duyarlılığı içinde ustalıklı bir şekilde kaçınmasını bilmelidir. Bu bakımdan, “siyaset felsefesi”nin ve “siyaset sanatı”nın özünde, dili ve onunla bütünleşen bir çizgide beden dilini bilinçli şekilde, beceri yüklü ustalıklı manevralarla kullanma gerçeğinin yattığı, asla gözardı edilmemelidir.
Millet ile birleşip bütünleşme; toplumun isteklerine, beklentilerine cevap verme, her kesimden halkı anlama ve onlarla kaynaşıp, kucaklaşma noktasında dilin önemi ve önceliği; bütün siyasi kadrolar tarafından iyi bilinmek ve kabul edilmek durumundadır. Bu bağlamda, her siyasetçi:
1- Dili ustalıklı, güzel ve etkili bir şekilde kullanarak, halka yaptıklarını, yapacaklarını ve yapmak istediklerini, özetle kendisini ve partisinin programını, program hedeflerini anlatmak durumunda, hatta zorunda olduğunu iyi bilmelidir.
2- Halka anlayış, saygı ve sevgi ile yaklaşmalı, içten ve olumlu sözlerini beden dili ile bütünleştirmelidir. Ağzından çıkacak her sözü yerinde ve zamanında kullanmalı, böylece halk ile sıcak ilişki kurma becerisini gösterebilmelidir. Karşı siyasi görüştekiler tarafından her olumsuzluk, haksızlık, suçlama ve hatta iftira karşısında bile, itici değil; sabır ve inançla, olgun söz ve davranışlarla -özellikle halkın gözünde- çekici olmalı, olmasını bilmelidir. Gerçekte bu, bazen çok zordur. Ama unutulmamalıdır ki “siyaset” aynı zamanda, aklını kullanarak dil ve beden dili aracılığı ile “zoru başarma, başarabilme sanatı”dır.

VE SONUÇ..
Milletin, kendisini temsil etmesi için görevlendirdiği hiçbir siyasetçinin, farklı anlamlara, yanlış değerlendirmelere çekilebilecek söz ve davranışları ile kendi varlık nedenini oluşturan toplumu bölmek, ayrıştırarak birbirine düşürmek ve sonuçta doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile sosyal barışı, huzuru, nihayet ulusun bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek davranışlar içine girmek gibi b ir lüksü olamaz ve olmamalıdır. Onun için her siyasetçi, “düşünce-dil-eylem” periyodu adını verdiğimiz anlayış çerçevesinde önce iyice düşünmeli, sonra dikkatli bir şekilde konuşmalı ve nihayet özenli, olgun, örnek oluşturacak olumlu tavırlar sergilemesini bilmelidir.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr