Faruk ŞEN
Ortaöğrenimine İstanbul -Alman lisesinde devam eden Şen, Almanya’nın WWU Münster Üniversitesi’nde işletme ekonomisi okuduktan sonra aynı üniversitede doktorasını yaptı. 1980’de Bamberg Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1981-85 arasında Duisburg Üniversitesi’nde çalışan Faruk Şen, 1985’te Almanya’nın eski başkenti olan Bonn’da Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni kurdu. 1991’de Essen Üniversitesi’nde Profesör oldu. 2008’in sonuna kadar Türkiye Araştırmalar Merkezi’ni yöneten ve 180 araştırmaya imza atan Şen 2009’da Türkiye -Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı’nın kurucusu olarak çalışmalarına devam etti. Silivri’de Bir Avrupa Üniversitesi kurmak isteyen TAVAK Vakfı’nın yönetim kurulu başkanlığını sürdüren Faruk Şen, 2010 yılı sonunda Türkiye’ye döndü.
Dün Münih mahkemesinde görülmeye başlanan Nazi cinayetleriyle ilgili Beate Zschape’ya yönelik yargılama sürecinde Türk STK’ları ve Büyükelçi dışlanıyor. Büyükelçi’ye devamlı içeri giriş kartı vermeyen mahkeme Alman anayasa mahkemesinin kararı kapsamında dört tane Türk gazetesinin akreditasyonunu kabul etti. 50 kişilik basın kontenjanlı salonda bu duruşmayı yapan Almanya acaba yangından mal mı kaçırıyor?
Alman yetkililer yangından mal kaçırma konusunda etkililer. Şubat 2008’de Ludwigshafen’da 10 Türk’ün öldüğü yangın sürecinde de suçlular bulunamamış, yangının sebebinin elektrik kontağı olduğu söylenmiş bu da açığa çıkarılmamıştı.
Nazilerin parmağı
Şubat 2013’de Stuttgart’da yedisi çocuk sekiz Türk’ün öldüğü yangına da elektrik kontağı mı yoksa naziler mi sebep oldu, bu konu hala aydınlanmadı.
Stuttgart banliyosunda çıkan yangının elektrik kontağından çıktığından da hareket edilebilir. Fakat hiçbir zaman Nazilerin saldırılarını unutmamamız gerekir. Bu binanın içinde bir Yunan lokali, bir Yunan gece kulubü ve bir Türk derneği var. Son bir ay içinde Baden Wüttenberg Eyaletinde 12’inin üzerinde kundaklama olayı oldu. Allah’tan hiç kimse ölmedi. Bu kundaklama olayları arasında Ludwigshafen yangını hala aydınlanmadı. Almanya Uyum Bakanı Maria Böhmer Türkiye’nin gözünü boyayarak bu işi sonuçsuz bıraktı.
62 bin kayıtlı Nazi
Almanya hiçbir zaman çok kültürlü bir ulus olmamıştır. Fakat buna karşılık iki kültürlü bir toplum olmuşlardır. 82 milyonluk Almanya’da 3 milyon Türk yaşamaktadır. Bu da Almanya’da yaşayan nüfusun yüzde 4’ünü oluşturmaktadır. 2000-2008 yılları arasında Nazilerin gerçekleştirdiği 8 cinayette de hedef Türkleri korkutup onların geri dönmelerini sağlamaktır. Almanya’da kayıtlı 62 bin nazi vardır. Alman derin devleti dediğimiz zaman Alman Anayasayı Koruma Örgütü ve onun uzantıları kast edilmektedir. Alman Anayasayı Koruma Örgütü göçmenler üzerinde Nazi saldırılarını dolaylı yoldan destekleyen bir kurumdur. 1933’ten beri bu Nazilerin yeniden kurumların içine girenleri bu olaylara yön vermektedir.
STK’lar sindiriliyor
Alman anayasayı koruma örgütünde 1948’de iş başına gelenler eski nazi gestapo subaylarıdır. Almanya’daki Türkler bir tepki veremedi. Bunun en büyük nedeni Almanya’nın ve Alman derin devletinin Türklere yapmış olduğu baskıdır. Almanya’da Türk örgütlerine bazı projeler veren Alman hükümeti Türklerin bu konuya ilgi göstermesini önlemektedir. Bu açıdan Almanya’daki sivil toplum kuruluşlarının son zamanlarda daha etkisiz hale geldiğini görüyoruz. Devletten proje olan ATIAD gibi Türk STK’ları olayları görmezden gelmektedirler.
Almanya nazi cinayetlerinin üzerini kapatmak istemektedir. Bunun en büyük nedenlerinden biri Alman derin devletinin bir uzantısı olan Alman Anayasayı Koruma Örgütü’nün bu cinayetlerde parmağının olmasıdır. Türkiye bu konuda daha atak bir politika izlemelidir. Nazi cinayetlerinde öldürülen sekiz Türk esnafın hepsinin yalnız Türk vatandaşlığı vardır Alman vatandaşlığı yoktur. Türkiye bu olaya müdahil olarak katılmanın dışında Türkiye’den bir heyet yollamalı ve olayları takip etmelidir.
Münih Ayıbı
Münih mahkemesinde 240 kişilik büyük bir salonları vardır, Almanya mahkemenin bu salonda gerçekleşmesini ve daha fazla Türk gazetecilere ve Türk STK’larına öncelik tanınmasını sağlamalıdır.
Bunların dışında Almanya’nın önemli politik olaylarını canlı yayımlayan Phönix televizyonu bu duruşmaları da yayımlamalı ve bu mahkemenin üzerinde hiçbir şaibe olmamalıdır.
Hâkimler heyetinin Türk basınına ve Türk STK’larına çıkardığı zorluklar çerçevesinde artık mahkeme heyetine itimat kalmamıştır.
Türk basınına bu konuda yer vermek istemeyen Almanya’daki Münih mahkemesi bundan 5 yıl önce bir tecavüz davasına adı karışan Almanya’da yaşayan İsviçreli spiker Kachelmann’ın 50 gazetecinin başvurduğu davasına İsviçre’nin bu olaya olan ilgisi nedeniyle öncelik olarak 10 İsviçreli gazeteciyi akredite etmiştir.
Adım atılmalı
Türklere karşı bu sertliği sürdüren Alman mahkemelerine karşılık atılacak adımlar bellidir:
- Türk Dışişleri davaya müdahil olmalı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı nihayet bu konuda eyleme geçmelidir.
- Türkiye’de ve Almanya’daki önemli STKlar da bu mahkemeye katılmak için akreditasyon istemelidir.
- Mahkeme konusunda Türkiye Adalet Bakanlığı da Almanya nezdinde atılımda bulunmalıdır. Türkiye yurtdışında yaşayan 6,6 milyon Türk insanına sahip çıkmakla yükümlüdür. Nazi cinayetlerinde yangından mal kaçırmak isteyen Alman yetkililere bu olanak tanınmamalıdır.
- Filistinlilere, Suriyeli sığınmacılara sahip çıkan Türkiye öncelikle yurtdışındaki insanlarına sahip çıkmalıdır.
Dünya’da kendi nüfusuna oranla en fazla göçmen bulunduran nüfus Türkiye’dir. 1,3 milyarlık Çin’in 55 milyonu ve 1,1 milyarlık Hindistan’ın 35 milyonu yani takriben yüzde 3’ü kendi ülke sınırları dışında yaşarken 75 milyonluk Türkiye’nin 6,6 milyonu yani takriben yüzde 9’u ülke sınırları dışında yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyet’i bu insanlarına sahip çıkmakla yükümlüdür.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024