BİLGAY DUMAN
Bir süredir uluslararası siyasetin ana gündem maddesi olan Rusya’nın Ukrayna karşısındaki saldırgan tutumu, 24 Şubat sabahı itibariyle açık bir müdahaleye dönüştü. Her ne kadar Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bağımsızlığını tanıdığı Ukrayna'daki Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrol ettiği bölgelerin (Donetsk ve Luhansk) talebi üzerine askeri harekât başlattığını açıklasa da, Rus ordusu Ukrayna’nın Odessa, Mariupol gibi kentlerine çıkarma yapıyor, Ukrayna’nın başkenti Kiev bile Rusların bombalamalarına sahne oluyor.
2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak ve işgal süreciyle patlak veren krizin, bugün itibariyle boyut değiştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Rusya’nın bu hamlesinin küresel siyaseti ve uluslararası sistemi yeniden kurgulayacağını öngörmek mümkün. Zira Rusya’nın Ukrayna'ya müdahalesinin, farklı bölgeler ve alanları da etkilemesi söz konusu.
Bu anlamda Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle, Rus varlığının bizzat kendini gösterdiği Ortadoğu’da da hareketlilik yaşanması ve etkiler üretmesi kuvvetle muhtemel. Bu noktada iki alan ortaya çıkıyor: Libya ve Suriye... Libya’da kilitlenen sürecin en önemli parçalarından biri Rusya. Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’e en güçlü desteği veren ülkelerin başında Rusya geliyor. Özellikle Rus askeri güvenlik şirketi Wagner’in Libya topraklarındaki faaliyetleri dikkat çekici.
Diğer yandan, aynı şekilde, Suriye’deki krizin de en büyük parçası Rusya. Sürecin başından beri Suriye’deki Beşar Esad rejimini ayakta tutan Moskova, sadece rejimle değil, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD ile ilişkileri de dikkat çekici. Nitekim PYD’nin, Suriye dışında ilk temsilciliğini açtığı yer Rusya’nın başkenti Moskova ve bu ofis varlığını koruyor. Ayrıca Rusya, Suriye’deki iç savaş sürecinde Ortadoğu’da yeni bir ittifak oluşturma çabasına da girdi. Irak’ta varlığını koruyan Rusya, Irak, İran ve Suriye’nin ortak harekât merkezi durumda. Bu noktada Ukrayna konusunda karşı karşıya gelen Batı-NATO ittifakı ile Rusya’nın, bu gerginliği başta Libya ve Suriye meseleleri olmak üzere diğer alanlara taşıması da olası.
İttifak ilişkileri
Rusya’nın Ukrayna müdahalesinin zamanlaması da Ortadoğu’daki dinamikler açısından dikkat çekici. Başta Irak olmak üzere ABD’nin Ortadoğu’daki muharip askeri güçlerini çektiği bir süreç var. Bununla birlikte İsrail’in İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Ürdün'le başlattığı normalleşme süreci mevcut. Bu süreç, Ortadoğu’daki diğer sorunlu ülkeler arasındaki ilişkilere de yansıdı. Suudi Arabistan-İran, BAE-İran, BAE-Katar, Türkiye-BAE gibi sorunlu ilişkilere sahip ülkeler arasında normalleşmeye yönelik adımlar atılıyor. Ayrıca ABD ve İran arasında da nükleer müzakereler yeniden başladı.
Bu olumlu hava, bölgede vekil aktörler üzerinden politika üreten İran’ın da Ortadoğu’daki hamle gücünü sınırlamış durumda. Bu noktada İran, Rusya ile ABD-Batı-NATO ittifakı arasındaki gerginliği avantaja çevirmek isteyebilir. Nitekim Ukrayna’daki savaş, Ortadoğu’da Tahran ile Moskova arasındaki iş birliğinin artmasına, Rusya’nın Batı ittifakı karşısında İran’ı bölgede daha fazla kullanmasına yol açabilir. Bu durum İran'ın Irak, Yemen ve Suriye'de etkisini artırıcı bir rol oynayabilir, bu ülkenin Ortadoğu’da yeniden müdahil pozisyon alması da, normalleşme sürecini baltalayabilir.
Ortadoğu’da İran’ın etkinliğini artırması, İsrail’i de tedirgin edeceğinden, İsrail’in daha proaktif bir politika izlemesi söz konusu olabilir. Bu noktada Rusya’nın Ukrayna’da attığı "işgal" adımları, Filistin topraklarında haksız işgalini sürdüren İsrail’in, Filistin topraklarındaki varlığını korumak ve pekiştirmek açısından bahane üretmesine zemin hazırlayacak.
Enerjide yeni dönem
Öte yandan Rusya’nın Ukrayna müdahalesiyle enerji politikasında da yeni bir süreç yaşanacak gibi görünüyor. Özellikle Rus gazına bağımlı olan Avrupa’nın, uygulayacağı yaptırımlara cevaben Rusya’nın doğalgaz arzını ciddi biçimde kısması veya durdurması halinde, ithal ettiği enerjiyi ikame etmesi gerekecek.
Burada Ortadoğu enerjisinin gündeme gelmesi muhtemel. Ancak Avrupa’nın kısa vadede Rus enerjisini Ortadoğu’dan ikame etmesi mümkün görünmüyor. Zira Ortadoğu’daki doğalgaz üstünlüğü Katar ve İran’da. Rusya’nın İran'la müttefiklik ilişkileri düşünüldüğünde geriye Katar kalıyor. Ancak Katar’dan boru hatlarıyla kısa vadede Avrupa’ya doğalgaz gönderilmesi mümkün değil. Katar’ın sıvılaştırılmış gaz (LNG) olarak Avrupa’ya destek vermesi mümkün ki, bunun da Avrupa’nın ihtiyacını karşılayabilmesi zor. Zaten Katar da çıkardığı doğalgazı uzun vadeli anlaşmalarla başta Çin olmak üzere Asya piyasasına bağlamış durumda...
Bu nedenle İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan'ın içerisinde yer aldığı, Doğu Akdeniz'deki gazın Avrupa'ya taşınmasını amaçlayan ve Türkiye'yi devre dışı bırakan EastMed projesi yeniden gündeme taşınabilir. Bu durum da, Türkiye’nin yeniden hesap yapmasını gerektirebilir.