İSKENDER ÖZSOY
1947 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. 1973 yılında gazeteciliğe başladı. Üniversitede okurken Candost ve Umut dergilerinin yayımında görev aldı. 1973 yılında gazeteciliğe başladı. Bugüne değin çeşitli gazetelerde mesleğin her kademesinde çalıştı. Kemal Tahir Kaynakçası, 55 Yılın Tanıkları, İki Vatan Yorgunları Mübadelenin Öksüz Çocukları ve Kurşun Harflerin Efendisi yayımlanmış kitapları.
İlk şiirlerinin 1931 yılında İçtihad mecmuasında yayımlanmasıyla Babıâli’ye adım atan; 1938’e dek Vakit, Tan, Haber, Son Posta, Yedigün, Karikatür ve Karagöz gibi dönemin önde gelen gazete ve dergilerinde çalışarak hem kendi adıyla hem de müstearla öyküler yayımlayan Kemal Tahir, o yıl askeri isyana tahrik ve teşvik iddiasıyla tutuklandı.
Kardeşi Nuri Tahir, Nâzım Hikmet, Hamdi Alev (Şamilof), Emine Alev, Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek ve Hüseyin Avni Durugün’le İstanbul Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce Erkin Gemisi’nde yargılanarak 29 Ağustos 1938 tarihinde 15 yıl ağır hapse mahkûm edildi.
12 YILLIK ÇİLE
Ve ondan sonra Kemal Tahir’in 1950’deki genel affa dek 12 yıl sürecek çileli mahpushane dönemi başladı.
O dönemin ara duraklarından biri de Çorum Cezaevi. Kemal Tahir, Çorum’da devrin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye hakaret iddiasıyla mahkûm edilen Celalettin Arif Demirel’le tanıştı. Onun mahpushane hayatının son tanıklarından Celalettin Bey’i bir tesadüf sonucu tanıdım ve ölümüne (*) dek mektuplaşmıştım.
ONUN HASLETLERİ
Demirel’in, Kemal Tahir’i anlattığı mektuplarına geçmeden önce onun 27 Nisan 1983 tarihli Çorum Gazetesi’nde yayımlanan yazısından bazı alıntılar yapalım:1945. TCK’nin 159. maddesinde sayılan suçlardan mahkûm olduğum 1,5 yılı kısaltmak için Keçiborlu Kükürt İşletmeleri’ne bağlı iş esası üzerine kurulmuş açık cezaevine gidip orada çalışırken bu cezaevi müdürünü iki arkadaşımla öldürmeye teşebbüs suçundan Isparta Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilip nasibime düşen çileli günleri geride bırakarak ve aklanarak iade edildiğim Çorum zindanında elini sıkmak şerefine erdiğim insandır Kemal Tahir. Onunla çabuk kaynaştık. İlişkimiz arkadaşlık sınırını çarçabuk aşarak kardeşliğe dönüşüverdi. Etrafına ışık saçan bir meşaleydi o. Malatya Cezaevi’nden sürgün edilmişti Çorum’a. Gereksinimlerini temin etme, barınma, cevre edinme çabası içindeydi. 1945 yılında cezaevinde barınma, çevre edinme, namus, şeref ve haysiyeti koruma ne demektir, erbabı bilir.”
Celâlettin Arif Demirel, 5 Ocak 1990-4 Ocak 1991 tarihleri arasında on mektup yazmış bana. Mektuplar Kemal Tahir’in hem romancılığını, hem de insancıl yönünü ortaya koyuyor. Yeniden Demirel’in mektuplarına, bir dostluğunun başlangıç günlerine dönelim:döndüğümde mahkzm ve mevkuf arkadaşlarımın verdiği haber, kitaplı bir casusun sürgün geldiğiydi. ‘Kitaplı casus’ sözcüğü Kemal Tahir’in ismi yerine bir hayli zaman kullanıldı. Kendisi ile tanıştığımda kitap okuyup okumadığımı sordu. Günler geçtikçe mahpuslararası ilişkiler, casus korkusu çekenleri yavaş yavaş Kemal Tahir’e bey, ağabey demeye zorladı. Kısa sürede baş tacı edildi. Mertlik, cesaret, insanseverlik ve çalışkanlık onun hasletleriydi. Kitaplarıyla topladığı dokümanları koruyan tahta sandık ve bavullardan başka varlığı yoktu. Mahpusların zorla uykuya yatırıldığı saatte o tahta ranzasında çaput yatağına bağdaş kurar, yorganı omzuna çeker, sarı defterlere yazar dururdu. Çoğu zaman bu yazma çizme koğuş sakinleri uyanıp bahçeye çıkıncaya kadar sürer, herkes bahçeye çıktığında o yatar ve öğleye kadar uyurdu.
EĞİLMEYEN BAŞ
Bahçede birlikte volta atıp sohbet ederken onun kafasında başka şeyler düşündüğünü sezerdim. Konuşma konusunda bir kesinti yapmadığına şaşar, hayranlığımı gizlerdim. Bir gün şakalaşıp sohbet ederek volta atarken ‘Arif şimdi geliyorum’ dedi ve İskilip yapısı takunyasını tıkırdatarak uzaklaştı. Bir dakika sonra hemen peşine takıldım. Gitti ranzasına tırmanarak yatağının ayakucu altından sarı defterini aldı, bir şeyler yazarak yerine koydu. O ranzasından inerken ben hızla bahçeye döndüm. Yanıma geldi ve sohbete kaldığımız yerden devam ederek ‘Evet şu Çankırı’dan gelen Kara Bilâl’in dam ağalığına yeltenişlerinden söz ediyorduk’ dedi. Çok zeki adamdı. Mahkzmiyet yılları onu yıpratmamış, aksine her yönden dinamikleştirmişti. Tahliyeme bir iki ay kala cezaevinde nişanlanmaya, çıkınca da evlenmeye karar verdiğimi kendisine söyleyince ‘Nişan yüzüğünü ben takayım’ dedi. 1986 yılında kaybettiğim eşim Şakire’ye başgardiyan odasında söylediğini aynen yazıyorum: hayatını birleştireceğin Arif için bu kapılar her zaman açıktır. Kabul ediyor musun?’ Evet cevabını alınca nişan yüzüğünü taktı. Bugün öğretmen olan kızım Müberra’nın da isim babalığını yapmıştır Kemal Tahir.”
‘İŞKENCE YAPTILAR’
Kemal Tahir’in Çorum Cezaevi’ndeki zorlu günlerinin bir bölümünü Demirel’in tanıklığında okumaya sürdürelim:ettiği kitapların yayımlanmadığından ya da gazetelerde tefrika edilen yapıtları için hakkı olan paranın gönderilmediğinden yakındığını hatırlıyorum. Bir ara soğuktan zatürree oldu. Zamanın devlet hastanesi baştabibi, sırf işkence olsun diye, memleket ve milletseverliğini ispatlamak için buz gibi beton zemin kat hastane odasında yatmaya zorladı. O ara dışarıdaydım. Valiye durumu anlattım. Anlayış gösterdi ve iyi bir tedavi görmesi sağlandı.”
Kemal Tahir’in kötülükle, haksızlıkla mücadeleyi her koşulda sürdüğünü belirten Demirel’in mektuplarından son alıntılar şöyle:sigarası kullanır, çayı kıtlama içerdi.
Savaş yıllarının genel yoksulluğunda onun ruh zenginliğinin, dayanma gücünün hayranı olmuşumdur. Çorum’da kaldığı müddetçe herkese elinden gelen iyiliği yapmıştır. Eğilmeyen baş, bükülmeyen bilek, satılmayan kafa onundur...”
...
(*) Kemal Tahir’in hapishane yıllarına küçük bilgi notlarıyla katkı sağlayan Celâlettin Arif Demirel 20 Haziran 1991 tarihinde Çorum’da öldü.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr