Prof. Dr. Faruk Şen
Prof. Dr. Faruk Şen, 1948 yılında Ankara’da doğdu. Ortaöğrenimine İstanbul Alman Lisesi’nde devam eden Faruk Şen, 1970’li yılların başında geldiği Federal Almanya’da Münster Üniversitesi’nde işletme ekonomisi öğrenimini gördü. Doktora tezini “Federal Almanya’da Kurulan Türk İşçi Şirketleri” konusunda yazan Faruk Şen, daha sonra Bamberg ve Essen üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1 Ekim 1985 tarihinden bu yana kuruluşuna aktif olarak katıldığı Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı`nın direktörlüğünü yürütüyor. Haziran 1990’da profesör olan Dr. Şen Türkiye Araştırmalar Merkezi yöneticiliği, yanı sıra Essen Üniversitesi’nde ekonomi dersleri vermektedir. Faruk Şen’in Türk Ekonomisi, Federal Almanya’daki Türklerin Sorunları ve Türkiye Avrupa Topluluğu İlişkileri konularında Türkçe, Almanca ve İngilizce çok sayıda kitabı ve makalesi bulunmaktadır.
Türkiye’nin imajı son yıllarda çok yükselmişti. Özellikle yedi yılda gerçekleştirilen yüzde 59’luk bir büyüme hızıyla Çin ve Hindistan’dan sonra 3. sırayı alan Türkiye Macaristan’daki antidemokratik gelişmeler, Yunanistan ve İspanya’da ekonomik kaosun getirdiği baş kaldırı ile Avrupa’nın yükselen yıldızları arasına girmişti. Türkiye’ye her zaman negatif bakan ve Türkiye karşıtlığı ile tanınan Fransa ve Almanya bile ülkedeki son gelişmeler kapsamında Türkiye’ye daha ılımlı, daha sıcak bakmaya başlamışlardı. Yatırımların ülkede artması, büyük ölçüde yabancı sermayenin ülkeye girmesi, yüzümüzü güldürmüş, ülkeye giren sıcak para ile birlikte Türkiye yükselen bir değer haline gelmişti.
ANİDEN NE OLDU?
Mayıs ayı sonunda iç işleri Bakanlığının açıklamalarına göre 74 ilde ciddi başkaldırılar oldu. Başkaldırıları yapanlar 16-30 yaşları arasında apolitik olarak tanımlanan, gününü yaşamak isteyen, iyi bir eğitim görüp yarınlarına umut ve kıvançla bakmak isteyen gençlerden geldi.
Çevreye duyarlı, özgürlük isteyen, hayatına karışılmasını istemeyen, yarınlarına güvenle bakmak isteyen bu kitle aileleri ile birlikte Gezi Parkı’nda Taksim’de eylemlere başladılar.
İstekleri uygar bir ortamda, Gezi parkına kışla yapılmaması AKM’nin yıkılmamasına yönelikti.
Bunlara destek bütün Türkiye çapında gelişti ve bu gelişmelere muhakkak az sayıda radikal gruplar da dahil oldu. Türkiye’de apolitik olarak tanımlayabileceğimiz eski ve yeni Alman Liseliler bile oturup bu konuda dayanışma için yürüyüş yapmanın gerekli olduğunu kararlaştırdılar.
DIŞ BASININ TUTUMU
Dış basında ve STK’larda olaya çok önem verildi. Türkiye için ekonomik açıdan olumlu haberler geçen televizyonlar Türkiye’de antidemokratik bir baskı olduğunu gençlerin demokrasi savaşının anlayışla karşılanması gerektiğini, polisin baskı yapmamasını destekleyen açıklamalar yaptılar.
Bugün Alman basınından İtalyan basınına Baltık Cumhuriyetlerinden Kuzey Afrika’daki Magreb ülkelerine kadar her yerde gençlerin bu hareketine destek veren ve hükümetin bu konuda fazla şiddet uyguladığını belirten açıklamalar geliyor.
TURİST SAYISI DÜŞTÜ
Alman televizyonlarında Türkiye uzun bir aradan sonra tekrar antidemokratik gelişmeler çerçevesinde ilk haber oluyor. ABD’den, Birleşmiş Millet’lerden Avrupa Parlamentosu ve Komisyonun’dan gelen uyarıların yanında artık Asya ülkeleri de duyarlılık göstermeye başladılar. Çin dışında Tayland’dan Vietnam’a kadar Türkiye’deki gelişmeler güncel olarak değerlendiriliyor ve Türkiye dış dünyada ciddi bir imaj erozyonuna uğruyor. Bu imaj erozyonu Türkiye’ye önümüzdeki yıllarda gelecek olan yatırımları azaltacak, Türkiye’ye verilen paraların faizlerini ise artıracak. Önümüzdeki günlerde Olimpiyatlara adaylığımız, Akdeniz oyunlarına katılacak ülkelerin Türkiye’ye bakışı gibi önemli ve uluslararası spor etkinliklerimizle alakalı olarak olumsuz sinyaller gelecek. İstanbul’da yapılması planlanan uluslararası konferanslar tek tek iptal ediliyor. Kente gelen turist sayısı yarı yarıya düşüş gösteriyor.
Bu konuda hükümet olayları çok yumuşak bir şekilde ele alarak çok kısa zamanda eylemleri bitirme şansına sahipken, sert bir yol çizerek eylemlere son vermeyi başaramadı. Türkiye bir kutuplaşmaya gidiyor. Bu kutuplaşma asla Türkiye’nin lehine olmaz. Türkiye tam Türk-Kürt sorununu çözüme ulaştırırken olası bir Laiklik- İslam, Sünni-Alevi veya yüzde 50’lik AKP kitlesi ile AKP karşıtı kitle çatışmasını kaldıramaz. Bu tarzda çatışmaları bu ülke insanı hak etmedi.
İSTEKLERİ DEMOKRASİ
Tarihinde ilk defa 10.750 dolar gelire sahip olan Türkiye ciddi bir şekilde hasta adam kıvamındaki Avrupa’da genç ve dinamik bir ülke oluşu ile öne çıkmıştı. Fakat bazen 10 yılda elde edilen kazançlar bir iki ayda kaybedilebilir. Bunun önlenmesi şart. Bu konuda hükümetin yumuşaması gençlere isteklerinin verilmesi ve muhalefet partilerin de yangına körükle gitmemeleri lazım.
Güç bir dönemden geçiyoruz. Dünya’da imajımız özellikle demokratik ülkelerde dibe vurmuş durumda. Temmuz ayına kadar bu konuda yapılacak yumuşamalar ve akılcı yaklaşımlar Cumhurbaşkanı’nın olayları yatıştırıcı bir yola girmesi sorunlarımızı azaltacaktır. Dış imajımız daha fazla zedelenmeden bu hükümetin halkıyla uzlaşması lazım.
Türk halkı bu olumsuz gelişmeleri hak etmiyor.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024