İSMET ÜLKER
Elazığ’da doğdu. İlkokul’a İki yıl geç başladı. Liseyi bitirdiğinde “jet pilotu” olmak istiyordu. 1960 yılında, liseyi bitirdiği yıl, Munzur Dağları, dağcılık kampına katıldı. Ardından da dağlara “tutkun” bir dağ ve doğasever, bir sporcu oldu. Fiziki coğrafya ve jeoloji öğrenimi gördü. Türkiye’de iki kez “yılın dağcısı” seçildi. 1966 yılında Dağcılık Federasyonu Kurucu, 1972 - 76 yıllarında ise Kayak Federasyonu Başkanlığı görevlerinde bulundu. Türk Kayak Milli Takımları ile birlikte 1974 St. Moritz Dünya Kayak Şampiyonası’na, 1976, XII. Innsbruck Kış Olimpiyatı’na katıldı. Turizm Bakanlığı’nda Genel Müdür Yardımcısı ve yurtdışı “ataşelik” görevlerinde bulundu. “Dağlarda Kırk Yıl” ve “Dağ Yeli Sarsık Eser” isimli anlatı ve öykü kitapları ile “Dağlarımız” ana başlıklı kaynak eserin de yazarı olan Ülker, evli ve bir çocuk babasıdır.
Türkiye’nin enerji ihtiyacının önemli ve öncelikli bir konu olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Bunun aksini söyleyen de yoktur. Yenilenebilir enerji üretimi için kendi doğal kaynaklarımızdan yararlanmaya, nehir ve ırmaklarımız üzerinde, üretim gücü yüksek baraj yatırımlarına öncelik verilmesine kimsenin karşı çıktığı da yok.
Hal ve durum böyleyken, dünya doğa mirası kabul edilen, özellikle orta yükseklikteki dağlık ve ormanlık yörelere özgü, coşkun akışlı dereler üzerinde, çok sayıda düşük üretim kapasiteli “HES” ler kurulmasına izin ve onay verilmesi hangi planlama ve kaynak kullanma anlayışının sonucudur?
Bilindiği ve uygulamalarda hemen her yerde görüldüğü üzere, bu türden mavi boncuk dağıtma amaçlı uyduruk projelerle, dünya doğa mirası niteliğine sahip dere yatakları ve vadi yamaçları paramparça edilmekte, dahası ise coşkun akışlı bu dereler kurutulmaktadır. Bu denli hoyrat, doğa koruma ve kaynak kullanma anlayışından yoksun uygulamalar “akıl tutulması” değilse nedir!
TAHRİBAT VAR
Acaba bir bakan, DSİ Genel Müdürünü de yanına alarak, hiç Çoruh Vadisi’nde Yusufeli ile İspir arasında kalan yöreye gitmiş midir? Batı Toroslar ve benzer yörelerdeki uygulamaları yerinde görmüşler midir? Dolayısıyla dünya doğa mirası niteliğine sahip bu yöreler üzerinde ne denli doğal çevre tahribatı yapıldığına tanık olmuşlar mıdır?
Bu soruları ve açıklamaları daha fazla uzatmadan talihsiz bir örnek uygulama alanı olarak Çoruh Vadisi’nde neler olduğuna biraz daha yakından bakılmasında yarar görülmektedir.
YUSUFELİ ÖRNEĞİ
Bilindiği üzere Çoruh ana vadisi ve ana kolları üzerinde toplam 15 ana baraj yatırımı öngörülmüştür. 16 Milyar / Kilovatsaat / Yıl üretim kapasitesine sahip bu proje alanında ilk iki barajdan biri olan Muratlı 1.2 Milyar / Kilovatsaat / Yıl, Borçka Barajı 1.1 Milyar / Kilovatsaat / Yıl üretim kapasitesiyle işletmeye alınmış bulunmaktadır. Yapımı tamamlanmak üzere olan Deriner Barajı 2.2 Milyar / Kilovatsaat / Yıl kapasiteye sahip olarak işletmeye alınmak üzere olup, Artvin Barajı ise 1.1 Milyar / Kilovatsaat / Yıl üretim kapasiteli olarak inşaatı devam etmektedir.
1.8 Milyar / Kilovatsaat / Yıl kapasiteli Yusufeli Barajı ise daha geçen yılın sonlarında ihale edilmiş bulunmaktadır. Bu öncü ve ana yatırımlara rağmen, Çoruh projesi kapsamında yer alan 10 adet Baraj ise inşaat için sırasını beklemektedir.
DERELERİ KORUYALIM
Çoruh projesinin genel görünümü böylesine olumlu kaynak değerler sunarken, Dünya doğa mirası listesinde yer alan ve Kaçkar dağlarından beslenerek Çoruh nehrine karışan Yusufeli Barhal Deresi üzerinde 14 adet HES yatırımına izin ve öncelik verilmesi hangi planlama ve kaynak kullanma anlayışının sonucudur? Bu kararla Barhal Deresi 0.6 Milyar / Kilovatsaat / Yıl enerji için yok edilerek, 14 yerinden paramparça edilecek ve Kaçkar Dağları’nın kuzey yamaçlarında yer alan Fırtına Deresi’nin bir benzeri olan Barhal Deresi kurutulmuş olacaktır.
Bu analitik değerlendirme ve açıklamalardan sonra, şimdi somut bir öneride ve uyarıda bulunmayı görev bilmekteyiz. “Zararın neresinden dönülürse kardır” diyerek, Dünya doğa mirası niteliğine sahip coşkun akışlı derelerimizi kurutmayalım, örneğin Yusufeli-Barhal deresine kıymalayalım. Bırakalım, Barhal Deresi ve benzerleri yöre kalkınmasına kaynak, gelecek nesillere armağan olsun... Barhal Vadisi ve benzer yöreleri öncelikli olarak Turizm, ormancılık, arıcılık, tarım ve hayvancılık amacıyla değerlendirelim.
Hepimiz bu ülkenin evlatları ve de sahipleriyiz. Doğrularda birlik olalım, yanlışları dışlayalım ve etkisiz kılalım. Başlangıçta belirtildiği gibi; ırmak ve nehirlerimiz üzerinde yüksek üretim kapasiteli baraj yatırımlarına evet... Dünya doğa mirası coşkun akışlı derelerimizin kurutulmasına ise hayır.