Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Barışın hürmetine Dersim’le yüzleşin
Ferhat Tunç
Ferhat Tunç; Dersim’de 1964 yılında doğdu. Lise öğrenimini tamamlamadan, 1979 yılında zorunlu olarak doğduğu kenti terk edip Almanya’ya ailesinin yanına yerleşti. Burada her şeye rağmen müziğe yoğunlaşıp başarılı çalışmalara imza atmak istiyordu. Bu çerçevede 1982 yılında Frankfurt’ta Amerikalı müzisyen Darnel Sumers’la tanıştı ve Sumers yaptığı “reggae” müziğinden yola çıkarak, müzik bilgisi, değişik kültürel motiflerin müziğe aktarılması ve müzikte çok seslilik ve çok renklilik konusunda Ferhat Tunç’a katkı sundu. Tunç, dostu Sumers’tan biriktirdiği bu “yeni”yi Sumers’la birlikte, üç Alman ve bir Yunanlı müzisyenle yaptığı deneysel çalışmalarla pekiştirip zenginleştirdi ve bu bileşimle Avrupa’da birçok konser verdi.

Haberin Devamı

Bir kent; geçmişi demir ağlarla değil de, acılarla örülmüş; dönüp bakıldığında her yanı işlenmiş acılara bulanmış. Taşa toprağa sinmiş keder, yaşamın ta kendisi olmuş.
Cumhuriyet tarihi birçok kentte kötü anılar miras etse de, Dersim’i ayırmak gerekiyor.
Dersim, Osmanlı’dan bu yana ‘hedeflenen’ ve mütemadiyen güvercin tedirginliğinde yaşamış bir kent. Kürt-Kızılbaş-Komünist olmanın hesabı kabarık çıkmış ve bedeli de en sarsıcı haliyle ödenmiş. Travmalarla şekillenmiş bir topluma sahip.
Bu sene, 4 Mayıs için Dersim’e geldiğimde, herkesin bildiği katliam noktalarından biri ile ilgili aldığım duyum üzerine gazeteci arkadaşlarla genç, çocuk, kadın yüzlerce Dersimlinin zehirli gazlarla katledildiği bir mağaraya doğru yola çıktık.

TRAJEDİYE TANIKLIK
Hem böylesi bir trajediye ‘tahammül’ edebilmenin, hem de tarihin, sorumluluk bilinciyle tanığı olmanın kafa karışıklığı ile yoldaydık. Dersim kıyımının aydınlanması ve sorumluların yargılanması için uğraş verenler olarak, tanığı olmayı seçmeliydik.
Zorlu bir yolculuktu. Mağara Laç Vadisi’ndeydi. Burası, kıyım sırasında acımasızlığında ötesinde en büyük vahşetin yaşandığı noktalardan biriydi.
Tanıkların anlatımlarından, devletin resmi raporlarından bilindiği kadarıyla; “mağarada fare gibi zehirledik” denilen yer, burası. Gittiğimiz Qeme Hesen mağarası... Yukarıdan vadiye doğru inmeye başladığımız sarp kayalıklar ile bezenmiş eşsiz bitki örtüsü muazzam bir görüntü oluştursa da, aklımız mağarada canları alınan insanlarımızın kemiklerinin bulunup bulunamayacağındaydı.

ACININ İZLERİ
Yaklaşık beş saatlik bir yürüyüş ile mağaraya inmeyi başarmıştık. Mağaranın ön kısmına geldiğimizde tarihin, yani acının izlerini görüyorduk. Yutkunuyorduk. Adımlarımız zorlanıyordu. Mağaranın içinde katledilen, uçurumdan atlayan analarımızla, çocuklarımızla karşılaşacağımız duygusu ruh dünyamızı sarmıştı.
Mağaraya girdiğimizde anlatılardan, raporlardan hatırladığımız ne varsa, sanki yaşayanı gibiydik. Kısık sesimizden başka şey duyulamazdı; ama çığlıklar, biraz sonra ölenlerin çığlıklarını ruhumuzla duyuyorduk.
Mağaranın derinliklerinde ilerlemeye karar verdik... Mağaranın farklı kıvrımlarında bulunan toprağı eşmeye başladık. Hakikati arıyorduk. Her Dersimlinin dinlediği bu barbar tarihe gözlerimizle şahit olacaktık... Toprağın altından kemikler fışkırıyordu adeta. Çocuklara ait olduğu belli olan kafataslarına da ulaşınca, kendi varlığımız bile dayanılmaz kılınıyordu... Daha derinlerde bulduğumuz, belki de gizlenmiş kadın ve çocukların ait kemikler yanımızda bulundurduğumuz torbalara sığamayacak kadar çoktu. Ve biz bu manzara karşısında daha fazla dayanamadan yeniden mağaranın girişine döndük.
Yaşanılanların kelimelerle ifade edilmesi kolay değil. Bildiğimiz gerçekler ile ilk kez bu kadar yakınlaşmıştık. Seslendirdiğimiz ağıtlarda dile getirdiğimiz o büyük kıyımın kemiklerini ellerimizle topluyorduk.
Mağarada yaşadıklarımızdan sonra Dersim kıyımını yeniden düşününce bunun sonuçları ve etkilerinin açığa çıkartılmadığına öfkemiz arttı.

YENİ BİR YAŞAM
Bugün Dersim ve Dersimli yeni bir yaşam kurmaya çalışıyor. Tüm yaşanmışlıklara rağmen umudu diri tutmaya çalışıyor ama yetmiyor.
Bir kentin geçmişin acılarından kurtulabilmesinin, umutla yarınlara bakmasının yegane yolu yüzleşmekten geçiyor. Bu yapılmadan sağlıklı geleceğe imkan da, umut da kalmıyor.
4 Mayıs, böylesi bir yüzleşme için önemli günlerden biridir. 4 Mayıs Dersim kıyım fermanının imzalandığı gün. Öyle bir gün ki, bugün Dersimliye umut olarak sunulan aktörlerin aslında soykırımdaki rollerinin de ispatı...

HARİTADAN SİLMEK
4 Mayıs 1937’de toplanan bakanlar kurulu bir ilke daha imza attı. Dersim, adına kanun çıkarılan tek il olduğu gibi, 4 Mayıs’ta devletin resmi kararı ile kıyıma uğratılan tek yer. 1935’te çıkarılan tunç-eli kanunu ile geleceğin işaretini veren cumhuriyet yönetimi 4 Mayıs 1937’deki bakanlar kurulu kararı Dersimi haritadan silme kararı almıştı.
Dünyada ezilen halklar çok kıyım gördü ama Dersim gibi devletin resmi kanunu ile kıyıma uğrayan yer galiba olmadı. Hitler Yahudileri katletti ama resmi olarak inkar etti; Fransa Cezayir’i hiçbir zaman resmi olarak üstlenmedi. Gel gör ki, cumhuriyet yönetimi katliam kararı için de mesai harcadı.

TRAVMA TOPLUMU
4 Mayıs 1937 Dersim kıyım Fermanının altında Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün, Başbakan olarak İnönü’nün imzası var. Ortalama bir Dersimli için bugün bu isimlerin ifade ettiği anlam ile bugün bu siyaseti savunanların Dersim’deki etkisi, yine Dersim’deki travma toplumunun kendisini ifade ediyor.
Bugün bir travma toplumundan bahsediyorsak ve sürekli ütopyasının peşinden koşan, umudun savaşçısı olan Dersim ve Dersimli için bu tespiti yapıyorsak asıl trajedi burada oluşuyor.
Bir halkın gelecek umutları yaşanılan acılar ile boğulmak isteniyor. Katledilen on binlerce kefensizimiz uykusuz gecelerimizin rehberi gibi. Asılarak katledilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerini dahi bilmiyoruz. Hala ismini söyledikçe yüreğimizi kanatan tunç-eli ismiyle yaşamak zorundayız; bir şey hatırlatılmak istenircesine.

KARAR SİZİN...
Acılarımızı ağıtlarımızda yaşayan, dağımıza taşımıza sinen insan çığlıkları, acının bülbülü olan pepuk kuşunun haykırışları unutturmuyor bize.
Huzurlu bir toplum, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir gelecek isteniyorsa işte fırsat yönetenlere; gelin özür dileyin Dersimliden. Acılarımızı istismar etmeden; siyasal ranta çevirmeden yüzleşin. Yüzleşin ki, atalarımızın acı ile inleyen ruhları bir karabasan olarak üzerinizde dolaşmasın. Karar sizin. Ya yüzleşeceksiniz ve yeniden bir gelecek inşa edeceksiniz; yada geçmişin günahlarını taşımaya devam edecek; böylece geleceği de karartmaya devam edeceksiniz.
Türkiye’de geleceğe dönük yeni bir süreç ve dönem başlarken biz Dersimliler de umutlu olmak istiyoruz. Çözüm sürecinin kökleşebilmesi, barışın yeşermesi bir yönüyle de egemen olanların geçmişle yüzleşmesinden geçiyor.
Yeni dönemde Dersim trajedisiyle yüzleşmek barış sürecinin gelişmesi için önemli bir fırsat. Neden, katliamcı zihniyetin temsili olan tunç-eli isminin değiştirilmesiyle başlanmasın... Tunç-eli ismi yerini gerçeğe; Dersim’e bırakmalı.

Haberin Devamı

İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr