Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Geçtiğimiz yazıda Irak’taki Kürt siyasetinin önemli figürlerinden biri olan Irak Kürdistan İslami Birliği (Yekgirtu) Başkanı Selahaddin Bahaddin’le Türkiye ziyaretinde yaptığımız görüşmeye ilişkin notlara yer vermiş, daha çok Bahaddin’in profili ve Yekgirtu’nun Irak ve Kürt siyasetindeki yerini odak noktası olarak belirlemiştim. Bu yazıda da hem Bahaddin’in hem de Yekgirtu’nun Ortadoğu’daki siyasi dengeleri etkileyen olaylara bakış açısını irdeliyorum.
Selahaddin Bahaddin, duruş itibariyle gerçekçi, ılımlı ve uzlaşmacı bir tavra sahip. Bu duruşunun bölgesel ve küresel olaylara bakışına da yansıdığını görüyoruz. Nitekim dini konularda serbestlikten yana olduğunu belirten Bahaddin, laik kesimlerin izlediği siyasete de eleştiri getirmediklerini ifade ediyor. Irak siyasetine ilişkin tanımlamayı yaparken ülkede Baas rejiminin devrilmesinin demokratik gelişmeleri beraberinde getirdiğini söylemekle birlikte, ABD işgaliyle başlayan sürecin birçok sorunun da kaynağı olduğunu hatırlatıyor. İşgalle birlikte Irak’ta aktörlerin kendilerine ait kontrol alanlarına sahip olmasının önemli sorunlar getirdiğini belirten Bahaddin, benzer şekilde, Kürt siyasetinin iki önemli gücü Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasındaki mücadele ve farklı kontrol alanlarına sahip olma çabasının hem Bağdat hem de Kürt iç siyaseti açısından sorunlar ortaya çıkardığını vurguluyor.
Irak ve Kürt iç siyasetinin uzlaşıya ihtiyacı olduğunu söyleyen Bahaddin, ABD’nin Irak’taki mirası tamamen yıktığını vurgulayıp, savaşın yıkıcı etkisinden bahsediyor. Bu nedenle yaklaşık 8 aydır hükümetin kurulamadığı Irak’ta, yaşanan gelişmelerin ayrılıkları derinleştirdiğinden dert yanıyor. Bahaddin, bunu şu cümlelerle açıklıyor:
“Demokrasilerde çoğunluk prensibi önem taşıyor. Ancak Irak gibi çeşitliliğin fazla olduğu yerde çoğunluk hükümetini sağlamak mümkün olmadığı gibi realist de değil. Bu yüzden ulusal mutabakat hükümetinin daha doğru olabileceğini savunuyoruz.”
PKK meselesi
Bu noktada Ekim 2021’de yapılan seçimlerin galibi olan, KDP ve Sünnilerle ittifak içerisinde “ulusal çoğunluk hükümeti” kurmak isteyen Mukteda es-Sadr’ın izlediği politikaya karşı bir duruş sergileyerek, 2003’ten bu yana devam eden sistemin sürmesinden yana tavır alıyor. Buradaki karşı çıkış noktalarından birinin Kürt iç siyasetinden de kaynaklandığını söylemek mümkün. Zira konuşma arasında herhangi bir siyasi oluşumun tek başına bütün toplumu temsil edemeyeceğini dile getiriyor.
Buradan hareketle, Yekgirtu’nun, Kürt iç siyasetinde siyasal ve sosyal taban açısından aynı coğrafi hat üzerinde siyaset ürettiği KDP’nin tek başına Sadr ve Sünnilerle kuracağı hükümete de karşı çıktığı görülüyor. Ancak burada belki de esas eleştiri, Sadr’ın kurmayı istediği “ulusal çoğunluk hükümeti”ne değil, KDP’nin tüm Kürtleri temsil eden bir taraf olarak ön plana çıkarılmasına. Zira Yekgirtu, hem Kürt iç siyasetinde hem de Kürtlerin Bağdat’taki temsiliyetinde uzlaşı ve ortaklıktan yana.
Öte yandan terör örgütü PKK meselesinin bölgesel bir soruna dönüştüğünün ve tehdit olduğunun farkında. PKK’nın bölgesel denklem açısından Kürtler açısından sorunlar ortaya çıkardığına vurgu yapan cümleler kullanıyor. Zira Bahaddin’in şu sözleri dikkat çekici:
“PKK tehdidinin etnik bir mesele olduğunu düşünmüyoruz. Bölgede bin yıldır Türkler, Araplar ve Kürtler bir arada yaşamakta. Ancak PKK, bölgede vekil güç olarak kullanılıyor ve istikrarsızlığı körüklüyor. Arap Baharı sonrasında oluşan konjonktür ABD’nin Suriye’de PKK’yı desteklemesine olanak tanıdı.”
Bu anlamıyla açıkça söylemese de PKK’nın Kürtleri temsil etmediğini düşündüğünü ortaya koyuyor.
Suriye meselesinde de çözümün kolay olmayacağını ifade eden Bahaddin, ABD’nin önceliğinin Suriye olduğunu ve burada da PKK üzerinden hareket ettiğini belirtiyor. PKK’nın Suriye kolu PYD ve PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin ABD’nin desteğiyle bu ülkede Kürtlerin yaşadığı coğrafyalarda hakimiyet sağladığını ifade eden Bahaddin, Suriye’deki Kürt siyasetinde diğer oluşumların PKK baskısı nedeniyle alan bulamadığını dile getiriyor. Nitekim PKK’nın hem Irak hem de Suriye’deki varlığı ve baskının, Türkiye’nin operasyon yapmasını zorunlu kıldığını da dile belirtiyor.
Türkiye’ye bakış
Genel duruş itibariyle silahlı her türlü oluşum ve savaşa karşı olduğunu belirtmekle birlikte, Türkiye’nin haklılığını da kabul etmiş görünüyor. Nitekim Irak ve Kürt siyaseti içerisinde Türkiye’ye en yakın figürlerden biri Bahaddin... Zaman zaman Kürt medyasınca bu yüzden eleştiriler aldığı biliniyor. Ancak Bahaddin’in Türkiye konusundaki duruşu net ve bunu da saklamadan şu sözlerle dile getiriyor:
“Türkiye bölgemizde önemli bir güç. Özellikle tarihimizde bölge tamamen İstanbul’a bağlı olduğu için önemli aydınlar bu kentte eğitim gördü. Ortak tarih ve kültüre sahip olduğumuz Türkiye’ye karşı olumlu bir yaklaşıma sahibiz. 2003’te ABD askerlerinin geçişine izin vermediği, tezkereyi onaylamadığı için bölgede sınırlı etkisi olsa da, günümüzde bu etkisi hala sürmekte. Türkiye’nin Irak’ın sorunlarını çözmek için kesinlikle bir aktör olarak sahnede kalması gerekmekte. Biz Türkiye’nin büyük bir güç olarak kalmasını istiyoruz. Türkiye özellikle sınır veya Türkmen meselelerinde Irak’a müdahil olabilecek durumdadır.”
Selahaddin Bahaddin gibi ılımlı, makul ve gerçekçi siyasetçiler hem Irak hem bölge hem de Türkiye için bir şans.