Taksim Gezi Parkı’nın yeniden yapılandırılması konusunda atılan adımlar, kimsenin tahmin etmediği boyutlarda bir sosyal patlamaya neden oldu. Bu patlama aynı zamanda hem AK Parti’nin siyasi mücadele tarzının, hem de Avrupa ile ilişkilerde önemli bir çatlağın ip uçlarını veriyor.
Gezi Parkı projesi, betonlaşan kentin ‘yaşam kalitesini koruma’, yeni yapılanmalar yerine yeşil alanların ihya edilmesi gibi son derece ‘Avrupai’ endişeler çerçevesinde muhalefet gördü. Benzerlerini ABD ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde sıklıkla görebileceğimiz bir ‘şehirli’ muhalefeti kendiliğinden oluştu. Bu muhalif hareketin belkemiğini, yirmili yaşlarında, çoğu üniversite öğrencisi, toplum içinde orta üst sınıfa mensup kişiler oluşturdu.
AVRUPALI BİR NESİL
Gezi kuşağı olarak adlandırabileceğimiz bu yeni nesil, eski dönemlere kıyaslandığında siyasi açıdan önemli farklılıklar içeriyor. Her şeyden önce, on yıllar boyunca toplum yaşamında ağırlığını hissettiren Silahlı Kuvvetler, darbe geleneği, zayıf sivil iktidar, güçlü bürokrasi gibi olgulardan etkilenmeden büyümüş, ‘karanlıkta pusuda bekleyen şeriatçı güçler’ gibi imgelerden etkilenmemiş, başörtüsü ile bir sorunu olmayan, var olmayan
Gönenç gürkaynak
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1997 yılında mezun olduktan sonra Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki yüksek lisans eğitimini 2001 yılında tamamlamıştır. İstanbul Barosu, New York Barosu, Amerika Birleşik Devletleri Barosu, İngiltere ve Galler Barosu ve Brüksel Barosu’nda da kabul edilmiş bir avukat olarak avukatlık mesleğini bu yargı çevrelerinde de icra eden Gürkaynak, İstanbul’da internet hukuku ve internette ifade hürriyeti alanlarında da avukatlık mesleğini sürdürüyor.
Gezi Parkı eylemleri sürecinde devletin çeşitli unsurlarında uyanan ve mevcut siyasi iktidarın en tepesinde açık beyanına kavuşan “sosyal medyanın toplumların baş belası olduğu” düşüncesine dayalı bir kamu politikasının sinyalleri her gün artmaktadır. Kategorik yaklaşımları ve toptan etiketleyici bir tarzı internet hukuku alanında kamu politikasına dökerek Anayasa ile teminat altına alınan ifade özgürlüğünü baş tacı etmeye imkan yoktur. Şimdi de ifade hürriyetinin tam kalbinde yer alan internet hukuku ve sosyal medya kullanımı alanında “yasaklama değil düzenleme” tartışmasının başlaması kaçınılmaz göründüğüne göre, bu konunun hassasiyetini ve önemini iyi fark etmek
Prof. Dr. Ayhan AYDIN
Ankara ve Hacettepe üniversiteleri mezunu olan yazar, İngilizce ve eğitim bilimleri alanında yükseköğrenim görmüştür. Doktora öğreniminden sonra, Hacettepe Üniversitesi’nde bir süre part-time öğretim üyesi olarak çalışan Aydın ayrıca Anadolu, Gazi ve Bahçeşehir üniversitelerinde dersler vermiştir. Halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi ve aynı zamanda Eğitim Yönetimi, Teftişi Planlaması ve Ekonomisi Ana Bilim Dalı başkanı görevinde bulunmaktadır. Aralarında Felsefe Düşünce Tarihi, Eğitim Psikolojisi, Yaşama Sanatı gibi eserlerin bulunduğu toplam 10 adet yayımlanmış kitabı bulunan Aydın kendini kısaca yaşamsever olarak tanımlamaktadır.
Bu makalede gündemin sosyopsikolojik açıdan analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla gündemle örtüşen ve özgürlüğün insan için önemini anlatan bir hikâyeye yer verelim. ‘İnsan olmak zor zanaat’ diyor şair ve bu sözle gerçek bir insan olmanın ne denli kederli, keyifli, hüzünlü ve derin bir bilgelik içerdiğini ustaca anlatıyor. Bu bağlamda Rolla May de “Özgürlüğü tümüyle elinden alınan bir insana ne olur?” diye soruyor. Kendi sorusunu düşürünü bir hikâyeyle yanıtlıyor.
SIRADAN BİR
Rıza Türmen
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Rıza Türmen Kanada’da yüksek lisans eğitimi aldı. Türkiye’ye dönünce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde doktorasını tamamladı ve Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulundu. 1985’te Singapur’a atanarak Türkiye’nin en genç büyükelçilerinden biri oldu. 1995-1996 yıllarında da Bern Büyükelçisi ve 1996-1998 yılları arasında Avrupa Konseyi daimi temsilcisi olarak görev aldı. 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçildi ve 2008’e kadar bu görevde kaldı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde CHP İzmir milletvekili seçildi.
Gezi Parkı Olayları Türkiye’de yeni bir dönemin habercisi. Gezi Parkı protestolarını bir avuç çapulcunun işi olarak nitelemek körlüğüne saplanmayanlar, olayları anlamaya çalışıyor. Bu konuda pek çok yazı yazıldı. Ama olayın ne olduğunu en iyi anlatan yazılardan biri Ebru Kentoğlu adında Gezi Parkı’ndaki bir öğrencinin Radikal 2’de çıkan yazısı. Kentoğlu Taksim’de biber gazı yiyen binlerce öğrenciden biri. “Uğruna ölmek için savunduğum deli bir görüşüm olmamasına karşın hissettiğim o beraberlik ve isyan duygusundan” söz ediyor. Taksim’de “taraftarlar feminist kadınlar,
Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN
İstanbul, 1950. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Felsefe doktorasını 1984’te tamamladı. Aynı üniversitede 2000 yılına kadar çalıştı. 2000 yılından beri Maltepe Üniversitesi’nde görev yapmaktadır. 2004 yılında Maltepe Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü’nü kurdu. Burada, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı, Rektör Yardımcılığı, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, LLP- Erasmus Kurum Koordinatörlüğü, BEK Başkanlığı görevlerinde bulundu. Halen Felsefe Bölümü Başkanı, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi ve Maltepe İlçesi İnsan Hakları Kurulu Üyesi; Türkiye Felsefe Kurumu ve Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu Başkan Yardımcısı; Darüşşafaka Yüksek Danışma Kurulu Üyesidir. Çok sayıda kitabı ve makalesi vardır.
İnsanların içinde yer aldıkları her durumda farkına varsınlar ya da varmasınlar, az ya da çok belli bir dayanışma örneği sergiledikleri açıktır. İnsanı ‘zoon politikon’ (toplumsal/siyasal canlı varlık) olarak nitelendirerek, bu insanlık durumunu belki de en yalın biçimde Aristoteles dile getirmiştir. İnsanın
CEVAT ÖNEŞ
1942 yılında doğdu. İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra MİT’e girdi. Yurtiçinde ve yurtdışında pek çok önemli görevde bulundu, 1989 - 1991 yılları arasında Diyarbakır Bölge Başkanlığı yaptı. Sönmez Köksal’ın MİT Müsteşarlığı’na gelmesinin ardından Psikolojik İstihbarat Başkanlığı görevine getirildi. Köksal’ın yönetiminde MİT’in sivilleşmesi sürecinin aktörlerinden biri oldu.
En kıdemli “Başkan” olarak bazı dönemler Köksal’a vekâlet etti. Şenkal Atasagun’un müsteşarlığı döneminde bir süre Personel Başkanlığı yaptı. 2000’de İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı’na terfi etti. O dönemde Operasyondan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı ise bugünkü müsteşar Emre Taner’di. 2005’te 64 yaşında emekli oldu.
Taksim Gezi Parkı direnişi, Türkiye tarihinde ‘ilk’lerden olup, sosyo-politik, sosyo-ekonomik, psiko-sosyal gelişme süreçleri bakımından da, kendine özgü, ‘milat’ olarak, kaydedilmesi, değerlendirilmesi gereken, toplumsal bir gerçekliktir.
Gezi Parkı ile Türkiye genelinde etkilediği kitlesel hareketlilikte; ‘faiz lobisi’, ‘Ak Parti-Erdoğan karşıtlığı’, ‘provokasyon’, ‘bazı yabancı servislerin’ müdahalelerinin bulunduğu gibi
PROF. DR. YAVUZ ODABAŞI
1949 Bafra doğumlu olan Prof. Dr. Yavuz Odabaşı, A.İ. T. İ A ve İşletme Yönetimi Enstitüsü mezunudur. Devlet bursu ile ABD’de doktara eğitimini tamamlamıştır. Erciyes Üniversitesi’nin kuruluşunda görev almış ve 1985 yılından bu yana Eskişehir, Anadolu Üniversitesi’nde çalışmaktadır. Çok sayıda yayınına ek olarak ulusal ve uluslararası dergide hakemlik ve editörler kurullarında görev almaktadır.
Mayıs ayının son pazarı Avrupa’da önemli gösterilere şahit oldu. Lizbon, Frankfurt, İspanya ve Brüksel’de anti-kapitalist gösteriler, kemer sıkma ve IMF karşıtlığıyla küreselleşmeye yönelikti. Gezi Parkı’ndaki protesto ise anti-hükümet olarak adlandırıldı dünya medyasında. Dünya küresel bir yapıda; 1989’da Berlin Duvarı yıkılınca iki kutuplu zıtlaşan dünyadan kopulup küresel birliktelik ve dünya vatandaşlığını içeren ‘Küresel demokrasi’ anlayışına geçildi. Bir tür küresel demokratik cephe oluşuyor. Küreselleşmiş endüstri toplumların demokrasilerinde; küreselleşmiş yaşam ve tüketim modelleri, yaşam standartları, eşitsizlik, sosyal devlet, çevre ve küresel ısınma gibi konularda hükümetlerin önlem alıp, etkili eylemlerde bulunması talep ediliyor. Daha iyi
Prof. Dr. Ayhan AYDIN
Ankara ve Hacettepe üniversiteleri mezunu olan yazar, İngilizce ve eğitim bilimleri alanında yükseköğrenim görmüştür. Doktora öğreniminden sonra, Hacettepe Üniversitesi’nde bir süre part-time öğretim üyesi olarak çalışan Aydın ayrıca Anadolu, Gazi ve Bahçeşehir üniversitelerinde dersler vermiştir. Halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi ve aynı zamanda Eğitim Yönetimi, Teftişi Planlaması ve Ekonomisi Ana Bilim Dalı başkanı görevinde bulunmaktadır. Aralarında Felsefe Düşünce Tarihi, Eğitim Psikolojisi, Yaşama Sanatı gibi eserlerin bulunduğu toplam 10 yayımlanmış kitabı bulunan Aydın kendini kısaca yaşamsever olarak tanımlamaktadır.
Bu makalede PISA, SBS ve YGS sonuçlarına yer verilecek ve ‘akıllı adama lafın tamamı söylenmez’ özdeyişinden hareketle yorum okuyucuya bırakılacaktır.
PISA sınav sonuçlarına göre (PISA; katılımcı ülkelerin eğitim sistemlerini karşılaştırmak, gelişmişlik ile eğitim ve eğitim ile gelişme arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla düzenlenen uluslar arası sınav) bütün testlerde en başarılı beş ülke Finlandiya, Güney Kore, Hollanda, Japonya ve Kanada’dır. En başarısız beş ülke ise Portekiz,