Eski Yunan’da ekonomi sözcüğünün kelime anlamı, bir evin mal varlığını yönetme sanatıydı.
O dönemde ilgi veya etki alanı bir evden ibaret olan ekonomi, bugün bütün dünyayı ilgilendirirken, sağlıklı kurulamayan ekonomik dengeler, çoğu evlerin yönetimini, şirket ya da ülke yönetimlerinden daha zor hale getirdi.
Eldeki kaynaklar geliştirilemeyip, yenisi eklenemediğinde, varolan kaynaklar ancak genel dengeler içerisinde yer değiştirir hale gelince, bu çarpık sistemlerden en çok dar ve orta gelirli kesim etkileniyor.
* * *
Son küresel kriz, Batılı ekonomiler açısından, yarattıkları büyük tahribatın ağır sorumluluğu altında, bir ‘kibir ve aç gözlülük’ kriziydi. Milyonlarca insan işsizler ordusuna katıldı.
3. yılını tamamlama noktasına gelen küresel krizde, gelinen noktanın derinleşip derinleşemeyeceği hala öngörülemezken biz tahminimizi hemen yaptık.
“Bu kez kriz, Türkiye’yi teğet bile geçmeyecek. “
Ancak artık şu ayrımı yapmamız gerekiyor;
Bazı ekonomik gelişmeler Türkiye’yi etkilemiyor görünse de halkı doğrudan etkiler;
Bu bir başarı değil, refah ve paylaşım düzenini doğru kuramamanın etkisidir.
Az etkilenen kesimler gücü, otoriteyi, refahı simgeleyen kesim ise, ülkeniz etkilenmemiş görünebilir ama bu durum gerçeği yansıtmaz.
Zaten bu da geçicidir. Sonra 2008’de olduğu gibi bir anda dünyanın en hızlı küçülen ekonomisi haline geliriz.
* * *
Dünyada değişen dengeler özellikle hammadde fiyatlarında aşırı artışla kendisini gösterdi, göstermeye devam ediyor.
Bazı gıda ürünlerinden, kullandığımız birçok malzemeye kadar bu yükselişleri zaman zaman kabaran alışveriş faturalarıyla hissederken, şimdi kış daha yüzünü bile göstermeye fırsat bulamadan, doğalgaza yüzde 14, elektiriğe yüzde 10 zam geldi.
Elektrik ve doğalgazla bu zam hane halkına doğrudan yansıyacak ve yine iğneden ipliğe zam gelecek demektir.
2008 krizinin etkilerinden yeni kurtulan, yaşanan küresel krizden çıkış yolu bulmaya çalışan Türk firmaları kaçarı yok bu zammı herşeye yansıtacaklar. Üstelik bu artış toplam maliyetlere örneğin yüzde 1,2’lik dilimlerde yansıyorsa rakamlar yuvarlanarak satış fiyatlarına eklenirki bu maliyet enflasyonu demektir. Görüştüğüm Egeli bazı sanayiciler, bu zamları fiyatlara yansıtmaktan başka çareleri olmadığını minimum karlarla çalıştıkları için tolere etme şanslarının olmadığını söylüyor.
* * *
Bugün yüksek işsizlik oranlarını bir yana bırakın, ortalama skalada yeni bir iş için, aylık iyi denilecek ortalama ücret 1000 TL civarında.
Oturabilecek orta sınıfta bir konutun kirası ise en asgari şartlarda 500 TL’den başlıyor. Kalan parayla yalnızca markete gitseniz yetmiyor. Bu tablo ülkenin tümü değildir ama çoğunluğun gerçeğidir.
Kışın arifesinde, zam yağmuru altında kalanlar, bu insanlarımız olacaktır.
Şimdi onların “Hani bu küresel kriz bizi etkilemeyecekti” diye soracak halleri bile yok...