Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Rekabet Kurulu’nun aynı sektörde, aynı fiyatı uygulamak için anlaştıkları gerekçesiyle çok sayıda şirkete ceza kesmesinin ilk örneklerinden biri 2009 yılında yaşanmıştı.
O yıl, beyaz et üreticilerine büyük ceza kesildi. Sektör tam anlamıyla şok yaşadı.
Rekabet Kurulu, 9 firmaya, rekabeti sınırlayıcı eylemleri nedeniyle toplam 27 milyon 568 bin lira idari para cezası vermişti. Bu gelişme mümkün olduğu kadar basından saklanmaya çalışıldı. Firmaların uyguladıkları fiyat politikası nedeniyle onlarla anlaşmalı üreticinin serbest ticaret yapma olanağı kalmadığı gibi, tüketici de, bu suni fiyat uygulamasından zarar görmüştü. Cezanın ardından uzun süren bir dava süreci başladı. Ancak çoğu firma bazı indirimler alsa da sonuçta bu cezaları ödemek durumunda kaldı.
* * *
Geçtiğimiz günlerde farklı yönleri olan bir başka Rekabet Kurulu cezası daha ortaya çıktı. Bu kez, kuru incirde alım fiyatların belirlenmesine ilişkin aralarında anlaşma yaparak rekabeti ihlal ettiği gereçeksiyle 9 İzmirli şirkete ceza verildi. Bir yönüyle konu, beyaz et üreticilerinin cezalarını andırıyor. Firma sayısı aynı.
Ancak bu kez incir ihracatçıları 1 milyon TL’yi aşan bir ceza aldı. Kurumun soruşturma sonucunda; Cevdet Aksüt ve oğulları, Elmaş Dış Ticaret, Franko Meyve, Gabay, KFC Gıda, Kırıca, Osman Akça tarım ürünleri, selçuk Gıda ve Şentaş Tarım Ürünleri’ne ceza verdiği ortaya çıktı.
Kurum, bu firmaların kendi aralarında ağız birliği yaptığına kanaat getirdi. Yaşanan bu iki olay da gösterdi ki, iç pazar ya da ihracatçı fark etmiyor. Pazarda yüksek fiyat tutturmanın öncelikli yolu üreticinin üzerinde baskı kurmaktan geçiyor.
Firmaları dinlediğinizde yüksek maliyetlerle iç ve dış pazarda fiyat tutturmanın zorluğundan söz ediyorlar. Ancak herkese işleyen serbest ticaretin kapıları çoğu zaman üreticiye kapalı.
* * *
Türkiye’de herşey zamanla modernleşiyor, kurumsallaşıyor. Ama nedense tarım kesiminin örgütlü gücü sürekli eriyor.
Dünya Bankası’nın da etkili olduğu son 10 yılda uygulanan politikaların birlikleri çökertileceğini yazıyorduk. Birliklerin hali ortada.
Tariş Birlikleri 1950’lerde bile daha güçlüydü. Bırakın piyasayı regüle etmeyi kendileri yaşam savaşı veriyor.
Gerekçe ne olursa olsun, ülkede kooperatifçiliğin ya da tarımsal örgütlenmenin; zayıflatılması ile istenilen piyasa koşullarının nasıl daha kolay yaratıldığını Rekabet Kurumu’nun cezaları gayet net ortaya koyuyor.
Kulağımıza yeni gelen bilgiler zeytinyağ üreticilerine yönelik benzer cezaların olacağı yönünde.
Bu sektörün de önemli bölümü Ege Bölgesi’nde faaliyet gösteriyor.
Maalesef, serbest piyasaları ceza ile serbestleştirmek hoş değil ancak keşke ceza yemeden daha hakkaniyetli işler yapılabilse.
Sonuçta ihracatçı, özel sektör ve üretici üçlü sacayağı ama Türkiye’de nedense özellikle iki ayak, üreticinin üzerine basarak dik durabiliyor.