Yakın arkadaşım bir hastanede başhekim yardımcısı. Bir başka arkadaşımın kritik doğumu için kendisine danıştığımda, açıkçası “Tam Gün Yasası”nın hastaneleri ne kadar vahim noktaya getirdiğini o gün net fark ettim.
Telefonda “Sakın bizim hastaneye gelmesin, güvenebileceğim doktorlar ayrılıyor, burada tam bir karmaşa var” diyordu.
Sağlık Bakanlığı yasayı 26 Ağustos tarihinde uygulamaya başladı. Yasa kamuda çalışan doktorların muayenehane açmalarını ve özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarını engelleyor.
Bu yasaya geçiş, Türkiye genelinde sancılar doğrurken, ülkenin en büyük üniversite hastanelerinden ikisine sahip İzmir’de sıkıntı “vatandaşa eziyet” boyutuna ulaştı.
* * *
İki üniversite hastanesinin en üst yetkilileriyle görüştüm. Ege Üniversitesi Başhekimi Prof. Dr. Necil Kütükçüler ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tülay Canda’nın da sözlerinde gizleyemedikleri bir “tedirginlik” vardı.
Her iki hoca da işlerin aksamaması için olağanüstü çaba harcıyor, ancak bu sürecin nasıl gelişeceğinden emin değiller.
Ege’de Üniversitesi’nde yasal düzenleme kapsamına 104 doktor giriyor. Prof. Kütükçüler, üniversiteden ayrılan öğretim üyesi sayısının şu anda4-5 civarında olduğunu, 50’ye yakın profesörün daha ayrılmasını beklediklerini vurguladı. Yine Kütükçüler’in verdiği bilgilere göre, Ege Üniversitesi’nde yasanın yayınlandığı günden bu yana hasta yatış oranı yaklaşık yüzde 25-30 oranında azalmış ki bu büyük rakam. Ege Üniversitesi’nde toplam 450 öğretim üyesi var ve yaklaşık dörtte bir oranında profesörde sorun yaşanıyor. Ne kadar öğretim üyesinde sorun varsa daha bir ayda o oranda da hasta azalmış durumda...
Ege Üniversitesi yalnızca İzmir’in, Ege’nin değil, Türkiye’nin de birçok cerrahi müdehalede “En Güçlü” hastanelerinden biridir. Türkiye’nin dört yanından buraya hasta taşınır. Prof. Kütükçüler, hastalardan her gün yüzlerce şikayet aldıklarını dile getiriyor.
Hastalar, alışkın oldukları doktorlarını bulamayınca hastanede feryat ediyor.
* * *
İzmir’deki sağlık sisteminin belkemiği haline gelen diğer bir üniversite hastanesi olan Dokuz Eylül’de de sıkıntı had safhaya ulaşmış durumda. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tülay Canda, profesör kadrosunda 240 öğretim üyeleri olduğunu belirtirken, ayrılan, izin alan ve yeni gelenlerle birlikte artık sayıyı takip etmekte zorlandıklarını anlatıyor.
Dokuz Eylül Hastanesi, Tam Gün yasasından etkilenen doktor sayısını İl Sağlık Müdürlüğü’ne 54 olarak belirtirken, şimdilik 10 profesör hastaneden ayrıldı. Emekliliği gelenlerin ayrılma kararında olduğunu, bir kısım hocanın da maaşsız izin aldığını belirten Prof. Canda, asistan eğitiminin de aksadığını belirtiyor.
Ancak daha vahimi ameliyatların aksaması.
Önemli ameliyatların da yavaşladığını, sıkıntının gittikçe arttığını kabul eden Prof. Canda’nın üzerinde durduğu diğer bir önemli konu yasadan etkilenen öğretim üyelerinin niteliği. Ayrılan hekimler üniversite hastaneleri için hiç kolay yetişmeyen hekimler....
* * *
Evet iki büyük hastanemizde şu anda tablo bu.
İzmir gündeminde onlarca konu var ama bu ağır tablo hak ettiği yeri bulmuyor. Sağlık sistemini daha çok iki büyük üniversite hastanesinin varlığıyla sürdüren İzmir’de çoluk, çocuk herkesin sağlığı tehdit altında.
Madalyonun diğer yüzünde elbette yaşanan bazı aksaklıklar yok değildi. Muayenehanelerinde yüksek ücret alan, kamudaki hastaları özel hastanelere yönlendirerek yüksek meblağlar talep eden profesörler de var.
Ancak kanun sınırlama getirebilir ya da bir geçiş süreci tanıyabilirdi.
Öyle olmadı. Sağlık Bakanlığı sanki hınç alır gibi düzenlemeyi yanlış yerden kesip attı.
Bıçağın altında ise şimdi hastane yönetimleri, bugüne kadar binlerce hayatı kurtaran profesörler ve bazen bedelleri canları olan hastalar var.
“Siz bizden iyisiniz“
Avrupa Birliği Bilgi Merkezi’nin davetiyle AB ülkelerinden İzmir’e gelen 12 farklı ülkenin ekonomi editörleri ve gazetecileri önceki gün İzmir’deydi. Onları Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) Başkanı Bülent Akgerman ağırladı. Meslektaşlarımızla Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’ın verdiği öğle yemeğinde buluştuk. Yemekte AB Ticari Ateşesi Michele Villani de vardı.
Villani, AB’deki durgunluğun geçici olduğuna ancak bu sürenin özellikle Türkiye’nin işine yarayacağına inanıyor. Ticari Ateşe, 2010 yılına göre 2011’de AB-Türkiye dış ticaretinin yüzde 20 arttığını söyledi.
Meslektaşlarımızda ise çoğunlukla “Siz krizde şanslısınız çünkü Avrupa’nın Çin’i olmaya başladınız” yaklaşımı hakimdi. Aslında kendi içinde tartışılması gereken bir tanım.
Bu arada İsveçli siyaset yazarı Bitte Hammargren’in özellikle şu sözleri aklımda kaldı:“Ekonomik açıdan iyiye gitmekle birlikte siyasi olarak Türkiye’nin Ortadoğu’nun liderliğine olan ılımlı bakış açısını yavaş yavaş kaybediyorsunuz. Uzlaşmacı yerine, kavga eden bir uslup havası uluslararası arenada eskisi kadar hoş karşılanmıyor”