Önceki gün yaşanan 5,1 şiddetindeki depremin ardından İzmir’de gündeme yeniden deprem gerçeği girdi.
Girmeyecek gibi de değil... Deprem profesörü Prof. Ahmet Ercan’ın İstanbul’dan uyarısı sert ve net; “İzmir’de 7.2 lik deprem kapıda”İnanmam ama bu yıldız falları da 2012 için pek iyi şeyler söylemiyor diyorlar. Herşeyin iyi olmasını dileyelim ve biz konumuza geçelim.
Depremlerin ardından bir süre deprem konuşmaya alışkınız aslında. Sonra yeniden başka gündem maddelerine dalar gideriz. Ama bu kez durum farklı gibi. Türkiye genelinde öyle bir çalışma İzmir’den başlatıldı ki, ilgililer; sorumlu kamu kurum ve kuruluşları bu kez “önlem almaya mecbur” görünüyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zafer Akçığ, deprem faylarını anlatırken iki satırla yeni bir konuya değindi ve ben ertesi sabah yanındaydım. Akçığ, Türkiye’de ilk kez İzmir’de başlayan bir araştırmayı anlattı.
* * *
Kısa adı KAMAG... Yani “İzmir Metropolü ile Aliağa ve Menemen ilçelerinde Güvenli Yapı Tasarımı için Zeminin Sismik Davranışlarının Modellenmesi”
Belediye ve yeni adıyla Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı’nın Dokuz Eylül Üniversitesi’ne yaptırdığı TÜBİTAK destekli, 4 trilyon bütçeli proje ile Türkiye’de ilk kez İzmir’de,1000 ayrı noktadan yeraltının röntgenleri çekildi. Kent genelinde 21 istasyon kuruldu. Ortalama 350 metreye varan derin sondajlar yapıldı, bazı yerlerde 900 metre derine inildi. Peki sonuç ne olacak ?
* * *
Zafer Hoca öncelikle “İzmir’de zeminlerin olası depremlerde nasıl davranacağını öğrendik.” diyor.
Çalışma özellikle kentsel dönüşümlerin acil olarak nerede yapılacağını gösterecek. Yaklaşık iki hafta sonra sonuçları ilgili kurumlara teslim edecekler. Akçığ’ın söyleyebilekleri ‘Şu anda kent merkezinde alüvyon zeminin riskli ölçülerde’ olduğu yönünde. Akçığ, “Hatay-Buca gibi kayalık zeminler daha rahat görünürken, alüvyonlu zeminlerde hangi binanın kaç şiddetinde depreme dayanacağını söyleyeceğiz. Ayrıca alüvyonlu zeminlerin de bölge bölge dayanıklılık oranını vereceğiz. Böylece Belediye ve Bakanlık yapının sağlamlığını da dikkate alarak, alanların, bölgelerin boşaltılmasını isteyebilecek. Binalar tek tek zemine göre kontrol edilecek.”
Akçığ özetle şunu da söylüyor: “Kentsel dönüşüme kentin etrafındaki dağlık kısımlardan, gecekondu bölgelerinden başlamak yerine, kentin merkezlerinden başlamak daha doğru görünüyor. Sahildeki ve merkezdeki binaların ömrü 50 yıldır, şimdi çoğu bina 40 yaşında oldu. .”
Çalışmanın diğer bir önemli sonucu ise kurulan istasyon şebekelerinin erken uyarı tahmini de verecek olması. Depremin ilk olduğu anda sismik bulgu olarak elde edilen P dalgası ile hasar yaratan S dalgası arasında 15 saniyelik fark var. Şimdi İzmir’deki doğalgaz ve TEİAŞ elektrik şebekelerinin de istasyonlara bağlanmasıyla P dalgası geldiği anda kentin tüm doğalgaz ve elektrik akışı şebekeleri kesilerek olası facialar önlenebilecek.
“KAMAG” gerçekten çok önemli bir çalışma... Eğer kurumlar çalışma başladığında verdikleri yasal sözleri tutar ve projenin sonuçlarını uygularlarsa, İzmir’i büyük bir değişim bekliyor demektir.
İzmir’de depremin şifresi 334
Prof. Akçığ’la konuşurken İzmir’deki olası deprem faylarını da soruyorum. Akçığ, sansasyonel konuşmayı sevmeyen birisi ama ben yine de net ifadeler almaya çabalıyorum. Zafer Hoca, İzmir için üç fayı tehlikeli görüyor. Karaburun fayı, Seferihisar-Güzelbahçe fayı ve İzmir fayı. Akçığ’a göre Seferihisar en hareketli olan fay ancak 6,5 şiddetinde bir deprem yaratması olası. Karaburun 7-7,2’lik bir şiddet ihtimali gösterirken İzmir’i bilmek zor.
“Tarihi Asansör’ün oradan bakın görürsünüz” dediği İzmir fayı içinse, Zafer Hoca şunları söylüyor: “İzmir merkezdeki depremlere baktığımızda en şiddetli, baz alabileceğimiz depremlerin 334 yılda bir tekrarlama periyodu olduğunu görüyoruz. En son İzmir’de böyle bir deprem 1688’de olduğuna göre, temkinli olmakta yarar var.”