Eğer bir ülkede Hükümet üyeleri arasında yaşanan geçimsizlik taraflaşmaya ve bölüşmeye dönüşüyor, tüm tartışmalar kamuoyu önünde yaşanıyorsa Hükümet krizi başlamış demektir.
Bir kentte Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilçe belediye başkanları gruplaşıyor, kamplaşıyor ancak birarada mücadele edince güçlü olduklarını hissediyorlarsa bunun adı da, ‘arayış’ falan değil, ‘yerel kriz’ dir. Kentteki icraatları çalışmaları, hedefleri, projeleri etkiler. Zaman kent halkının aleyhine işler.
İzmir’de CHP’li belediyeler, bugüne kadar örneğine rastlanmamış şekilde bölünüyor. Kentte icraatleri konuşmak bitti; kimin hangi gruptan olduğu, parti içinde hangi dengeyi temsil ettiği tartışılıyor.
* * *
Çok değil, aklaşık altı ay öncesi, ilçe belediye başkanlarının büyük bölümü, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan, “Aziz Ağabey” diye söz ediyorlardı. Bir kısmının “Büyükşehir gayet iyi çalışıyor, altyapıda bize sıkıntı yaşatmıyor” dediklerine kamuoyunda çok isim şahit.
Bürokratlardan şikayet vardı ancak bu şikayetler Başkan’ın kendisine de iletiliyordu. Peki ne oldu da herşey bu kadar hızlı gelişti.
Bardağı gerçekten son 6-8 ayda Büyükşehir’in ağır işleyen bürokrasisi mi taşırdı?
Yanıtı vermek kolay; “Tabii ki öyle değil...”
* * *
Yaşananların eşgüdüm ve iletişim sorunu olduğuna inanmak tek kelime ile “imkansız” Daha önce olmaz ‘Birbirleriyle zor geçinir’ denilen Başkanlar şimdi aynı safta. Çünkü haklı gerekçelerle, gizli niyetler birbirine harmanlandı.
Önce bazı gerçeklerin altını çizmekte yarar var...
* Genel seçimlerde CHP, İzmir’de istediği sonucu alamadı ve bunun bir bedeli olacaktı.
* Arzu edilen şekilde oy artışı sağlanamayan ilçelerin başkanları, il başkanlığını suçlarken, il yönetimi ilçelerin belediye başkanlarını hedef gösterdi. Seçimlerde yüksek kaybın yaşandığı ilçelerin başkanları bu kez birlikte güç oluşturmanın yollarını aradı.
* Milletvekili adaylarını belirleme süreci belediye başkanlarında ‘dış kapının dış mandalısın’ izlenimi yarattı. İl teşkilatı, başkanların görüşlerini almak bir yana onları bu sürecin uzağında tutmaya çabaladı.
* “Büyükşehir düşleri kuran bazı belediye başkanları, il örgütünden Genel Merkeze uzanan siyasi çizgide şanslarının olamayacağını gördüler.
Madem yol bu kadar kapalıydı, Genel Merkeze giden yeni bir yol ya bulunmalı ya da yapılmalıydı.
* * *
Şimdi tüm bu gerçekler bize tek şeyi anlatıyor. Haklı gerekçelerle, saklı niyetler bir arada buluştu. Bu nedenle mangal partileri pek lezzetli geldi. Partiye katılan başkanların sayısı arttı.
Bazı niyetleri sezdiği için kızgın ve bu kızgınlıkla “Haklı gerekçeleri de” göremez hale gelen Başkan Kocaoğlu bu kez gardını farklı aldı, ilçe belediyelerinin gelirlerini azaltacak girişimleri uygulamaya koydu.
Bu aslında tam da işi provake edenlerin istediği bir tavırdı. Nitekim yangın büyüdü.
Peki bu işi kim çözecek ? Gürsel Tekin mi?; Ankara’dan gönderildiği iddia edilen parti müfettişleri mi, İzmir’e geliş tarihini erkene alan Genel Başkan Kılıçdaroğlu mu ?
Bana göre bu krizi, olayların doğru noktaya gitmediğini gören, haklı oldukları konuları provakatör tarzına sahip birkaç ismin niyetlerine, kurban etmeyecek sağduyulu başkanlar çözecek.
* * *
Öncelikle CHP’deki bu tartışmayı başlarda söndürmek yerine büyütmek kimlerin işine geliyor iyi bakılmalı.
Sağduyulu başkanlar; Büyükşehir başkanlığına heveslenen ancak bu gidişatta kendilerine yer bulamayacaklarını görenlerin fısıltılarından sıyrılmalı.
Genel merkezin gözünde, İzmir’i kurdelalı paketlenmiş halde, iktidar partisine sunacak her girişimin bedelini, haklı-haksız herkes öder.
Ve belki de bu kentte “kızmaya, küsmeye, kendi başkanlarıyla görüşmek için şart koşmaya” hakkı olmayan tek isim Başkan Kocaoğlu’dur. İster toplu, ister te tek biraraya gelerek, icraatlarda ve projelerde buluşmak zorundalar, hepsi bu koltuklara bunun için seçildiler.
Yerel seçimlere en çok 30 ay kaldığı bir dönemde, parti içi iktidar mücade olarak yansıyan bu kopukluğu çözmek Ankara’ya bırakılmamalı.
Kriz yönetiminin birinci şartı, krizi aşacak fırsatları iyi tanımlamak, bunların üzerine gitmektir. Şimdi birlikte öncelikle hangi projeler kent için gerçekleştirilmeli, buna bakılmalı...
Parti içi küçük bir sarsılma diyerek yaşananları geçiştirecek zaman artık kalmadı.
Unutulmamalı ki, bazen küçük bir delik, koca bir gemiyi batırır.
“Devlet ya ilimle, ya zulümle idare edilir. Bende ilim olmadığına göre zulumle idare ederim” demiş Demirci Efe...
İzmir hiçbir zaman zulümle, tavırla, kavgayla, diklenme ve gruplaşmalarla idare edilecek bir kent olmadı..