Ben ki, olayları analiz etmeyi, soğukkanlılıkla ele almayı severim.
Ama bazen yaşananları size sunulduğu haliyle kabul etmekte zorlanıyorsunuz. Önümüze dün düşen haber gibi...
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik iddianame belli oldu ve İzmir 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianemede, 1 numaralı sanık olarak yer verilen Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında 34 ayrı suçtan toplam 397 yıl hapis cezası istendi.
İki numaralı sanık tutuklu Genel Sekreter olarak devam ediyor. Liste tam 130 sanığı kapsıyor.
Büyükşehir Belediyesi’nde çete üyesi olmayan neredeyse yok...
Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, örgüte bilerek isteyerek yardım etme, örgütün faaliyeti kapsamında çok sayıda ihaleye fesat karıştırma, ihalelerde baskı cebir tehdit uygulama, fesat karıştırma, haksız menfaat temin etme, belgelerde sahteciliğe kadar ağır ithamlar var...
Ama asıl soru şu; bizler yalnızca önümüze sunulanı görecek kadar aciz miyiz ?
Güzel örnektir.
Askerde kumandan yeni boyanan banka kimseyi oturtmaması için çömez onbaşıya talimat verir, nedenini de söylemez. O onbaşı erine tembih eder. Terhis olan onbaşı yerine gelene tembih eder ve “Nedenini sorma gizli görev” der.
Uzun süre böyle gider.
Bu bildik basit hikaye, önüme gelen soru işaretleri bol konularda aklıma da gelir.
Örnek basit ama yaşadıklarımız maalesef basit değil. Bu ülkede Hrant Dink’in katli gibi köklerinin nereye uzadığı ortada olan olayda katiller çete üyesi bulunmuyor. Elleri kulaklarında, yakında serbest kalacaklar.
Ama bugüne kadar “Usulsüzlük bulunsa dahi tek kuruş rüşvet, suistimal yok bulsunlar kendimi asarım” diyecek kadar iddalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu için ‘Çete Reisi’ sıfatıyla 397 yıl hapis cezası talep ediliyor.
Demek ki, Türkiye’deki en büyük çetecilerden biri, hatta bugüne kadar belediyeler kapsamında 130 kişilik örgütüyle en büyük çeteci Başkan Kocaoğlumuş, Hrant Dinki öldürenler ise şovenist masum çocuklar...
Bırakın bir gazeteci olarak kim haklı kim haksızın peşinden koşmayı, aynı Dostayevski’nin dediği gibi bazen sizi böyle bir ‘ritüel’in içine sürükleyen ve karmakarışık bir gidişatı içinize sindirmenizi isteyen anlayış bile yüreğinizi acıtmaya yetiyor.
Yıkılacak otopark şimdi ‘suç dosyası’
İddianamede büyük dosyalardan birisini Çankaya Katlı otapark ihalesi oluşturuyor. Bu konuda Genel Sekreter Pervin Şenel Genç ile İZELMAN Genel Müdürü Hüseyin Kırmızı ve bazı yetkililerin de dinlenen tüm konuşmaları ayrıntılı yer alıyor. Başkan Kocaoğlu bu ihale ile ilgili “Otopark mafya girmesin diye çabaladık, sonuçta belediye şirketimize daha ucuz fiyattan verdik” demişti.
İddianamede tüm bu süreç hem 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hem de 4734 sayılı kamu ihale kanunu açısından ayrı ayrı ve sayfalarca ele alınıyor. Bense, bu bölümü okuyunca daha eskiye takılıyorum. Bu otopark için yanı başındaki Agora kazıları nedeniyle yıkım kararı verilmişti.
Ancak kamulaştırmalar uzun sürünce karar ertelendi ve ‘belediyeye gelir sağlansın’ diye yeniden ihaleye çıkıldı.
Yıkımdan vazgeçilmesi kararını, kim önermişse ne kadar ‘kar’ sağladığını hesaplamakta epey zorlanıyordur.