Tartışmalar da, istenmeyen görüntüler de aylar öncesi başladı... İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Kordon esnafı arasında yaşananlar, önceki günlerde ise sertleşti. Belediye kötü görüntü yarattıklarını ileri sürerek, buradaki tenteleri zabıta ordusu eşliğinde söktü.
Hararet yine yükseldi. Bu konuda görüşler de farklı, kimi esnafı kimi belediyeyi tuttu.
Bana göre ise yaşananlar birçok açıdan doğru değil...
Önce şunu ortaya koyalım... Esnafa yönelik zabıta operasyonlarını ‘kurallara uymazsanız sizi işinizden ederim” dercesine yılbaşı öncesine getirmek hiç doğru değidi. “Bizi dinlemiyorlar” dediğiniz esnafın bu kentte temsilcileri kim ?
Sadece Kordon İşadamları Derneği Başkanı mı ? Sahi, bu kentin Esnaf Odası, Ticaret Odası başkanlarının sesi niye çıkmıyor?
Üstelik ses çıkarmak sadece itiraz etmek de değildir.
* * *
İlgililerin tek masa etrafında toplanarak, ‘Kordon’da ne yapılmalı, sevgi yollarında trafiğe kapatılan yollarda esnafa hangi kurallar olmalı, kırmızı çizgiler nelerdir’ diyerek karar almaları, ortak metine imza atmaları neden bu kadar zor.
O takdirde, kuralları çıkarlarına göre delen birkaç esnaf da, önce kendi camiasından destek bulamaz.
* * *
Ayrıca geçtiğimiz günlerde Büyükşehir Belediyesi kente yeni bir tasarım kazandıracağını açıkladı. Bunun için iki ünlü profesör harıl harıl çalışıyor, İzmir 12 bölüme ayrıldı. Kordon ve Alsancak da özellikle ele alınacak. İşte formül, bu hazırlıkların içerisine esnaf temsilcilerini de alın, İzmir’e yakışacak bir görünüm ortaya çıksın ve kurallar netleşsin.
* * *
Doğrusu insanın içi iki kez acıyor. İlki, bu kentin dinamosu, bu kentin sahiplerinden olan esnaf; zabıta tehtidleri altında ‘karşı taraf’ gibi gösteriliyor ki, buna kimsenin hakkı yok. Özellikle de esnaflıktan geldiği için gurur duyduğunu her fırsatta söyleyen bir belediye başkanı bu görüntülerin sorumlusu olamaz, olmamalı. Esnaf da örgütlü olduğunu işine geldiği zamanlarda hatırlamadan, sorunun değil çözümün de parçası olabilmeli.
Yaşananlara iki kez kızıyorsunuz, çünkü bugün bu kentin merkezinde eşe dosta, gelen turiste gösterebileceğiniz, “İzmir kokusu tadı verecek” yalnızca Kordonboyu’nuz var. Yıllar geçmiş kent merkezine yeni seyir alanları, yeni dinlence merkezleri dahi ekleyememişsiniz. Şimdi burası nasıl daha güzel ve modern görünebilir diye fark yaratılacağına, çekişmelerle gün geçiyor.
Doğrusu, bu savaşı kimin kazanacağını merak etmiyorum.
Altı ay sonra aynı sorun karşımıza çıkacaksa bugün kimin, sözünü dinlettiğinin önemi yok.
Artık tüm sorumluların, gerçek sorunlar ortaya çıktığında taşın altına ellerini nasıl uzatacaklarını daha çok merak ediyorum.
“Başkan’a teşekkür ederiz biz yatırımımızı yaptık.”
Geçtiğimiz günlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’de izin verilmediği için yeni yatırımlarını Aydın’a kaydırdıkları öne sürülen, Sevilen Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Güner’e seslenmiş, ‘gelin size Tahtalı’nın dışında bir yer bakalım’ demişti. Coşkun Güner’in oğlu Enis Güner’le konuşurken, bu çağrıyı sordum. Tahtalı Barajı’nın bulunduğu alanda 850 dönüm bağları olduğu için yeni şaraphaneyi buraya kurmak istediklerini söyleyen Güner, arıtma sorunu yaşanmayacağını anlatmaya çalışmalarına rağmen izin alamadıklarını söyledi. İzin alamayınca yatırımı Aydın’da Meryem Ana’ya yakın bir yerde yaptılar. Ve şimdi izin alamadıklarına neredeyse seviniyorlar. Burada 8 milyon litrel kapasiteye sahip, şato görüntüsünde Türkiye’nin en iddialı şaraphanesini kurduklarını anlatann Güner, büyük bir turizm avantajı yakaladıklarını söyledi. Kocaoğlu’na da kızgın değiller hatta ‘Sevilen İzmir’i terk etti şeklindeki ifadeleri de yanlış bulduklarını anlattı Güner.
“Eğer arazi bakarken, 10 kilometre önceki yeri alsaydık, yatırım zaten Selçuk İzmir sınırında olacaktı” diyor. Başkan’a yeni teklifi içinse teşekkür eden Güner, uzun bir süre yeni yatırım düşünecek halleri kalmadığını ekliyor gülümseyerek....