Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

Yıllar önce darboğaza giren Ege Pen’i; Avrupa’nın en büyük profil markası Deceuninck satın aldı. İzmir’deki tesisler hızla büyüdü. Öyle ki, Avrupa’daki fabrikalar krizi derin yaşamaya başlayınca şimdi İzmir, bu markanın büyük gücü haline geldi

Avrupa devine İzmir soluk oldu

Ege Pen’in satış sürecini iyi anımsıyorum... Aklımda iki yönüyle kalmıştı, ilki bu şirketi zor şartlar altında kuran Mazhar Zorlu Holding’in mali açıdan zorlanması nedeniyle satışın kaçınılmaz hale gelmesi üzücüydü.
Ancak şirketi Deceuninck gibi bir dünya devinin alması çalışanlar ve bu markayı yaratanlar açısından önemliydi. Markanın önünü açacak iyi bir satış yaptıklarına inanıyorlardı. Aradan 12 yıl geçti.
O dönemde satış sürecinin içinde olan ve bugün genel müdürlüğü üstlenen Ergun Çiçekçi de geçen zaman sonrasında mutlu, hedeflerine ulaşmış görünüyor. 2000’de Ege Profil yeni satıldığında dünya pen devi Deceuninck’in içerisinde yüzde 4 gibi bir yer tutuyordu. Bugün gelinen noktada, İzmir’in payı dünya genelinde yüzde 19’a ulaştı. Ancak benim için daha dikkat çeken, Avrupa’da altı fabrikası ve Amerika’daki üretimi küresel kriz nedeniyle sıkıntı yaşayan Belçikalı dünya devine bu kez İzmir’deki tesislerin soluk olmasıydı...

* Deceuninck parasal katkısı yüksek olduğu için mi Türkiye’de hızlı büyüdü ?
Elbette şirkete başlarda konulan sermayenin katkısı büyük oldu. Bu arada pazar da büyüdü. Ayrıca yeni ürünlerimizde doğru tercihlerde bulunduk. Ancak zaman zaman sıkıntı da yaşadık. Örneğin 2001 krizinde Belçika’dan bize ciddi anlamda para yardımı yapıldı. Özellikle 2005’te Sabancılar’dan Winsa’nın satın alınması çok iyi bir organizasyon oldu. Kocaeli’nde büyük ve çok modern bir fabrika kazandık. 2008 krizinde sağlam şekilde ayakta durduk. Ancak zamanla Avrupa’da kriz derinleşince biz genel merkezden bile iyi duruma geldik.

* Bu kez siz onlara destek vermeye başladınız...
Aynen o konuma geldik. Birçok fırsatı özellikle yeni ihracat kapılarını buradan yakalamaya başladık. İlk zamanlar tonajımız 8 bin 500 tondu, geçen yılı 52 binle kapattık. Maliyet avantajı ve üretim gücü bizi bu konuma getirdi. Ancak kolay birşey yapmıyoruz. İzmir yapılanması olarak dünyanın bir ucunda yeni şirketler kurduk.

* Anlatırken, uluslararası markanın bir fabrikası olarak değil de sanki Deceunick’in ihracat üssüymüşsünüz gibi anlatıyorsunuz...
Evet, çünkü buradan çok sayıda ülkeye ihracat yapıyoruz. Ancak bizim için özel iki pazar var. Birisi Güney Afrika. İkinci ağırlıklı pazarımız Avusturalya oldu. Orada da bir şirket kurduk. İlk 2-3 yıl çok zorlandık, herşey farklıydı. Şimdi yoğurt yeme usullerini öğrendik. Şirketimiz iyi iş yapmaya başlayınca Yeni Zelanda’ya sıçradık.

SANAYİCİNİN SİYASİ RİSKİ ARTTI

* Belçikalılarla çalışırken sizi en çok hangi özellikleri etkiledi?
Tamamen bütçe odaklı çalışmaları. Açıkçası ben Belçikalılardan bunu öğrendim. Türkiye’de şirketlerin büyük bölümünde bütçe çalışmalarının o yılın mart ayında tamamlandığını biliyorum. Haziranda da çoğunlukla rakamlar revize edilir. Halbuki Decenunink’te bütçeyi bir önceki yılın ekim ayında bitiriyoruz. Yurtdışında da öyle. Bütçeyi tuturmamanın gerekçelerini önceden sıfırlamak burada yöneticinin öncelikli görevi olarak görülüyor.

* Türkiye’de geleceği öngörmek kolay mı?
Tabii ki değil, çok farklıyız ama riskleri yakından takip etmek zorundayız. Ancak maalesef işimiz zorlaşıyor. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin ciddi, cari açık problemi var. Cari açığımız 77 milyar dolar, ticari açık 100 milyar dolar. Bana göre bu gemi böyle gitmez. Cari açığı oluşturan en büyük kalem enerji ancak enerji tasarrufu için dahi en ufak bır gayretimiz yok. Ayrıca sanayicinin siyasi riskleri de büyüdü...

* Sanayicinin siyasi riski nedir? Şöyle ki, bizim işlerimiz iyi gidiyor ama altımızda saatli bomba var. Devamlılığı olan bir büyüme, sağlam bir hukuk sistemi oluşturamıyoruz ve İran riski arttı. Sanayici için sorunların büyüdüğünü rahatlıkla söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Şirketlere Ege ismi konulmasın!
İş yaşamında uzun yıllara dayalı tecrübesi olan Ergun Çiçekçi’nin şirketlere bir önerisi var. Türkiye’de ya da yurtıdışında büyümek isteyenler Ege ile başlayan isim koymamalı. Lokal, yerel adların sonra sorun yaşattığını belirten Çiçekçi “biz aştık ama kolay olmadı” diyor.

Haberin Devamı

Menemen’e taşınacak

Yurtdışından ithal ettikleri hammaddenin ısrarla Türkiye’de üretilebileceğini söyleyen Çiçekçi, bunu aynı zamanda cari açığı düşürmenin yollarından biri olarak görüyor. Ancak bu kapsaml yatırıma devletin mutlaka öncülük yapması gerekiyor. Bu arada, kapasitesi hızla artan Ege Pen Deceuninck’e Çiğli Atatürk OSB’deki tesisler de dar gelmeye başlamış. Menemen’deki 80 dönümlük araziye taşınacaklar. Ancak Çiçekçi, şimdiden oranın da kendilerine yetersiz geleceğinden endişe ettiklerini söylüyor.

Haberin Devamı

WİNSA güç kattı

Bugün bünyelerindeki iki markayı, Ege Pen Deceuninck ile Winsa’yıözellikle rekabet ettirmek istediklerini anlatıyor Ergun Çiçekçi. İki markanın üretim tesisleri de stratejileri de yüzde doksan farklı. Çiçekçi, “Türkiye’de, profil sektöründe pazar payınız nedir, kaçıncı sıradasınız” sorumu ise şöyle yanıtlıyor.
“Ürün çeşitliliği ve üretim miktarı açısından profilde birinci sırada olduğumuzu düşünüyorum. Ege Bölgesi’nde ise açık ara birinciyiz.”

Hobi eksikliğini Fenerbahçe kapatıyor

Konuşmalarımız sırasında ortaya çıkıyor ki, Ergun Çiçekçi Belçikalılardan bir konuda daha etkilenmiş. Tanıdığı Belçikalıların hem işkolik hem hobilerine meraklı olması etkilemiş Çiçekçi’yi ama “50’sinden sonra hobi bulmakta zorlanıyorum. Hala bulamadım” diyor. O da şimdilik, Fenerbahçe sevgisiyle bu eksiğini tolere etmeye çalışıyor. Çiçekçi, birçok maçını yerinde izleyecek kadar fanatik bir Fenerbahçeli...