Kanserde en iyi tedavinin erken teşhis olduğunu artık birçoğumuz biliyoruz. Araştırmalar, beslenmenin birçok kanser türü üzerinde yüzde 10 ile yüzde 70 arasında etkisi olduğunu bildiriyor. Antioksidan açısından zengin, yeterli ve dengeli bir beslenme programı atılacak en kıymetli beslenme adımlarından
Hoş geldin nisan ayı, hoş geldin bahar. Yarın nisan ayının ilk gününe merhaba diyeceğiz. Bu hafta aynı zamanda Ulusal Kanser Haftası. Gelin biraz küresel verileri gözden geçirelim. Dünyada her yıl yaklaşık 19 milyon kişi kansere yakalanırken, 9.9 milyon birey ise kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2050 yılına kadar 35 milyonun üzerinde yeni kanser vakası görüleceğini öngörüyor; bu sayı 2022’deki tahmini 20 milyon vakaya kıyasla yüzde 77’lik bir artışa denk geliyor. Ölüm nedenlerine bakıldığında ülkemiz için her 5 ölümden birinin kanser nedeniyle gerçekleştiği biliniyor. Elbette sizi olumsuz verilerle boğmayacağım, kanser hakkında bilinen doğru yanlışlardan ve önerilerden bahsetmek istiyorum.
Risk faktörlerini azaltmak için daha sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek, ideal kiloyu korumak, stresi azaltmak, düzenli uyku, fiziksel olarak aktif olmak ve sağlıklı beslenme çok değerli. Hipokrat’ın sözünü hatırlayalım: “Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun.”
ÖNLEYİCİ KEMOTERAPİ
Galler Prensesi Kate Middleton, geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir video ile kanser teşhisi aldığını ve önleyici kemoterapiye başladığını açıkladı. Önleyici kemoterapi, geçirilen ameliyattan sonra kanserin tekrar oluşma ihtimalini azaltmak için uygulanan tedavi olarak tanımlanabilir. Ne sıklıkta ve ne kadar uzun süreceği kanserin türüne ve yayılma hızına göre belirleniyor.
YAPAY ZEKÂNIN ROLÜ
Diğer yandan, bilim insanları, kanser aşısı ile ilgili çalışmalarını hızlandırıyor; bu konu dünya genelinde tartışma konusu, son gelişmeleri gerek akademik yayınlardan gerek ise farklı kanallardan hep birlikte takip ediyoruz. Tedavi protokolünde umut verici bir detay ise yapay zekâ. Meme ve akciğer gibi sık görülen kanserlerin erken teşhisinde yapay zekâ desteği kullanılmaya devam ediliyor. Yapılan çalışmalar, bu uygulamaların kanser tanısına kadar geçen süreyi yaklaşık yüzde 50’ye kadar azaltabildiğini, aynı zamanda erken teşhisi artırabileceğini gösteriyor. JAMA Network Open dergisinde yayımlanan bir başka çalışmada ise yapay zekâ sayesinde, hastaların kanser evreleri ve hastalık risk oranları hesaplanarak tedavi protokolü desteklendiği belirtilmiş.
YAŞ ARTTIKÇA RİSK ARTIYOR MU?
Geçmiş veriler, yaş arttıkça kanser riskinin arttığını gösterse de, günümüzde maalesef değişen yaşam tarzı ile bu ilişki tam tersine dönmeye başladı. DSÖ’ye göre, kolorektal kanserler her iki cinsiyette de görülme sıklığı açısından üçüncü sırada yer alıyor. Peki, sizce bu risk yaş arttıkça artıyor mu? Cevabınız evet ise bir kere daha düşünün! Genetik faktörler kadar yetersiz ve dengesiz beslenme de kanser oluşumunda etkili. Öyle ki araştırmalar, beslenmenin birçok kanser türü üzerinde yüzde 10 ile yüzde 70 arasında etkisi olduğunu bildiriyor. Bunlardan beslenme ile ilişkisi en önemli kanser türlerinden kolon kanserini ele alalım. 50 yaş altı yetişkin nüfusta kanser riskinin 2030 yılına kadar yüzde 90 artacağını belirten araştırmalar var. Bu nedenle kolon kanseri taramalarının 50 yaş, hatta 45 yaş altına inmesi gerektiği tartışılmaya devam ediyor.
Naneli, zencefilli, ballı çay tarifi
Dr. Elif Güveloğlu’dan bahçe nanesi, taze zencefil ve balla yapılan çay tarifi:
Radyoterapi tedavisi gören, üst üste film, tomografi, pet ct çektirmek zorunda kalan veya bir şekilde fazlaca radyasyona maruz kalan insanlarda vücuttaki radyasyon yan etkilerini azaltmaya yardımcı olduğuna dair bilimsel veriler olan 3 doğal madde ile hazırlayacağız çayı; bahçe nanesi, taze zencefil, bal… Taze zencefildeki gingerol gibi birçok aktif molekül suya geç geçer; bu yüzden biraz uzun demlenmesi gerekir bu çayın. Şöyle başlayabiliriz çayı hazırlamaya: 1-2 kibrit kutusu kadar taze zencefili bir demlik kaynar su içine ince bir şekilde rendeleyin ve kısık ateşte 45 dakika demleyin, son 5 dakikada da bir çorba kaşığı kuru nane veya yine ince doğranmış taze naneyi aktarın demliğe, çayı fincana aktardıktan sonra da bir tatlı kaşığı bal ilave edin, balı demlikte iken eklemeyin, yüksek ısılı işlem baldaki şifalı molekülleri bozuyor.
Food Function’da yayımlanan bir çalışmada, zencefildeki zingeron türevi bu yakıcı moleküllerin organlardaki bağ dokusunda radyasyon hasarının kalıcı olmasını önlediği ve rejenerasyon sürecini hızlandırdığı gösterildi. Molecules’de yayımlanan başka bir çalışmada ise hakiki balın da aynı etkiyi gösterdiği, bağ dokusunun temel rejenerasyon hücresi olan fibroblastları koruduğu saptandı. Journal of Cancer Research’te yayımlanan bilimsel derlemenin başlığı ise hepsini özetler nitelikte: “Nanenin radyasyona karşı koruyucu potansiyeli.” Günde 1-2 fincan tüketebilirsiniz. Elbette tedavi protokolünüzü planlayan kendi hekiminize de danışarak.
Sumak etkisi
- Sevgili Elif, mutfağımızdaki birçok besinden fark ederek veya fark etmeden şifalanıyoruz. Sumak bir ilaç-baharat. DNA tamir mekanizmalarını aktive ettiğine dair bilimsel veriler var. Peki, sumak bu etkiyi nasıl gösteriyor?
Aslında şifası ekşi ve buruk tadında saklı; bu ekşi ve buruk tadını sağlayan ise tanen ve flavonoid grubu moleküllerle organik asitler. Bilimsel çalışmalar net bir şekilde gösteriyor ki sumakta, insandaki DNA tamir mekanizmalarını aktive eden moleküller var. Yaşlanma da iç organların dejenerasyonu da kanser de, ilk adım olarak DNA bozulmasının artışı ve DNA tamir mekanizma potansiyelinin azalması sonucu meydana geliyor. Mutation Research dergisinde yayımlanan çalışmada, sumağın, hücrelerimizdeki genetik şifremizi taşıyan yapı olan DNA’larımızı koruyucu etkisi olduğu gösterildi. Sumağı ekşinin yakıştığı bütün salata ve yemeklere çorbalara ekleyebilirsiniz; 5 dakika kaynar suda bekleterek çayını da yapabilirsiniz, günde bir tatlı kaşığı bile yeterli, hep söylüyorum ya, bedenimiz çok tutumlu… Çayını yaparken tane sumak kullansanız daha iyi olur, çünkü toz sumak tuz içerdiği için hem çayın tadı tuzlu oluyor hem de yüksek tansiyon hastası iseniz, içerdiği tuza bağlı olarak tansiyonu yükseltebiliyor.
Şeker kanseri besliyor mu?
- Genellikle kanser hastaları şeker tüketiminden endişe duyar. Farklı disiplinlerden uzmanların görüşlerini almayı önemsiyorum. Çok kıymetli arkadaşım, “Kanser İyileşir” kitabının yazarı Dr. Elif Güveloğlu’nun da görüşüne başvurdum. Sevgili Elif, şeker kanseri besliyor mu?
Kanser nedeniyle 90 kilodan 45 kiloya düşen ve bu iddia nedeniyle bahçesindeki elmayı bile yemeye çekinen bir danışanım bu açıklamayı yapmama vesile oldu. Şeker iyi bir şeydir demek istemiyorum yanlış anlaşılmasın, şeker, aynı tuz gibi, kalsiyum gibi, potasyum gibi, azı hücre metabolizması için gerekli, çoğu zararlı bir maddedir, doz ve denge kuralı geçerlidir. İddianın nereden çıktığından başlayayım yanlışlığını açıklarken; kanser teşhisinde kullandığımız PET-CT diye bir radyolojik yöntem var. Bu yöntem kanser hücrelerinin artan glukoz alımına göre bilgi verir. Glukoz benzeri moleküller daha çok ve daha hızlı olarak kanser hücrelerinde birikir, bu durum şeker kanser hücrelerini besliyor anlamına gelmez, patolojik sebebi başkadır. Yani kanser hücreler patolojik mutasyon geçirmiş hücrelerdir ve daha fazla ürerler, daha fazla glikoz ve oksijen kullanırlar, aslında tüm olay bundan ibarettir. Rutinde pratik olduğu için en çok glukoz anologları kullanılsa da PET-CT yönteminde ilk olarak radyoaktif olarak işaretlenmiş oksijeni kullanmıştır ve oksijen de glukoz benzeri molekül gibi daha çok ve daha hızlı olarak kanser hücrelerinde birikmiştir. Yani eğer iddia doğru olsaydı, kanser hastalarına ‘daha az oksijen solu’ diye tembih etmemiz gerekecekti. Tüm bunları özetleyen bir söz var ki o da denge, yine denge. Şifa diliyorum tüm hastalara.