16 Ekim Dünya Gıda Günü idi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş yıl dönümü olan 16 Ekim, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. Dünyanın bir bölümü açlık çekerken, diğer tarafta fazla kilolu ve obez bireylerin sayısı artıyor ve bu paradoksu da sık sık dile getiriyorum. Saniyeler içinde tonlarca gıdanın israfı varken bireysel sağlık ve iyileşmeden söz etmek de ne yazık ki pek mümkün değil. Tam da bu sebeple 2030 yılında yaklaşık 600 milyon insanın kronik olarak yetersiz besleneceği tahmin ediliyor.
Artan kentleşme ve 2050’ye kadar her 10 kişiden yedisinin şehirlerde yaşayacağı öngörüsü, tarım-gıda sistemlerinde değişikliklere yol açıyor. Bu değişikliklerin, sağlıklı beslenmeye erişim konusunda hem zorlukları hem de fırsatları beraberinde getirdiği açık. Bu nedenle çözümü hem bireysel hem de toplumsal adımlarla, bütüncül yaklaşımlarda aramak gerekiyor.
Bu yılın teması
Dünyanın 3’te 2’si suyla kaplı olmasına rağmen tatlı su kaynağımızın
Menopoz dönemi, kadınların hayatındaki dönüm noktalarından biri. Bu dönemde bedeniniz size bazı uyarılar verebilir. Bu nedenle hem menopoz öncesi yani premenopoz hem de menopoz dönemini iyi yönetmek önem taşır. Sevgili kadınlar, ilk olarak lütfen menopoz döneminden korkmayın. Hatırlayın, bu süreçte yalnız değilsiniz, değiliz. 2025 yılına kadar dünya çapında yaklaşık 1,1 milyar kadının menopoza gireceği tahmin ediliyor. 18 Ekim Dünya Menopoz Günü vesilesiyle bu konuda sıklıkla aldığım sorular ve doğru bilinen yanlışlardan bahsetmek istiyorum.
SICAK MI BASIYOR?
Menopoz genelde ateş basmaları, terleme, uykusuzluk, sinirlilik, depresyon, unutkanlık, kilo alma benzeri şikayetlerin olduğu bir dönem olarak algılanır. Fakat bunu böyle düşünmemek, herkeste aynı belirtilerin görülmeyeceğini belirtmekte fayda var. Bu şikayetlerden en çok karşılaşılan ateş basması vücudun hormonal dengesinin bir uyarısıdır. Peki bu konuda beslenme yönünden alabileceğimiz önlemler var mı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Stresi azaltmaya yardımcı magnezyum kaynakları
10 Ekim ‘Dünya Ruh Sağlığı Günü’ idi. Dünya Ruh Sağlığı Vakfı’nın bu yıl için belirlediği tema ise ‘Ruh sağlığı evrensel bir insan hakkıdır’... Dünya genelinde sekiz kişiden birinin ruhsal ve zihinsel sağlık sorunları yaşadığını biliyor musunuz? Çoğu kişi bedensel olarak sağlıklı olmasını önemserken, ruh sağlığını göz ardı edebiliyor. Oysa, Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımına göre; sağlık, bedenen, ruhen ve zihnen tam bir iyilik hali. İyi bir ruh ve zihin sağlığı, genel sağlık ve refah için hayati öneme sahip.
Zihinsel olarak iyi olmak terimini detaylıca düşündüğümüzde ise iki önemli organımız arasındaki döngüden bahsetmek mümkün; beyin ve bağırsaklar... Burada beslenmenin gücünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Yemek seçimleriniz depresyon, anksiyete ve stresi tedavi edemez fakat çeşitliliğin olduğu, çoğunlukla minimum düzeyde işlenmiş ürün içeren yeterli ve dengeli bir beslenme planı, ruh sağlığınızı desteklemeye yardımcı olabilir.
Geçen ay 50 yaşıma girdim, her yaşımda olduğu gibi bu yıl da en büyük dileğim elbette sağlıkla yaş alabilmekti. İlk olarak yaş almaya da olaylara iyimser yaklaşmaya da çalışmak önemli. Yeni bir araştırmaya göre iyimser olmanın pek çok faydası var. Hayatınız boyunca daha iyimser bir bakış açısına sahip olmak, sağlıklı yaşam süresini yüzde 5 oranında uzatabiliyor.
7 ADIMDA MEME KANSERİ
1- Kanser artık yaştan bağımsız artışta
Dünya çapında en sık görülen kanser türlerinden olan meme kanserinin, kadınlarda kanser kaynaklı ölümlerin en yaygın nedeni. Ekim, “Meme Kanseri Farkındalık Ayı”. Ben de bir kadın olarak bu konuda alınacak önlemleri ve bu konuda farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Teknoloji ilerledikçe daha fazla tarama yapılıyor olması çok umut verici. European Journal of Cancer raporuna göre Avrupa’da son 30 yılda meme kanseri ve buna bağlı ölümlerin azaldığı görülüyor. European Journal of Breast Health dergisinde yayımlanan çalışmaya göre ise ülkemizde son 20 yıla bakıldığında meme
Doğadan gelen güç Eylül ayını geride bırakırken yapraklar dökülüyor, yağmur şiddetini arttırıyor, havalar soğuyor. Büyüklerimizin, “Tam hastalık havası” dediği zamanlar... Bu dönemde bağışıklık sisteminizi desteklemek için düzenli egzersiz, yeterli uyku, sağlıklı, vitamin ve minerallerden zengin beslenmek çok kıymetli. Vitamin ve mineral deyince aklınıza ilk olarak sebze ve meyvelerin geldiğini biliyorum. Ekim ayı sebze meyvelerine ilave olarak bu ay sofranızdan eksik etmemeniz gereken bağışıklık destekçisi iki baharattan bahsetmek istiyorum.
Zencefil
Havalar soğudukça, soğuk algınlığı arttıkça zencefil ve zerdeçal sofralarda daha sık yer almaya başlar. Zencefilin, mis gibi ama bir o kadar da keskin kokusu ve aroması, içinde bulunan gingerol isimli bir bileşenden gelir. Gingerol, zencefilin faydalarının birçoğundan sorumlu olan ana biyoaktif bileşiktir. JCI Insight dergisinde geçtiğimiz gün yayımlanan çalışma, zencefilin otoimmün hastalıklarda inflamasyon üzerindeki önemli etkisini bir kez daha ortaya koymuş. Araştırmada,
Bugün ekim ayının ilk gününe merhaba diyerek uyandık. Ekim ayının ilk haftası Dünya Yürüyüş Günü kapsamında bilinçlendirme ve farkındalık etkinlikleri düzenleniyor. Ben de fiziksel aktivitenin vücudumuza olan destekleyici etkisini bir kez daha hatırlatmak istiyorum
1 Sizin için en iyisi
Fiziksel olarak iyi olmak için vücudunuza ve zihninize iyi gelen aktiviteler yapmaya özen gösterin. Bazılarına bisiklet veya pilates gibi aktiviteler iyi hissettirirken bazılarına doğa yürüyüşü veya dans etmek iyi gelebilir. Örneğin bana en iyi gelen şeylerden biri ormanda yaptığım yürüyüşler. Zamansızlık ya da motivasyon eksikliği gibi nedenlerle pek çok kişi spor yapmayı ihmal edebiliyor. Hedef belirlerken, ulaşılabilir olmaları ve aşamalı olarak inşa edilmeleri gerektiğini unutmayın!
2 Küçük hedeflerle başlayın
Tempolu yürümeye özen gösterin. Küçük hedeflerle başlayıp temponuzu yavaş yavaş artırabilirsiniz. Harvard Üniversitesi’nin yayımladığı rapora göre, günde sadece 4 bin 400 adım
Evde pişen yemekler, mutfaktaki malzemeler ve market sepetindekiler beslenme alışkanlığının gelişmesinin ilk adımları. Marketlerde çeşit çeşit, rengarenk ürünleri sepetinize eklerken, nelere dikkat ediyorsunuz? “Bu ürünlerle ilgili bilgileri öğrenmek için ne yapmalı?” diye soracak olursanız; cevap etiket okumak, yani gıda okuryazarlığından geçiyor. Okul düzeninin yavaş yavaş oturduğu bu dönemde kırtasiye ve teknoloji alışverişleri kadar aynı şekilde market alışverişlerine de dikkat etmek gerekiyor.
Çocuklarınızı bilgilendirin
Yeterli ve dengeli beslenmek aslında bilinçli tüketim ile başlıyor. Bu nedenle tüketicilerin beslenme bilgi düzeylerini arttırmak için marketler sağlıklı beslenmenin başladığı kritik nokta. Hatırlayın, dışarıda yediğimiz yemekler dışında eve satın aldığınız gıdalar da beslenme planınızı oluşturuyor. Gıdanın etiket üzerindeki içerik bilgileri; paketteki miktarı, gıda güvenliği, hazırlama bilgileri ve tazelik süresi hakkında bilgi veriyor. Gıda okuryazarlığı konusunda her yaşta farkındalığın önemini belirtiyorum. Market
Hayatımızın her alanında plastiklere maruz kalıyoruz. Farkında olmasak da mikroplastik soluyor, yiyor, içiyor, hatta giyiyoruz. Parçalanmayan plastikler, besin zinciri de dâhil olmak üzere her yerde karşımıza çıkıyor. Nature dergisinde yayımlanan, plastik ve endokrin bozuculara ait endişe verici bir çalışmayı paylaşmak istiyorum.
Endokrin bozucular, plastik şişeler, metal gıda kutuları, deterjanlar, besinler, oyuncaklar, kozmetikler ve pestisitler gibi günlük kullanılan pek çok üründe bulunabilir.
Özellikle üreme hormonları hormonları olmak üzere endokrin dengesini etkileyebilen çevresel bileşikler konusunda en çok risk altında olduğumuz konu ise plastikler. Plastikler, içerdikleri çeşitli kimyasallar nedeniyle vücudumuzdaki hormonları bozabiliyor veya onları taklit ediyor. BPA, ftalat ve PAH gibi plastiklerin yapısında bulunan kimyasallar, ısı değişimleriyle beraber gıdalar aracılığıyla vücudumuza giriyor. Bu anlamda herkesin yaşam tarzı alışkanlıklarını gözden geçirerek plastik kullanımını minimuma indirmesi gerekiyor. Plastik atıkların