Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 21 Şubat akşamı, Ukrayna'nın Lugansk ve Donetsk bölgelerini 'tanındığını' açıkladığı ve akabinde 'tarihi' olarak nitelendirilen konuşmasını yaptığı sıralarda elimde tuttuğum kitabın adı "Rusya'nın Ruhu"ydu. Türk diplomat Turhan Dilmaç'ın 'anektod tarihçiliği' usulünde kaleme aldığı, Rus tarihindeki önemli olay ve kişileri anlattığı çalışmanın, Putin Rusya'sının bugünlerde verdiği nice mesajı anlamlandırmayı kolaylaştıran 'şifre kırıcılık' işlevi de olduğunu söylemeliyim.
Örneğin; Putin, Ukrayna'yı Nazilikle suçlarken kastının Yahudi bir aileden gelen adaşı Volodimir Zelenski'yi değil büyük olasılıkla 1909 doğumlu, 2. Dünya Savaşı sırasında, Nazilerle hem işbirliği yapan, hem de onlarla başı belaya giren Ukrain Milliyetçileri Örgütü'nün lideri Stepan Bandera'ya gönderme yapıyor.
Putin'in 'Nazi' dediği
Dilmaç kitapta 'tartışmalı bir karakter' olarak tanımladığı Banderayı ve ölümüne dair iddiayı aktarırken, bugün de Rusya'nın sık sık batılı devletler tarafından itham edilen bir yönünü çağrıştırmış oluyor. Polonya İçişleri Bakanı'na suikast düzenlediği için ömür boyu hapse çarptırılan Bandera, Polonya'nın Nazi Almanyası ile SSCB arasında bölünmesinin ardından Almanlar tarafından hapisten çıkarılır. 1941'de SSCB'ye saldıran Almanlar, Bandera'nın milliyetçiliğinden faydalanır. Bandera, bölgedeki Yahudilerin yok edilmesi için Nazilerle işbirliği de yapar, bağımsız Ukrayna Devleti'ni de ilan eder. Ama bağımsızlık kararı tanınmaz, Naziler tarafından Almanya'ya götürülüp, toplama kampına atılır. Sonra tekrar Sovyetlere karşı faaliyette bulunması için Ukrayna'ya götürülür.
Bandera, Naziler savaşı kaybedince Ukrayna'yı terk eder ve Münih'e yerleşir. Yıllar sonra, KGB, Ukrain asıllı Bohdan Staşinski aracılığıyla Bandera'ya kalp krizi görünümlü bir suikast düzenler. Almanlar bunu delillendiremeyince dosya kapanır. İlginç olan ise, Staşinski'nin KGB'ye, teşkilata katılması karşılığında evlenmeye ikna ettiği karısıyla birlikte ihanet etmesi. Ölen çocuğunun defni için Almanya'ya gitme izni alan ajan, Batı Almanya'ya geçer ve Amerikalılara teslim olur. Bandera gibi Ukrayna milliyetçisi olan Lev Rebet suikastini de itiraf eder ve kısa hapis cezasının ardından da karısıyla birlikte kayıplara karışır.
Yeni Rus yayılmacılığı
Uzmanlar, Putin Rusya'sının 'neo - yayılmacılık' politikası izlediği, Dünya'yı 'nüfuz bölgeleri'ne göre algıladığı konusunda hem fikir. Dilmaç da, Moskova'nın Almanya'nın birleşmesine karşı çıkmaması karşısında, Batı'nın kendisine verdiği NATO'nun eski Doğu Bloku ülkeleri ve Baltıklar'a genişlememe sözünü tutmadığını iddia ederek, tekrar güçlenmesinin ardından harekete geçtiğini hatırlatıyor. 'Rus yayılmacılığı' ruhunun geri dönüşü, Güney Osetya ve Abhazya'nın işgali ile Gürcistan'dan bağımsızlıklarının tanındığı '2008 Gürcistan krizi' ile gerçekleşiyor. 2011'de BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya veto hakkını kullanmaması sonucunda kabul edilen tasarı ile Kaddafi'nin devrilmesi ise Moskova açısından iyi niyetinin kötüye kullanıldığı inancının kuvvetlenmesine ve köprülerin atılmasına neden oluyor... Önce Kırım'ın, bugün Ukrayna'nın işgali, öte taraftan fırsat bulunduğunda Suriye, Libya'ya inilmesi de Rusya'nın bu algısı ile paralel.
Ukrayna'yı izlerken, Kaliningrad'ı hatırlamak
Dilmaç'ın kitabının yanı sıra, Ukrayna'da son 5 gündür yaşananlar, Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan'ın 2017 tarihli "Duvar" isimli kitabında daha önce altını çizdiğim bazı satırları hatırlattı. Kitabın açıp tekrar okuduğum, Rus Askeri Yayılmasına Karşı Duvarlar adlı bölümünden buraya almaya karar verdiğim kısım, Rusya'nın Gürcistan, Kırım ve Ukrayna'nın ardından belki de yeni hamle alanı olabilir mi diye aklıma takılan :
"Baltık ülkelerinin AB'ye kabul edilmesiyle Rusya'nın Baltık kıyısındaki Kaliningrad bölgesinin önemi artmıştı. Karadeniz'de Kırım, Akdeniz'de Suriye / Tartus ne ise, Baltık Denizi için de Kaliningrad o nitelikteydi. Litvanya ve Polonya arasında sıkışmış gibi görünen ve Rusya anavatanı ile sınır bağlantısı bulunmayan bir Rus toprağı niteliğindeki bu bölgenin eski adı Konigsberg'di. 18. yüzyılda Prusya'nın doğum yeri iken, 20. yüzyılda Kızıl Ordu'nun garnizonu olarak kullanılmıştı. Halen Rusya'nın Baltık filosuna ev sahipliği yapmakta olan bu bölge, kimilerine göre Rusya'nın jeopolitik uzanımlarına sıçrama tahtası olarak AB coğrafyasının içerisine yerleştirilmiş bir Truva atı özelliği taşıyordu"
Her iki kitabı da, alanının uzmanları tarafından kaleme alındıkları için, hem Ukrayna'da olup biteni hem de Rusya'nın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışanlara tavsiye ederim. Okumak, ekranlarda rastladığınız bazı 'her konunun uzmanları' ile zaman kaybedip, yanıltılmaktan çok daha faydalı bir eylem.