Birleşik Krallık yarın Kraliçe 2. Elizabeth’e resmen veda edecek. Kraliçe’nin ve monarşinin Britanyalılar için anlamını Birleşik Krallık Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Ajay Sharma ile konuştuk. Maslahatgüzar Ajay Sharma, monarşinin Britanyalılar için tarihin bir parçası olmanın yanı sıra sistemin de bir parçası olduğunu belirterek, “Monarşi, Birleşik Krallık’ı bir arada tutan bir tür yapıştırıcı güçtür” dedi.
Birleşik Krallık yarın 70 yıl hüküm sürerek en uzun süre tahtta kalan hükümdarı Kraliçe 2. Elizabeth’e resmen veda edecek. Kraliçe’nin ve Monarşi’nin Britanyalılar için anlamını Birleşik Krallık Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Ajay Sharma ile konuştuk. Sharma Monarşi’nin Britanyalılar için tarihin bir parçası olmanın yanı sıra kim olduklarını hatırlatan, hükümet sisteminin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirterek, “ Monarşi, Birleşik Krallık’ı iyi zamanlarda ve zor zamanlarda bir arada tutan bir tür yapıştırıcı güçtür” dedi.
Kraliçe II. Elizabeth, Britanya tarihinin en uzun süre tahtta kalan hükümdarlarından biriydi. Onun saltanatı hakkında bize ne söyleyebilirsiniz?
Sanırım ilk söyleyeceğim şey, Kraliçe II. Elizabeth’in tarih yazdığıdır. Kendisi elbette en uzun süre tahtta kalan hükümdarımızdı 70 yıl- ki Kraliçe Victoria’dan yedi yıl daha fazla hüküm sürdü- ama aynı zamanda - 1952’de tahta çıktığından beri Birleşik Krallık’ın dünyadaki diğer ülkelerle ilişkilerini şekillendiren ve geliştiren önemli bir uluslararası şahsiyetti. 14 ülkede Devlet Başkanı ve şu anda 54 ülkeyi kapsayan İngiliz Milletler Topluluğu’nun başıydı. 100’den fazla ülkede 21.000’den fazla resmi görev yerine getirdi ve bu da onu dünyanın en çok seyahat eden hükümdarı yaptı.
Ayrıca ülke içinde büyük bir istikrar ve süreklilik kaynağıydı. Hayatı, modern Britanya’nın yaratılması boyunca sürdü. Saltanatı sırasında Winston Churchill’den Liz Truss’a kadar 15 Birleşik Krallık Başbakanı gördü.
Ama bence insanlar onun saltanatına dönüp baktıklarında, onun hüküm sürme şeklini de hatırlayacaklar, onun muazzam görev ve adanmışlık duygusunu ve dünyanın her yerindeki insanların kalplerine nasıl dokunduğunu. Bunu zaten arkasından tutulan yas ile görüyoruz. Hüzün ve sevginin dışa vurumu dikkat çekici.
Türkiye ile ilişkisi nasıldı?
Kraliçe Elizabeth, 1961, 1971 ve 2008 yıllarında Türkiye’yi ziyaret etti ve Türkiye’den çok güzel anılarla döndü. 1971’de rezidans bahçemize söğüt, 2008’de meşe ağacı dikti. Bu ağaçlar şimdi onun ziyaretlerinin güzel bir anısı olarak büyümeye devam ediyor. Ve rezidansın her yerinde onun saltanatını hatırlatan başka şeyler de var; o zamanki Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Hipodrom’daki bir fotoğrafından, eşi merhum Prens Philip ve kızı Prenses Anne tarafından imzalanan bir menüye kadar.
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kraliçe II. Elizabeth’i anma mesajı aldık ve bundan büyük memnuniyet duyduk. Kraliçe’yi şahsen iyi tanıyordu. Onunla 2008’de Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret sırasında ve en son Mayıs 2018’de Buckingham Sarayı’nda bir araya gelmişti. Ayrıca Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Oktay’ın da rezidansı ziyaret ederek Türkiye Cumhuriyeti adına taziye defterini imzalamasından onur duyduk. Ve her kesimden bize taziyelerini ileten tüm insanlara teşekkür etmek isterim. Buradaki Birleşik Krallık topluluğumuz da dahil olmak üzere Türkiye’deki birçok kişinin vefatı dolaysıyla derinden üzüldüğünü biliyorum.
Kişisel hatıralarınız nedir? Kraliçe II. Elizabeth ile şahsen tanıştınız mı?
Kraliçe Elizabeth’i ilk kez yedi yaşındayken babamın ofisinin Mall’a bakan penceresinden gördüm. 1977’deki Gümüş Jübile zamanıydı ve altın bir arabanın içinde önümden geçti. Kraliçe Elizabeth ve Kraliyet ailesinin diğer üyelerinin de bulunduğu St. Pauls Katedrali’ndeki 80. doğum günü için düzenlenen törene katılmaya davet edildiğim için çok şanslıyım. Onu birkaç kez daha gördüm; Londra’daki Dışişleri Bakanlığı binalarını ziyaret ettiğinde, Buckingham Sarayı’ndaki bir bahçe partisinde ve ben Katar Büyükelçisiyken eşim ve ben kendisiyle görüşme fırsatı yakaladık. Katarlılar hakkında çok bilgiliydi.
Birleşik Krallık Büyükelçiliğinde ne tür yas ve taziye düzenlemeleri yapıldı?
Bayrağımız tüm binalarımızda yarıya indirildi. Devlet temsilcileri, diplomatlar ve iş adamları için Ankara’daki rezidansta ve İstanbul’daki Konsolosluğumuzda taziye defteri açtık. Ayrıca, halkı da saygılarını sunabilmeleri için çevrimiçi olarak açılan bir taziye defterine yönlendirdik. Çiçek vermek isteyenler için Büyükelçiliğimizin önünde bir masa ayırdık. Ayrıca, büyük bir üzüntü içinde olduğumuz bu dönemde, buradaki rezidansta ve İstanbul Başkonsolosluğu’nda personelimiz ile Kraliçe II. Elizabeth’in hayatını hatırlamak, anılarımızı paylaşmak ve birbirimize destek olmak için bir araya geldik.
Majesteleri Kraliçe’nin resmi cenaze töreninin yapılacağı 19 Eylül Pazartesi gününün Birleşik Krallık’da resmi tatil ilan edilmesiyle, kişilerin cenazeyi izleyebilmeleri, Kraliçe’ye saygılarını sunmaları ve anmaları için Büyükelçiliğimizi, İstanbul Başkonsolosluğumuzu ve diğer ofislerimizi kapatacağız.
Biz Birleşik Krallık Büyükelçiliği’nde Kraliçe II. Elizabeth’in ölümünün yasını tutarken, en büyük hazırlıklar ve planlar elbette Birleşik Krallık’da yapılıyor. 19 Eylül’de Westminster Abbey’de gerçekleşecek olan törene katılmaları için dünyanın dört bir yanından liderler ve hükümdarlar davet edildi. Bu tören, 1953’te Kraliçe’nin taç giydiği kilisede yapılacak. Devlet başkanlarını, devletin ileri gelenlerini ve halkı bir araya getiren görkemli ve ciddi bir tören olacak.
“Monarşi kim olduğumuzun, tarihimizin bir parçasıdır”
Birleşik Krallık geçmişte Cumhuriyet rejimine geçmeyi tartışmış, kamuoyu desteği de ölçülmüştü. Ama anladığım kadarıyla destek hiç bir zaman yüksek olmadı. Sizce Britanyalılar dünyadaki tüm değişimlere rağmen neden monarşiden vazgeçmeyi düşünmüyorlar? Monarşi bir Britanyalı için neyi temsil ediyor?
Hükümdar, Birleşik Krallık’ın hayatında özel bir yere sahiptir. Monarşi, hükümet sistemimizin ayrılmaz bir parçasıdır ve ulusal kimliğimizin de önemli bir parçasıdır. Kim olduğumuzun, tarihimizin bir parçasıdır. Monarşi bir istikrar ve süreklilik duygusu verir. Anayasal rolüne ek olarak, monarşi, Birleşik Krallık toplumu içindeki başarı ve mükemmelliği fark etmek ve kutlamak için yollar sunar ve toplumun genelinin iyiliği için gönüllü işler yapan sektörlerin gerçekleştirdikleri çalışmaları desteklemede kilit bir rol oynar. Monarşi, Birleşik Krallık’ı iyi zamanlarda ve zor zamanlarda bir arada tutan bir tür yapıştırıcı güçtür. Ve hükümdarlarımız Birleşik Krallık’ı oluşturan dört millete de ihtimam ve sevgi gösterir.
Umarım bu, monarşinin bizim için neden bu kadar önemli olduğunu açıklamıştır. Aslında monarşinin öneminin ve merhum Kraliçe II. Elizabeth’e duyduğumuz sevginin somut ifadesini, Majestelerinin vefatına verilen tepki ile hem Birleşik Krallık içinde hem de tüm dünyada gördük. Yas tutan bir milyondan fazla kişinin, Westminster’da halkın saygı geçişi için katafalkta yatan Majesteleri Kraliçe’yi görmeye ve son kez saygılarını sunmaya gelmesini bekliyoruz.
‘Kral da Türkiye’yle ilişkiye bağlılık içinde’
Şimdi Birleşik Krallık’ın yeni bir hükümdarı var. Kral III. Charles’ın Türkiye ile ilişkisi hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?
Majesteleri Kral da, Kraliçe II. Elizabeth gibi, Birleşik Krallık’ın Türkiye ile ilişkisine derin bir bağlılık içindedir.
Majesteleri, 2015 yılında Gelibolu Çıkarması’nın 100. Yılı nedeniyle yapılan anma törenlerine katılmak üzere Prens Henry (Harry) ile birlikte Türkiye’yi ziyaret etti. Uluslararası törende Prens Charles dedi ki: “Herkesin hoşgörüsüzlük ve önyargının üstesinden gelmek için ‘ortak bir görevi’ vardır, ki ancak bu şekilde, Gelibolu’daki savaş alanında ve başka yerlerde savaşan ve hayatını kaybedenleri gerçekten onurlandırdığımızı söyleyebiliriz”.
Majesteleri daha önce Konya, Mardin ve tabii ki İstanbul’u da ziyaret etti. 2004 yılında Mardin’e yaptığı gezi sırasında heyet içinde ben de vardım. Türkiye’nin bu bölgesinin zengin kültürel mirasını yansıtan medreseler ve camilerden, manastırlar ve kiliselere kadar Mardin’in mimari hazinelerini gezerken o zamanki büyükelçi ile birlikte kendisine eşlik ettim.
“Yeni hükümdar yeni bir çağ demektir”
Bize yeni hükümdar hakkında başka neler söyleyebilirsiniz? Bu Birleşik Krallık’da yeni bir dönemin başlangıcı mı?
Evet, yeni hükümdar yeni bir çağ demektir. Kral III. Charles olarak resmen kral ilan edildiği tarihi töreni ilk kez tüm dünyanın izleyebilmesi harikaydı. Majestelerinin saltanatı, ülkemizin tarihinde önemli bir bölüm oluşturacaktır. Elbette bu yeni döneme tüm kalbimizle kucak açıyor ve Majesteleri Kral’a uzun ve başarılı bir saltanat diliyoruz. Tanrı Kralı Korusun!
‘Ülke idaresinden hükümet sorumlu’
Birleşik Krallık’da yazılı bir anayasa yok. Yazılı bir anayasa yokken monarşi ile parlamento arasındaki ilişkileri düzenleyerek ‘uyum’u sağlayan şey nedir?
Bu gerçekten iyi ve ilginç bir soru. Monarşimiz, Birleşik Krallık’taki hükümet sistemimizin en eski parçasıdır. Ancak zamanla monarşinin rolü değişime uğradı ve parlamento ile hükümetin yetkileri arttı. Hatta 17. yüzyılda bununla ilgili bir iç savaş bile yaşadık. Ülke idaresinden, seçimle gelen hükümet sorumludur. Ama hükümetin resmi adı majestelerinin hükümetidir.
Elimizdeki tek yazılı belge, 1215’te imzalanan Magna Carta. Bu belge ile, hukukun üstünlüğü, bireylerin hakları, adalet hakkı ve adil yargılanma hakkı gibi bir dizi temel fikrin başlangıcı belirlenmiştir. Bu, kral ve hükümetinin kanunların üzerinde olmadığı ilkesini yazılı hale getiren ilk belgeydi. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeler kendi yazılı anayasalarını oluştururken belgedeki bu temel ilkelerden yararlandılar.
Bugün hâlâ bu belgenin sağladığı sağlam standartları ve sağlam ilkeleri kabul ediyor ve kullanıyoruz. Magna Carta’nın yanı sıra, güçlerini açıklık ve esneklikten alan mükemmel kurumlar geliştirdik. Ve tüm bunlar, bahsettiğiniz uyumu sağlamak için hep birlikte çalışıyor.