HDP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM)süren davada dokuzuncu aşamaya gelindi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (YCB) 2 Mart 2021’de HDP hakkında inceleme başlattığını açıklamasıyla başlayan süreç, 17 Mart’ta kapatılması istemiyle AYM’ye başvuru ile sürdü. AYM, ‘eksik tespitler’ nedeniyle 31 Mart’ta YCB’na iade ettiği iddianame yeniden düzenlenerek, 7 Haziran’da, hakkında siyasi yasak istenen kişi sayısı 687’den 451’e indirilerek tekrar sunuldu. AYM’nin bu kez kabul ettiği iddianame, 9 Temmuz’da HDP’ye tebliğ edildi.
HDP, 11 Ağustos’ta AYM’ye savunma için ek süre talebinde bulundu. İddianamenin yanı sıra, tüm soruşturma, kovuşturma ve fezlekeler, tanık, gizli tanık ve itirafçılara ait bilgiler, partinin il, ilçe binalarında yapılan aramalara dair evraklar ve kararların tebliğ edilmesi de bu başvuruda istedi. AYM, HDP’nin talebine 2 Eylül’de aldığı ara karar ile 2 ay daha ek süre cevabını verdi. Tanınan ek sürenin dolmasından bir gün önce, yani 5 Kasım cuma günü HDP ön savunmasını mahkemeye verdi.
Ön savunmada öne çıkanlar
HDP’nin, iki ayrı etaptan oluşacak savunmasının ilk bölümünde, usule ilişkin itirazlarını ve AYM’nin ‘ön mesele olarak’ ele alması gereken noktaları sıraladığı görülüyor. “İşin esasına girilmeden ve savcının mütalaa vermesini beklemeden davanın reddedilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diyen HDP, iddianamedeki tüm iddialara ‘tek tek cevap vermeyi’ ikinci etapta yapacağını belirtiyor.
Savunmasına parti dışından hukukçu, akademisyen ve politikacılardan da destek alarak hazırlanan HDP’nin hukuk ekibinden 5 isim cumartesi günü bir basın toplantısı düzenleyerek, ön savunmanın ana hatlarını açıkladı. Buna göre; HDP’nin şu argümanları öne çıkardığı anlaşılıyor:
“- Siyasi Partiler Yasası’nın (SPY) 102. maddesine göre, eşbaşkanlar ve merkez organları dışındaki kişilerin siyasi partinin odak haline geldiği düşünülen eylemleri varsa, YCB’nın siyasi partiye uyarı yapması gerekir. Ancak HDP’ye uyarı yapılmadı. Kısıtlı sayıda kişi için yapılan bildirimlerde de parti gereğini yaptı. Bu durum, davanın açılmamış olması gerektiğinin göstergesi.
- AYM, AHİM kararlarına göre öngörülemezlik niteliği taşıyan yasa maddelerini netleştirmeli. Bu çerçevede, SPY’nin 80 ve 81’inci maddeleri Anayasaya aykırı. AYM’nin bu maddelerin Anayasaya uygunluğunu denetlemesi, SPY’nin ırkçılığı düzenleyen ve sorunlu olan 82’nci maddesini de evrensel ölçülere göre yorumlaması ve netlik kazandırması gerekir.
- AYM, TCK’nın 220/6’ncı maddesinin öngörülemez ve uygulanmaması gerektiği kararı vermiştir. Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) ilişkin de hem AYM ve hem de AİHM’in binlerce ihlal kararı var. 451 kişiyle ilgili yürütülen soruşturmaların tamamı bu maddelerle ilgili. Dolayısıyla, AYM ön mesele olarak bu maddelerin Anayasaya uygun olup olmadığı ve evrensel hukuk ölçülerinde yasa tanımını taşıyıp taşımadığını ele almalı.
- En son AYM üyesi olan, daha önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, başsavcı vekili görevinde bulunan İrfan Fidan yasaya ve Anayasaya göre bu davaya katılamaz. Hakimin, yürüttüğü soruşturmanın sonundaki yargılamaya katılamayacağı, hakimin reddi sebebidir.
- AYM, önüne gelecek bireysel başvuruları karara bağlamadan kapatma davasını sonuçlandıramaz, çünkü bu ihsas-ı rey olur. 451 kişiyle ilgili iddiaların tamamı devam eden yargılamaya ilişkin ve bir kısmı AYM’nin önünde. AYM olası kapatma ve siyasi yasak kararıyla, devam eden yargılamalar nedeniyle, önüne gelecek bireysel başvurulara dair önceden karar vermiş olur. Bu, ihsas-ı rey demektir. AYM, bu konuda nasıl bir karar vereceği sorununu ele almalıdır.
- Çözüm Süreci zamanında ve sonrasında HDP’nin faaliyetleri yargılama konusu yapılamaz, 6551 sayılı yasa (Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun) buna engeldir. Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan barış hakkı, yargılama konusu yapılamaz.
- Savcılığın ikinci iddianamesi, ilk iddianamenin iade gerekçelerini karşılamıyor”
Sonuç olarak HDP, “savcının mütalaası beklenmeden yargılamanın durdurulması” talebinde bulunuyor.
HDP’nin ileri sürdüğü argümanlar konusunda görüşüne başvurduğum hukukçular, sıralanan argümanlar konusunda AYM görüşünün esas aşamasında oluşacağını belirtiyor. HDP ön savunmasının YCB’na esasa ilişkin mütalaanın oluşturulması için gönderilmesi ile sürecin devam edeceği kaydediliyor.
Tebligat kararı
Ancak bazı hukukçular tam da bu noktada, AYM’nin 2 Eylül tarihli ara kararında verdiği ‘tebliğ’ kararını hatırlatıyor. AYM ara kararında, HDP’nin başvurusu üzerine, mahkemenin kuruluş kanununun 52. maddesinin 3. fıkrasına dayanarak, ‘partinin temelli kapatılmasını gerektiren beyan ve eylemlerde bulundukları ileri sürülen kişilere istedikleri takdirde yazılı savunma yapabilmeleri için iddianamenin kendileri ile ilgili bölümlerinin tebliğ edilmesine’ karar verdi. Karara karşı, iki üye karşı oy kullanmış. Bu üyeler, daha önceki, kapatma davalarında olduğu gibi, partinin tüzel kişilik olarak kabul edilmesi ve iddianamenin sadece partiye tebliğ edilmesinin yeterli olacağını, bunun isteyenlerin yazılı savunması yapması önünde engel olmadığını belirtmiş. Daha önce örneği olmayan karar ile, AYM’nin 451 kişiye tebligat göndermek zorunda olduğu, bunun da uzun ve çetrefilli bir süreç anlamına geldiği yorumu yapanlar var. Bazı hukukçular, “Bu kişilerin hepsine iddianame nasıl ulaşacak? Hadi ulaştı. ‘Savcının esas hakkındaki mütalaası da gönderilmeli o zaman’ denilirse ne olacak?” değerlendirmesinde bulunuyor. Ayrıca Başsavcılığın esas hakkındaki mütalaa için haklarında siyasi yasak istenen 451 kişinin yazılı savunmasını bekleyip beklemeyeceği, bu konuda nasıl bir yol izleneceği tartışılıyor.