Birleşik Krallık 31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında COP 26 olarak anılan 26’ncı BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na hazırlanırken, Sir ünvanlı Türkiye Büyükelçisi Dominic Chilcott Türkiye’nin Glasgow’a avantajla gittiğini söyledi. Büyükelçi Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’de çekimser tek bir oy olmaksızın ve COP 26’dan önce onaylanmasını kastediyor. Büyükelçilik konutunda COP 26’ya bir hafta kala düzenlenen Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) “İklimce Sohbetler” özel oturumuna ev sahipliği yapan Chilcott, Emine Erdoğan’ın himayesindeki Sıfır Atık projesini, ağaçlandırma faaliyetlerini ve yenilenebilir enerji yatırımlarını da Glosgow’da anlaşma daha onaylanmadan anlatılabilecek ‘güzel hikayeler’ olarak nitelendirdi.
UNDP İyi Niyet Elçisi Mert Fırat’ın moderatörlüğünde Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar’ın Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum yol haritasının yanı sıra dünyadan beklentilerini de aktardığı toplantıda, UNDP Mukim Temsilcisi Louisa Vinton’ın da yer aldı.
Glasgow’dan 4 beklenti
Büyükelçi Chilcott, ev sahibi olarak 140 devlet başkanının katılması öngörülen Glasgow’dan 4 temel beklentileri olacağını söyledi:
- Yüzyılın sonuna kadar sıcaklık artışının 1.5 dereceyle sınırlanması hedefinin canlı tutulması. Bunun için 2030’da emisyonların ciddi biçimde azaltılabilmesi ve 2050’de de sıfır emisyon için ülkelerin iklim eylemi planlarını geliştirmeleri. Chilcott ‘adanmış eylem planları’ olarak tanımladı bunları.
- Kömür tüketiminin azaltılması, elektrikli araçların yaygınlaştırılması, ağaçların korunması ve metan gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik anlaşmaların da bulunacağı somut adımlar belirlenmesi.
- İklim değişikliğinde bu noktaya gelinmesinin sorumlusu olan ülkelerin bunu üstlenerek ‘ellerini derin ceplerine sokmaları’. Yani daha az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğine uyum çabalarının finansmanına yardımcı olunabilmesi için vaadedilen 100 milyar dolar destek sözünün yerine getirilmesi.
- Ve ortak bir amaç zihniyeti yaratmak. Yani herkesin aynı gemide olunduğunun bilincine varılması.
İş dünyası için yeşil finansman
Bakan Yardımcısı Birpınar’ın konuşmasında ise özellikle iki cümlenin altını çizdim. Birincisi AB ülkelerine Türkiye’nin 5 milyona yakın mülteciye ev sahipliğinin çevresel alt yapı yatırımları üzerinde yarattığı baskının hatırlatılmasıydı. Çevre ile ilgili alt yapıların pahalı ve Türkiye’nin 80 milyar euro’luk yatırım ihtiyacı olduğunu belirten Birpınar, bu mültecilerin Avrupa’ya gittiklerinde aynı sorunu yaşayacak ve gerekli yatırımı yapmak zorunda kalacakların onlar olacağını söyledi. Birpınar ayrıca Türkiye’nin iklim dostu ürünler üretmek istediğini, çünkü alıcıların iklim dostu olacağını kaydetti.
Büyükelçi Chilcott Türk iş dünyasının ilgisini çekebilecek bir duyuru da bu sözlerden sonra yaptı. Chilcott, Mart 2022’de Londra’da Türkiye’de yeşil finansman ekosisteminin geliştirilmesini desteklemek için bir ‘Yeşil Finansman Konferansı’na ev sahipliği yapacaklarını söyledi.
Aslında 11 ülkeydiler
Geçen hafta 10 ülke büyükelçisinin Osman Kavala davasına ilişkin toplu hareketiyle başladı, Dışişlerine izahata çağırılmalarıyla sürdü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘istenmeyen kişi’ ilan edilmeleri talimatıyla bir başka aşamaya geçti. Bu aşamada ve sonrasında olabilecekleri ise -çünkü söz konusu ülkelerle farklı alanlardaki birçok konuya da yansımaları olabilir- uzun süre gözlemlemek gerekecek.
Bu arada, 10 büyükelçinin aralarında olmalarını bekleyebileceğiniz ya da adı yer alsa şaşırmayacağınız bazı ülkelerin ise grup içinde olmaması dikkat çekici. Diplomasi koridorlarında konuşulanlara göre, birlikte hareket edenler, diplomaside ‘like minded nations’ diye tabir edilen, belirli konularda zaman zaman informal olarak bir araya gelerek konuşan, ‘fikirdaş ülkeler’. Bu grup aslında 11 ülkeden oluşuyor. Ancak ülkelerden biri ‘eyleme’ katılmamış. Ayrıca Almanya ve Fransa dışındaki AB üyesi diğer ülke büyükelçilerine de ‘tavır’ duyurulmamış. Ama grup dışındaki bazı ülke büyükelçileri bir şekilde haberdar olmuş. Edindiğim bilgiye göre, Dışişlerinin ‘olayın’ ardından temas ettiği diğer AB büyükelçilerinin bazıları da yapılanı ‘anlamsız bir hareket’ olarak nitelendirmiş.
Tezkerelerin süresi ‘kararlılık’ vurgusu
Yarın Meclis Genel Kurulu’nda Irak-Suriye tezkeresi görüşülecek. Cumhurbaşkanı’na sınır ötesi operasyon konusunda verilen yetkinin 30 Ekim 2023’e kadar uzatılması öngörülüyor. 2013’te, Suriye ve Irak tezkereleri birleştirildi ve şimdiye kadar 7 kez 1 yıl süreyle uzatıldı. Sürenin bu kez 2 yıl olması dikkat çekti. Yapılan bazı yorumlara göre bunun nedeni, 2022 Kasım’ında seçim beklentisi. CHP’nin “Hükümet Kasım 2022’de seçimi hedeflediği için gelecek 30 Ekim’de TBMM’nin sandık tatilinde olacağı varsayarak iki yıl istemiş olabilir” görüşünde olduğuna dair haberler gündeme geldi.
Ancak konuya yakın kaynaklar ‘seçim’ değil, sorunlu sahalarda kısa sürede sonuç alınamadığı gerçeği ve sahadaki diğer unsurlara karşı ‘kararlılık’ vurgusu gerekliliği nedeniyle genel olarak tezkere sürelerinin uzadığını belirtiyor. Örneğin Afganistan için 2015’teki tezkerede süre 2 yıldı. Son Afganistan tezkeresi Aralık 2020’deydi ve süresi 18 ay, yani 1,5 yıldı. Libya için Aralık 2020’de kabul edilen son tezkerede de süre 18 aydı.
Ayrıca bir önceki tezkerede “PKK/PYD-YPG, Fırat’ın doğusunda bölücü gündemine hız vermiştir” cümlesi yer alırken, yarın görüşülecek olanda ‘Fırat’ın doğusu’ ifadesinin yer almaksızın, cümle “PKK/PYD-YPG, Suriye’de bölücü faaliyetlerine devam etmektedir” olarak yer aldı. Kaynaklar bu konuda da “terörle mücadelede alan sınırlaması yapılmasına gerek yok” yorumunu yapıyor.