AK Parti ve CHP birer hafta arayla belediye başkanlarını toplayıp kamp yaptı. CHP 17 - 19 Aralık'ta Kayseri'de, AK Parti 22- 24 Aralık'ta Kızılcahamam'da. İki ayrı ittifakın büyük partilerinin kamplarındaki ortak noktalara ve amaçlara dikkat çekmeye çalışacağım ama önce mekan seçimleri konusundaki bir notu aktarayım.
Kızılcahamam, uzun süredir AK Parti'nin mutat kamp mekanı. 17 - 25 Aralık operasyonlarından sonra FETÖ'nün Kızılcahamam'daki otelde görüntü tuzağı kurduğunun da ortaya çıkmasıyla, partinin kuruluş toplantısının yapıldığı Afyon'a bir dönem gidilmişti. Kızılcahamam, hem Ankara'ya yakınlığı, hem de ulaşım kolaylığı nedeniyle yıllardır tercih nedeni. CHP de milletvekili kampları için genellikle aynı gerekçeyle Abant'a gider ama haziranda belediyeler için düzenlediği kampı Gaziantep'te, ikincisini de Kayseri'de yaptı. AK Parti'nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki'ye nispet olsun diye Kayseri'ye gidilmiş olabilir mi derken, asıl gerekçenin 'CHP'nin az oy aldığı' hatta 'belediyesinin az ya da hiç olmadığı il'
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 13 Aralık'ta TBMM Genel Kurulu'nda Ermenistan ile normalleşme çerçevesinde özel temsilci atanacağını açıkladı. Bundan kısa süre sonra Türkiye'nin özel temsilcisinin Washington eski Büyükelçisi Serdar Kılıç olduğu ilan edildi. Cumartesi akşam saatlerinde de Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vahan Hunanyan, ülkenin özel temsilcisinin Parlamento Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan olduğunu duyurdu. Rubinyan, Kadife Devrim sonrasında bir süre Dışişleri Bakan Yardımcılığı yapmış, Rusça ve İngilizce'ye ilave olarak orta derecede Türkçe de bilen, Türkiye'yi tanıyan bir isim. Temsilcilerin netleşmesinden sonra odak noktası; görüşme trafiği, çalışma yöntemi ve yol haritası olacak.
Bu seferki normalleşme çabasını 2009 yılındaki "futbol diplomasisi ve Zürih sürecinden" ayıran noktalardan biri, özel temsilci tercihi. 2009'da 'kolaylaştırıcı' ülke olarak İsviçre müzakere sürecinde rol üstlenirken, Zürih'te 10 Ekim 2009'da "Diplomatik İlişkilerin Tesisi" ve
2 Haziran 2012. TRT Haber’de yayınlanan haber metninden bir bölüm:
“Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ‘Aselsan’ın hisselerinin yüzde 51’inin İsrail’e satıldığı’ yönündeki haberleri değerlendirdi. Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
Müsteşarımıza ‘Bu işin aslı nedir?’ diye sordum. ‘Efendim öyle bir şey yok’ dediler. Aselsan’ın hisselerinin yüzde 85’i Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme (TSK) Vakfı’na aittir. Geri kalan yüzde 15 hisse ise, borsadadır. Onlarda da hisse devri yok. Türkiye’de birtakım çevreler rahatsızlar...”
Ben devletin resmi yayın organındaki haberi örnek olarak tercih ettim. Google’a yazın, yakın tarihli birçok haber var. 2012 yılında Aselsan hisselerinin yüzde 85’i TSKGV’ye ait, yüzde 15’i İMKB’de işlem görüyordu. Bugün, hisselerin yüzde 25,80’i Borsada işlem görüyor, geri kalanı hâlâ Vakfa ait.
Bazı konular var ki, üzerine ne söz
Muhalefet partilerinin 6’sının ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ çalışması için aynı masa etrafında oturması ‘birlik-beraberlik’ fotoğrafı verse de bunun ‘ittifak fotoğrafı’na dönüp dönmeyeceği henüz belli değil. Üstelik, sistem çalışmasının benzerini ‘ekonomi’ için de yapma girişiminin 6’ya tamamlanıp tamamlanmayacağı şüpheli. Çünkü, CHP’nin önce İYİ Parti’nin kapısını çalarak başlattığı girişimin ilk buluşmasına şimdilik Demokrat Parti ve Gelecek Partisi katıldı. DEVA ve Saadet bir süre daha ‘izlemede’ kalacak gibi. Nitekim, CHP’nin ekonomi masasındaki temsilcisi ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, parti katılımının genişleyip genişlemeyeceğine dair soruya “Bugün bu kadarız” karşılığını vermekle yetindi.
Kimilerine göre bu bir aradalık için ekstra çaba sarf eden taraf; CHP. Millet İttifakı’nı bir arada tutmanın yanı sıra, genişlemesi için de en çok çaba harcayanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
Ankara’da siyasetin nabzı Meclis’in açılmasından bu yana, her geçen gün biraz daha hızlanıyor. Yeni heyecanımız liderler ve hatta heyetler halindeki ziyaretler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 17 Kasım’da Külliye’de gerçekleştirdikleri görüşmeye - ki sadece bir kaç hafta önce buluşmuşlardı- , aynı gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ekonomi kurmaylarıyla birlikte ani İYİ Parti ziyareti eklenince, basın mensuplarıyla siyasetçiler arasında işleyen telefon trafiğini görmeliydiniz.
Üstelik bunlar sadece ‘görünür’ olanlar. Bir de fazla dikkat çekmesin diye İstanbul’da gerçekleştirilen, şehrin büyüklüğü içinde daha kolay gizlenebilen ‘ittifak buluşmaları’, mevcutların dışında kompozisyon çalışmaları var. Bazı partiler ‘ilan etmeksizin’ kampanya fazlarını başlattı. Seçim bildirgelerini yazmaya koyulanlar, strateji ekiplerini oluşturanlar var. Hatta bazı partiler şu aşamada ‘ince
Ekim ayı başında vefat eden Saadet Partisi’nin (SP) Yüksek İstişare Kurulu eski Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iki görüşme gerçekleştirdiğinde yapılan ilk yorum, ‘Saadet’i Millet İttifakı’ndan uzaklaştırma girişimi’ydi. Zira Erdoğan, Parti’nin genel başkanı Temel Karamollaoğlu yerine Asiltürk ile görüşmeyi tercih etmişti. Asiltürk ve Karamollaoğlu arasında, ‘Millet İttifakı’nda olmanın kazandırdıkları, kaybettirdikleri ve eleştiri dili’ konularındaki görüş ayrılığı biliniyordu. Asiltürk’ün yaz başındaki kongre çağrısı da anlaşmazlığı, gerilimli bir hale getirmişti. Bir de kulaktan kulağa Asiltürk’ün Cumhur İttifakı’nda yer almak için 20 milletvekilliği şartı ileri sürdüğü aktarılıyordu.
Yakın çevresi, Erdoğan ile görüşmede, ittifak daveti olduğunda, Asiltürk’ün “İttifak meselesi seçim dönemi meselesidir. Buna şimdi girmek bize yarar sağlamaz. Bizim, Millet İttifakı ile de dirsek temasımız, görüşmelerimiz var. Bize
Birleşik Krallık, COP26 olarak anılan 26’ncı BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı dönem başkanlığı süresince “en etkin çalışan büyükelçiliğimiz hangisiydi” konulu bir araştırma yapsa, Ankara Büyükelçiliği üst sıralarda yer alacaktır. Kastı merak edenler Büyükelçiliğin ve Büyükelçi Sir Dominic Chilcott’un sadece sosyal medya hesaplarına göz gezdirerek fikir edinebilir.
Büyükelçi Chilcott’un Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele kapasitesine ve çalışmalarına, gazetecilerden daha vâkıf olduğu söylenebilir. 31 Ekim’de başlayan COP26’ya bir hafta kala Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) “İklimce Sohbetler” özel oturumuna ev sahipliği yaparak, küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması odaklı konferansın ‘amaçlarını’ anlatan Chilcott, konferansın sonuna doğru da bir grup gazeteciyle bu kez ‘çıktılarını’ değerlendirdi.
100’den fazla ülke
Chilcott konferans süresince katılımcı ülke ve
HDP’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM)süren davada dokuzuncu aşamaya gelindi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (YCB) 2 Mart 2021’de HDP hakkında inceleme başlattığını açıklamasıyla başlayan süreç, 17 Mart’ta kapatılması istemiyle AYM’ye başvuru ile sürdü. AYM, ‘eksik tespitler’ nedeniyle 31 Mart’ta YCB’na iade ettiği iddianame yeniden düzenlenerek, 7 Haziran’da, hakkında siyasi yasak istenen kişi sayısı 687’den 451’e indirilerek tekrar sunuldu. AYM’nin bu kez kabul ettiği iddianame, 9 Temmuz’da HDP’ye tebliğ edildi.
HDP, 11 Ağustos’ta AYM’ye savunma için ek süre talebinde bulundu. İddianamenin yanı sıra, tüm soruşturma, kovuşturma ve fezlekeler, tanık, gizli tanık ve itirafçılara ait bilgiler, partinin il, ilçe binalarında yapılan aramalara dair evraklar ve kararların tebliğ edilmesi de bu başvuruda istedi. AYM, HDP’nin talebine 2 Eylül’de aldığı ara karar ile 2 ay daha ek süre cevabını verdi. Tanınan ek sürenin dolmasından bir gün önce, yani 5