Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tarım ve Orman Bakanı Kirişci’ye göre kırsala dönüşün dinamosu kadınlar ve gençler olacak. Kırsalın yeniden dizayn edileceğini söyleyen Kirişci, “Köyler yaşam merkezi haline getirilemezse, uzaktan kumanda ile üretim yapılmaz” dedi. 76 ilden, 270 bin araçla İstanbul’a sebze ve meyve taşındığını, 140 bin kilometre yol kat edilirken de 117 bin ton karbondioksit salındığını belirten Bakan Kirişci, “1 kilo domates için 800 km yürümek mi lazım?” diye konuştu.

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’ye göre kırsala dönüşün dinamosu kadınlar ve gençler olacak. Kırsalın yeniden dizayn edileceğini söyleyen Kirişci, “Köyler yaşam merkezi haline getirilemezse, uzaktan kumanda ile üretim yapılmaz” dedi. 76 ilden, 270 bin araçla İstanbul’a sebze ve meyve taşındığını, 140 bin kilometre yol kat edilirken de 117 bin ton karbondioksit salındığını  belirten Kirişci, “1 kilo domates için 800 km yürümek mi lazım? İstanbul’u da, Erzurum’u da kurtaracak olan kent tarımı” diye konuştu. Kirişci şunları anlattı:

Haberin Devamı

Kırsalı yeniden dizayn edeceğiz

Köylerde muhtarlarımız kendini seçiyor. Bir başkası yok. Abartarak söylüyorum ama böyle köylerimizin sayısı az değil. Buralar eğer yaşam merkezleri haline getirilemezse, uzaktan kumanda ile üretim yapılmaz. İnsanları oraya gelmeleri için cezbedecek uygulamalar yapmamız lazım. Taşımalı eğitim, kırsalın bu hale gelmesinin önemli nedenlerinden oldu. Geçmişte sağlık, eğitim hizmetleri, yollar yoktu ama bugün köylerin her şeyi var. Çocukları köyde eğitmek gibi bir mecburiyetimiz var. MEB ile 1 Kasım’da ilk uygulamayı gerçekleştireceğiz. Kent merkezine yakın köylerden başlanacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek ‘Akıllı Köy’ uygulaması var. Köyün yanı başında bitkisel, hayvansal üretim yapılacak. Şu an Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bunlara çalışıyor. Konya, Karapınar, Hotamış Köyü’nden başlayalım dedik. Gittiğimiz illerde de ‘bize örnek bir köy verin, orada hayata geçirelim’ diye bir çalışmamız var. Kırsalı yeniden tahkim ederek, cazibe merkezi haline getirerek, üretimi de teşvik edeceğiz.

Haberin Devamı

1 kilo domates için 800 km yürümek mi lazım

- Bir konuşmanızda ‘kırsala dönüş başladı, daha çok arttırmamız lazım’, dediniz. Elinizde geri dönüş oranına ilişkin veri var mı?

Kırsala dönüşü sağlayacak önemli unsurlardan biri refah seviyesidir. Tarımın vazgeçilmezliği ve stratejikliği paylaşıldıkça kırsala dönüş mutlaka olacak. Batıda insanlar gündüz şehirde mesailerini yaparlar, geceyi kırsalda geçirirler. Biz gündüzünü de gecesini de kırsalda geçirsin istiyoruz. Bu fakirlik alameti değil. ‘İşletmemiz küçük, bize gelir getirmiyor’… Hiç alakası yok. Orada ne ürettiğinize, ne kadar mesai harcadığınıza bağlı. Üretimde kendi aile gücünüzü kullanmaz, başka iş güçlerine kaynak aktarmak zorunda kalırsanız, olmaz. Tarım böyle bir faaliyet değil. ABD IIlinois’de hayvancılık işletmesinde aile bireylerinin bizatihi çalıştığını görürsünüz. Dede, nine, anne, baba, torun, 400-500 hayvana bakar. Çok önemli gücümüz; kadın ve gençlik.

- Sanırım önce kadının toprağa bağlanması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Haberin Devamı

Kesinlikle. Baba ölüyor, aile dağılmıyor ama kadın öldüğünde aile darmadağın oluyor. Üzerinde durmamız gereken, kadın. Gençlerin ilgisini çekebilecek, inovatif projeleri varsa aynı TEKNOFEST kuşağında olduğu gibi, ‘Sizin projeniz varsa hayata geçirelim’ diyeceğiz ve gençlerin önünü açacağız. İnşallah, yine bir hayalimiz: Tarım sektörüne yön veren bir Kadın ve Gençlik Konsey’i oluşturmak. Bunu ilk kez söylüyorum. Eğer akıl dane insanlardan, vizyon sahibi insanlardan bir Konsey oluşturacaksak, bunun kadınlardan ve gençlerden oluşması bizim için en büyük güç. 2021 sonu itibarıyla ortalama yaşımız 33,1. Yani, nüfusun yüzde 50’si 33,1’in altında. 18 milyon okula giden, 8 milyon üniversiteye giden gençlik var. 26 milyon. ABD’yi Almanya’yı, Fransa’yı çıkarın, var mı Avrupa’da 26 milyon nüfuslu bir ülke? Elinizde böyle bir insan kaynağı materyali var. Bu zenginliği tarımsal üretimde de kullanabiliyor olmamız gerek. Yazılım, bilişim sektörü bundan istifade ediyor, tarım niye istifade etmesin.

- Kent tarımında planınız ne?

İngiltere’de okudum, doktoramı orada yaptım. 1990’lı yıllarda hassas uygulamalı tarım çalıştım. Otonom araçlarla başlıyorsunuz ve daha sonra droneler vs... GPS’i söylerken zorlandığımız bir zamandan herkesin söyleyebildiği bir zamana evrildik. ‘Pandemi yaşandı tarım kritik oldu’ diyen birisi değilim. Başından beri tarımın dünya için stratejik, vazgeçilmez olduğunu söylüyorum. 838 milyon insan açlıktan hayatını kaybediyor. Yaklaşık 3,1 milyar insan da gıdaya erişimde güçlük çekiyor.

Her katta üretim yapılan alanlar

Arkadaşlarıma, şimdiden apartman binası gibi her katında üretim yapılan alanlar hayal edin dedim. Bu olmaz bir şey mi? Bunları yapmak zorunda kalacağız. Ülkelerin kendine yeterliliğini konuşuyoruz değil mi? Peki ülkenin içinde bir şehre ya da birkaç şehre yüklenilmiş, üretimin bütün yükünü bu şehirler çekiyorsa, bu doğru bir şey mi? Şu an İstanbul’un yaşanmaz hale gelmesinin sebebi bu, Kocaeli, Bursa’nın düştüğü durum bu. Sanayiyi Anadolu’ya yayalım çabası, bunun tezahürü. Aynı şey kent tarımının da gerekçesi olarak görülmeli. Gerek iç tüketim, gerekse ihracata dönük üretimi yapan kentler sahil şehirleri. Adana’dan başlıyor, Hatay’ı da kısmen koyalım, Mersin, Muğla, İzmir.

‘Uygun yerlerde üreteceğiz’

Kent tarımında vurguladığımız şey, raf ömrü kısa olan şeyler, meyve ve sebzeler. Buraya odaklanıyoruz. Buğday, arpa, çeltik vs. değil. Onlar bizim zaten stratejik ürünlerimiz ve uygun yerlerde üreteceğiz. Kent tarımı ürünleri raf ömrü kısa, lojistik mesafesi kısa ve bundan kaynaklı maliyeti ve karbon ayak izi, egzoz emisyon ve maliyeti düşük ürün. Bir kilo domates için 800 km. yol yürümek mi lazım? Yanı başımızdan toplamamız lazım derseniz, cevap belli.

İstanbul’da 76 ilden, 270 bin araçla sebze meyve taşınıyor

76 ilden İstanbul’a -ki İstanbul tüm Türkiye’nin yaş sebze ve meyve ihtiyacının yüzde 25’ini istiyor- 270 bin araçla bu ürünler taşınıyor. 140 milyon km. yol kat ediyor bu araçlar, 140 milyon… Türkiye’nin çaprazına baksanız 1800 km. 1800 km. çaprazı olan bir ülkede, 140 milyon km. yol kat ediyorsunuz. Bunun sonucu 117 bin ton karbondioksit salıyorsunuz. Çevreci değil, maliyeti yüksek. İstihdamı doğduğu yerde sağlamak dururken... Erzurum nüfusunun 2 katı nüfus kent dışında yaşıyor. Neden gitmişler, daha iyi bir hayat mümkün olmadığı için. Kent tarımını bu perspektif içinde değerlendirmemiz lazım. İlin kendine yeterliliği, karbon ayak izi, ürün tazeliği, istihdam, maliyeti düşürme. Bu ürünleri ihraç edecek olsak, Yeşil Mutabakat’ta ‘Üretimi yaparken ne kadar karbon ürettiniz’ diyorlar. Karbon ayak izini gümrük vergisi uygular gibi uyguluyor. Buna hazır olmamız lazım.

İlla duvara toslamak gerekmiyor

Hollanda karbon ayak izi yüksek diye büyükbaştan küçükbaş hayvana geçiş yapıyor. Örnekler önümüzde duruyor, illa duvara toslamamız gerekmiyor. Geldiğim günden beri söylüyorum; İstanbul’u da kurtaracak olan, Erzurum’u da kurtaracak olan kent tarımı…

Buna neyi eklemeye çalışıyoruz? Eğer üretim endüstriyel serada olursa, çok iyi olur. Yani iklimi soğuk ama ısıtmada enerji giderlerini kendisi giderebilecek iller, jeotermali, RES’i, GES’i olan illerde yapabilirsek ... Çanakkale, Balıkesir, oralar rüzgar tribünleriyle dolu. Oradan elektrik üretip, getirip de sera ısıtmasında kullanabiliyorsanız, zaten maliyetinizin önemli bir kısmını karşılıyorsunuz demektir.

- Oysa seracılıkla özdeşleşen yer sıcak Akdeniz Bölgesi…

Bir bardak aldınız, bunla yılda bir kere çay içmek var, her gün çay içmek var. Afyon Bolvadin, Sandıklı, Kırşehir, Kozaklı, Ankara’nın çeperi, Diyadin, Dikili, Efeler... Jeotermal, RES, GES… Bir de son dönemde biokütleden yani tarımsal atıklardan, ağaç atıklarından elektrik üretimi yapılıyor.

Balıkesir bölgesinde büyük potansiyel var

Balıkesir böyle bir bölge. Şu an bize göre en büyük potansiyel burada var. Sakarya’da da var benzer bir durum ama Balıkesir’de 8 bin dekarlık bir alan jeotermal ve RES ile, biokütle ile ısıtılacak ve ısıtıldıktan sonra 11,5 ay kullanılacak gibi... Orada 10 bin kişi istihdam edilecek. Buyurun, sadece 8 bin dekarda 10 bin kişiye istihdam ve 250 bin ton sebze yetiştireceksiniz. Yıllık domates üretiminizin yüzde 40’ını orada yetiştireceksiniz. Türkiye’nin toplam 5200 dekar jeotermal sera varlığı mevcut. Dünyada 30 bin dekarlık bir alan. Biz rahatlıkla bunun yüzde 50’sinden fazlasına sahip olabilecek bir ülkeyiz.

Türkiye’de toprak bitmedi

FAO verilerine göre 41 ülke toprak kiralıyor. Devlet olarak kiralayan da, özel sektör olarak kiralayanlar da var. Kamu olarak kiralamamız söz konusu değil ama özel sektörümüzün dinamizminden yararlanarak, mesela çok su tüketen, ‘bu bölge için bu doğru ürün olmaz’ dediğimiz ürünü başka coğrafyalara kaydırmamız gerekiyor. Venezuela’ya gittik, bazen yarım saat aralıklarla yağmur yağdığı söylendi. Allah suyu vermiş. Orada yapacağınız üretimler ile ülkenizin bu tür ihtiyaçlarını karşılayabilirsiniz.

Muhalefetin tepkisini de anlamıyorum. Müteahhitlerimize havalimanı, otoyollar, demiryolları, AVM işletmeciliği yaptırıyorsunuz da tarıma gelince neden ‘Türkiye’de toprak mı bitti, tarım mı bitti de oraya gidiyorsunuz’ diyorsunuz. Türkiye’de toprak bitmedi elbette üretim devam ediyor ama bizim arz güvenliği dediğimiz ‘bulunurluk’ kavramının altını doldurmamız gerekiyor. Arz güvenliği deyince insanlar belki anlamakta güçlük çekiyor. Bir ürüne ihtiyacınız varsa, şartlar ne olursa olsun ürünü bulundurmak zorundasınız. Bu ürünü içeride üreterek mi, dışarıdan ithal edip mi bulacaksın? O ithalde de yol, bizim insanımızın ürettiklerinden almak.