Lüks alışveriş merkezleri,
mistik tapınakları, plajları,
her bütçeye uygun otelleri, Doğu ve Batı mutfaklarından tatlar sunan lokantaları, eğlence mekanları, sanat galerileri, pazarları, üniversiteleri ve 7 milyonu geçen nüfusuyla Asya’nın her daim çekim merkezidir Hong Kong...
İlk gittiğimde takvimler daha 90’ların başıydı ve şehrin tam merkezindeki, gökdelenleri sıyırarak inilen, dünyanın en tehlikeli altıncı havalimanı olan Kai Tak henüz kapanmamıştı. Bugün kullanılan ve kentin bayrak taşıyıcı havayolu Cathay Pacific’in merkezi olan Chek Lap Kok Adası’ndaki havalimanı 1998 Temmuz’unda ‘dünyanın en büyüğü’ unvanıyla açıldı. Şehre ulaşımsa kolay, Airport Express adlı hızlı tren hattıyla şehir merkezinde Kowloon’a varmak 21, Hong Kong Central ise 24 dakika sürüyor.
Zengin ve büyüleyici
İnanılmaz bir coğrafya ve büyüleyici bir ülke burası. Her adımda farklı bir yönünü keşfedecek, yakalayacağınız muhteşem anları makinanızla ölümsüzleştirirken, “Keşke
daha çok zamanım olsaydı” diyeceksiniz. Tarih, kültür, gelenekler ve mimari açıdan inanılmaz zengin, son derece ilginç bir destinasyon. 1842’den sonra İngilizler’in yönetiminde olan Hong Kong, anlaşma süresi bitiminde 1997’de
14 Şubat ‘a iki gün kaldığını görünce, bu haftanın konusu aşk olsun dedim ve vakti gelince kullanmak üzere kenara ayırdığım notlara daldım. Bir kez daha fark ettim ki, konu aşk olduğunda kadın önemli faktör... Ne kadar güçlü ve tutkuluysa kadın, aşk o kadar uzun ömürlü ve güçlü oluyor. Aksi durumdaysa hiç şansı yok aşkın. Madem kadın önemli aşkta, ben de iki güçlü kadının aşkını konuk eyledim bu hafta...
Eren Hanım ve Bedri Rahmi
1911’de Trabzon Görele’de doğar Bedri Rahmi. Ernestine ise Romanya’nın Yaş şehrinde ondan dört sene önce doğmuştur. Takvimler 1930’u gösterdiğinde, yolları Paris’te Andre Lhote’nin atölyesinde birleşecek ve tüm zorluklara, sorunlara ve dahi Bedri Rahmi’ye rağmen bir daha da ayrılmayacaktır. Rumen Ernestine çok sever Bedri Rahmi’yi, adını Eren olarak değiştirecek, memleketini terk edip, İstanbul’a yerleşecek kadar. Bedri Rahmi derseniz, o da sever bu Rumen kızını, ailesini karşısına alacak kadar. 1936’a evlenirler ama Bedri Rahmi çok geçmeden gönlünü bir başkasına, öğrencisi esmer güzeli Ermeni Mari Gerekmezyan’a kaptırır. Bedri Rahmi’nin ünlü ‘Karadut’ şiirinin de kahramanı olan Mari, 1946’da terki diyar eğler bu dünyayı... Yıkılan sanatçıya kol
Aylardan şubat olunca, doğal olarak tatil tercihi, en iyi kar ve en uygun fiyatı sunan kayak merkezleri oluyor. Orta Avrupa’daki kayak merkezleri de her daim bu listenin başında yer alıyor. Bunlar arasında Avusturya, ülkenin tamamına dağılmış 377 kayak merkeziyle her seviye ve tercihe uygun kar garantili pistleri, festivalleri, yarışmaları, şovları, lokanta, cafe ve barları, her bütçeye uygun otelleriyle, en çok tercih edilen ülkelerin başında geliyor.
Dünyadaki sayılı merkezler
Kış sporları deyince akla ilk gelen yerlerden biri Tirol’un başkenti Innsbruck, 1964 ve 1976 Kış Olimpiyatları’nın da ev sahibi. 1937’den beri hizmet veren St. Anton-Arlberg, tüm yıl kayak yapılabilen dünyadaki birkaç merkezden biri olan Hintertux, iki ülke arası kaymak isteyenlerin seçimi Ischgl, James Bond ile dünyaca tanınan Sölden bunlardan sadece birkaçı...
İşte bu yıl sizin için seçtiklerim...
Ischgl
45 lift ve teleferiğin hizmet verdiği 238 km. toplam uzunluğa sahip pistleriyle Ischgl, kayak ve snowboard severlerin kutsal merkezlerinden biri. Yüzde 90’ı 2 bin metrenin üzerinde yer alan Ischgl’de, kasım sonundan mayıs başına kadar kar garantisi var. Yaklaşık bin 600 kişinin yaşadığı merkez,
Birbirinden farklı kültürlerin karıştığı ilginç bir coğrafyadır Trakya... Bir köprüdür Asya ile Avrupa arasında... Orta Asya’dan Balkanlar’a, yolu buralara düşmüş tüm kültürler birbirlerinden etkilenmiş, ortak kültürler ve adetler oluşmuştur yüzyıllar içinde... Ve bunlardan biridir Bocuk Gecesi...
Cumartesi günü Lozan Mübadilleri Vakfı üyeleriyle Edirne Keşan’a bağlı Çamlıca’daydım Bocuk Gecesi için. Uzun zamandır bu kadar hoş bir grupla böylesine eğlenceli bir gezi yapmamıştım. Çok eğlendik, güldük ve çok şey öğrendik. Bence seneye yapılacaklar listenize Bocuk Gecesi’ni şimdiden ekleyin.
Peki neresi bu Çamlıca?
Binlerce yıldır önemli bir durak olan Çamlıca ya da eski adıyla Grabuna, Edirne Keşan’a sadece 13 kilometre uzaklıkta. Derler ki, Avrupa’ya ilerleyen Yıldırım Bayezid, ordularını dinlendirdiği yere yeniçerilerine yardımcı olan çobanın adı olan Grabuna’yı verir. Her daim göçmenlere ve farklı kültürlere ev sahipliği yapar Çamlıca. Gacal, Pomak, Boşnak, Arnavut, Balkanlar’dan gelenlerin ilk adresi olur, Rum ve Türkler’in 1934 yılına kadar birlikte yaşadığı Grabuna...
Bir kış geleneği...
Bocuk Gecesi’nin Balkanlar’da yaşayan Türklerce kutlanan bir kış geleneği olduğu
Tam 123 gün önce çalan ilk zille, ilk ve orta öğretimde öğrenim gören yaklaşık 18 milyon öğrenci için başlayan güz yarıyılının son zili geçtiğimiz cuma çaldı ve 4 Şubat’a kadar tam 16 gün sürecek tatil başladı.
Karla kaplı dağlar, yurt içi ve yurt dışında onlarca eğlence parkı, birbirinden ilginç müzeler, vizyona giren filmler ve daha pek çok seçenek sadece çocukları değil, kendini hâlâ çocuk hisseden ebeveynleri de ruhunuzu dinlendirmek, vücudunuzu zinde tutmak, gerçek dünyanın sıkıcı ortamından uzaklaşmak ve hayal dünyasında unutulmaz saatler geçirmek için beklemekte.
Geçtiğimiz haftaların en çok sorulan sorusu, “Sömestirde ne yapalım?” oldu. Güzel yurdum doğusundan batısına birbirinden güzel seçenekler sunmakta eğlenmeyi hak eden öğrencilere... Her birini farklı zamanlarda deneyimlediğim birbirinden çekici seçenekler ikinci yarıya hazırlanan tüm genç seyyahları bekliyor.
Rahmi M. Koç Müzesi (İstanbul)
Açık ara Türkiye’nin eğlendirirken öğreten en iyi müzesi Haliç’in kuzey yakasındaki Hasköy semtinde. Kara ve demir yolu ulaşımı, denizcilik, havacılık, makinalar, bilimsel aletler ve çok daha fazlası bu müzede... Eğlenmeyi hak eden öğrenciler Uluç Ali Reis Denizaltısı,
Vakti zamanında yazdığım gibi başı ve sonu olmayan bir hikayedir İstanbul. O kadar zengindir ki, günlerce gezilse bitmeyecek kadar esere, müzeye ev sahipliği yapar, yazar ve şaire ilham verir yüzyıllardır. Ama üzücüdür ki bu yazar ve şairlerin yaşadıkları ve yazdıkları yerler ya unutulmuş ya da yok olup gitmiştir zaman içinde... Şanslı olan birkaçı ise müzeye dönüştürülmüş, bir avuç ziyaretçiyle umutlarını kaybetmeden var olmaya çalışırlar yıllardır.
Kışın İstanbul’da gezilmez, donar insan diyenlere inat, gelin keşfe devam edelim Şehr-i İstanbul’u. Peşine düşelim edebiyatın, edebiyatçıların ve onlardan geriye kalanların, ısıtalım üşümüz ruhumuzu bize bıraktıkları satırlarla...
Kemal Tahir’in Evi
‘Yorgun Savaşçı’ ile Yunus Nadi, ‘Devlet Ana’yla Türk Dil Kurumu roman ödülünü kazanır, hayatının 12 senesini mahpusta geçirir ve 1973 yılında bu dünyadan göçer Kemal Tahir. Yaşadığı ve hayata gözlerini yumduğu Şaşkınbakkal’daki mütevazı dairesi, eşi Semiha Tahir’in kurduğu vakıf tarafından müze haline getirilir. Yazarın gözlüğü, daktilosu, piposu gibi kişisel eşyalarını ve kitaplığını görebileceğiniz müzede, her 23 Nisan’da da dostları ve sevenleri bir araya geliyor.
Alan Sokak,
Ege’nin, İç Anadolu’nun bağrına uzandığı noktada yer alır Afyon ya da bugünkü tam adıyla Afyonkarahisar. Topraklarının önemli bölümü Ege bölgesinde yer alırken, bir kısmıysa İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerine yayılan Afyon doğudan batıya, kuzeyden güneye giderken her daim geçtiğimiz, bildiğimiz ama tanımadığımız, değerini fark edemediğimiz yerlerden biri.
“Bu soğuk kış aylarında Afyon’da ne yapalım?” derseniz; sıcacık tertemiz, zengin mineralli kaplıcalarının keyfini çıkarabilir, tarihin kültürle harmanlandığı şehri, şehrin hemen yanı başındaki, Büyük Taarruz’un 26 Ağustos 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal tarafından başlatıldığı, sevk ve idare edildiği Kocatepe’yi ya da Anadolu’nun ikinci Kapadokya’sı Frig Vadisi’ni gezebilirsiniz
Haydi gelin Afyon’un sunduğu hazineleri keşfe çıkalım ve sonrasında kollarına bırakalım üşümüş vücudumuzu şifalı kaplıcalarının.
Tarihin derinliklerinden günümüze
M.Ö. 3000’e kadar gider tarihi Afyon’un... Hattiler’i görürüz M.Ö. 2000’lerin başında ama başrolü Hititler’e kaptırırlar çok geçmeden. Hititler, sahneyi Frigler’e bıraktıklarındaysa M.Ö. 1000’dir. Onları Persler, Büyük İskender, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar izler. Her biri
Yeni bir yıl, yeni umutlar, başlangıçlar, planlar, seyahatler, keşifler, tatlar ve yeni aşklar demek…
Umutlarınız, başlangıçlarınız ve aşklarınız konusunu bilemem ama diğerleri hakkında planlarınızı yaparken, işinize yarayacak birkaç şey söyleyebilirim sanırım. Haydi gelin 2019’da nerelere ne zaman gideceğiz, beraberce planlayalım.
Ocak-Şubat
Önce Türkiye! Herkes kış aylarında kar peşinde ama bir de Afyon gibi kışın içinizi ısıtacak kaplıca seçeneği var. Sıcacık bir banyo teknesi içinde tertemiz, zengin mineralli suların keyfini çıkarın. Apameia, Dokimaia, Göynüş Vadisi Açık Hava Tapınağı, Sandıklı Kalesi, Arkeoloji Müzesi, Afyon Ulu Camii ve diğer saklı güzellikleri keşfedin. Yurt dışı isterseniz ocak ayında Maldivler, Jamaika, Hongkog ya da St. Peterburg arasında seçim yapabilirsiniz. “İlle de kayak” diyorsanız, Avusturya her daim favorim. Tirol’ü bir kenara not ediverin.
İstanbul’daysa kış ayları müzeleri keşfe çıkmak için ideal. En son ne zaman gitmiştiniz Ayasofya, Topkapı ya da Kariye’ye?
Mart-Nisan
Türkiye’nin hanımefendisi İzmir, ilkbaharda bir başka çekici... Kordon’da bahar güneşi eşliğinde yürüyün, Kemeraltı sokaklarında kaybolun, küçük ama çekici müzelerini