Geçtiğimiz hafta İstanbul’u keşfe çıktığımız misafirlerimle soluklanmak için verdiğimiz bir kahve molasında, neden sinemaseverler için tavsiyeler içeren bir yazı yazmadığımı sordular. Sonrasındaysa sohbetin konusu, sinema ve dünyadaki festivallere döndü. Pek çok gezginin gittikleri ülkelerde yapılacaklar listesine sinemayı da ekledikleri ve yine azımsanmayacak sayıda insanın da yerel ya da uluslarası film festivallerini takip ettiği, aylar öncesinden plan yapıp, bilet aldıkları ortaya çıktı.
Kahvelerimizi bitirip, Edirnekapı’dan Haliç’e doğru turumuza devam etmeye başlamadan önce, sinemasever gezginler için mutlaka bir yazı kaleme alma sözü vermiştim bile...
Ancak konu bir yazıya sığamayacak kadar zengin olunca, bu ilk yazı kaçırılmaması gereken önemli festivalleri içerdi. İlerleyen haftalardaysa tarihi yaklaşan festivalleri, programlarını ve yapıldıkları şehirleri keşif için ihtiyaç duyacağınız
bilgileri içeren yazılar olacak.
Asya’dan Amerika’ya festivaller
Bugün Asya’dan Amerika’ya,
Cuma günü, 14 Şubat Sevgililer Günü... Aşk, insanoğlunun ne olduğunu yıllardır anlamaya ve anlatmaya çalıştığı, insanlığa hayat veren, yaşamını renklendiren, sınır, sınıf, yaş, zaman tanımayan ve bir güne sığmayacak kadar büyük bir duygu...
Nedir aşk?
Bu sorunun en güzel cevapları edebiyat eserlerinin satırları arasında saklanmakta esasında.
“Aşk (ışk)’ kelimesinin sözlük anlamı ‘sarmaşık’ demektir. Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır. Nice fidanlar, selviler, çınarlar, bir sarmaşık tarafından sarılınca git gide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp görünmez eyler, yok eder.
Sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi, sonunu hazırlamasıdır. Nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip, yok eder. Dıştan görünen yalnızca aşktır ve aşık da çevresini görmez olur.
Küçülen günümüz dünyasında, sadece insanlar ve bilgi değil; pek çok hastalık da inanılmaz bir hızla hareket ediyor. Bu da çok basit ve eskiden yerel bir tehdit oluşturan hastalıkların hızla tüm dünyaya yayılarak, salgın haline gelmesine neden oluyor.
Dolayısıyla da kendimizi ve ailemizi koruyucu önlemler almanın önemi her geçen yıl daha da artıyor. Bunlar sadece bulaşıcı hastalıklarla sınırlı değil kuşkusuz, kazalar dahil tüm olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmak, olası zararı önlemekte ya da en aza indirmekte önemli önemli faydalar sağlıyor.
Doktorunuza danışın
Yurt dışına çıkıyorsanız, seyahatten 4-8 hafta öncesi doktorunuza bir uğrayın. Gideceğiniz yer ya da yerlerle ilgili riskleri karşı alınması gereken koruyucu önlemleri öğrenin. İhtiyaç varsa gerekli aşılar, sıtma tehlikesine karşı koruyucu ilaçlar, rutin seyahat hastalıklar konusunda bilgilenin ve genel bir muayene olun. Kronik sağlık sorunlarınız varsa ve ilaç kullanıyorsanız, bu ziyaret rutin tedavinizi seyahatinize göre düzenlemek açısından daha da önem
Gezginler için Tehdidin Boyutu, Belirtileri, Korunma Yöntemleri
Bugünlerde yine yeni bir hastalık nedeniyle dünyada bir panik havası hakim ve her zaman olduğu gibi bilgi kirliliği de had safhada. Konu seyyahları da ilgilendirir hale gelince, biz de bu hafta, nedir bu tehdidin boyutu, konunun uzmanları ne diyor bir bakalım dedik
Bu gibi haberler ne kadar ciddiye alınmalı, seyahate çıkmadan önce en doğru ve güncel bilgiyi nerede buluruz derseniz, tavsiyem her daim T.C. Sağlık Bakanlığı’nın www.seyahatsagligi.gov.tr , www.hssgm.gov.tr ya da Dünya Sağlık Örgütü’nün www.who.int sayfaları.
Çin’e gidiyorum, nedir son durum?
Çin’de kesinleşmiş hasta sayısı 26 Ocak itibariyla 2 bin 744 kişi. 81 kişi ise hayatını kaybetmiş durumda. İnsandan insana bulaşma büyük ölçüde Wuhan şehrinde görülürken, farklı ülkelerde 38 tekil vakaya rastlanmış durumda. Hastalığın yayılmasını engellemek için çıkış noktası olan Wuhan’da toplu taşıma araçları kullanımı yasaklanmış, şehre giriş-çıkışlar
Kasım ayı geldi mi tatlı bir telaş sarar Çanakkale’den Muğla’ya tüm Ege’yi... Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan, benzer
pek çoğu ne yazık ki bugün unutulup gitmiş ya da unutturulmuş geleneklerimizden biri olan, deve güreşi sezonu başlamaktadır Ege‘de...
Bu yıl mart ayına kadar sürecek 2019-2020 sezonunun ilk güreşleri kasımın 17’sinde Aydın Yezidere’de yapıldı. Bunu İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Denizli ve diğerleri izledi. Pazar günü Selçuk’ta yapılan 40’ıncı güreşle sezonun yarısı tamamlandı. Kalan 40 güreş, 22 Mart’a kadar tamamlanacak. 22 Mart’taki son dört güreşse Aydın Güllübahçe ile Işıklı, Çanakkale Lapseki ve Muğla Mumcular güreşleri.
Hangisine gidelim?
Benim bu sene için tavsiyem, 26 Ocak Tire ya da 8 Mart Kuşadası güreşleri.
Tire derseniz, pazar günü güreşleri seyreder, pazartesi Tire’nin zengin tarihini, çevresini ve mutfağını keşfeder, salı günü ise dünyanın en büyük ikinci pazarı Tire pazarında kaybolduktan
Kış aylarının puslu günleri gelince, ince bir tembellik çöküyor insanın üzerine. Gezmek, kenti ve sunduklarını keşfetmek, nedense daha da bir zor geliyor pek çok kişiye... Şehr-i İstanbul’u keşif turlarının sayısı azalıyor ve müzeler sessizleşiyor. Yaz aylarında kum, deniz, güneş deyip, bayramları tatile çevirip, terk ettiğimiz İstanbul’la mesafeli ilişkinizi bir adım öteye taşımanın tam da zamanı esasında bu aylar...
Haydi gelin bu kış, şehr-i İstanbul’un gizli hazinelerini keşfe, Osmanlı’nın Cadde-i Kebir’i sanatın ve sanatçının her daim tercihi Beyoğlu’ndan başlayalım. Mesela Taksim’den başlayın yürümeye, keşfedin az bilinen ama tarihe iz düşmüş mekanları, bir göz atın sergilere ve dinletilere... Yorgun ayaklarınızı dinlendirirken bir kahve içimi gün sonunda, keyfini çıkarın yaptıklarınızın ve paylaşın dostlarınızla ölmsüzleştirdiğiniz anları...
Franz Liszt
Yakın dostu, ünlü şair Alphonse de Lamartine’nin araya girmesi sonucu Franz Liszt, bizzat Sultan Abdülmecid ve Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın
Bu yılın ilk yazısını, 2020’nin ilk yarısını planlamaya ayırdım. Ülkece ilk resmi tatil olan yılbaşı tatilinin yorgunluğunu atar atmaz, “Şimdi sırada ne var?” deyip, resmi tatil, sömestir, yaz tatili, konser, festival ve benzeri ne varsa tarihlerini araştırmaya başladık bile... Bunlara göre yıllık izinler ayarlanacak, biletler alınacak, yerler ayırtılacak ve gitmeden okunacak kitaplar belirlenecek.
Kısaca yapacak çok iş var!O zaman, haydi gelin hiç vakit geçirmeden başlayalım çalışmaya...
Resmi tatiller
Bu yıl çalışanlar 106 günü cumartesi ve pazar, 10.5 günü bayram tatilleri olmak üzere, 116.5 gün izin kullanacaklar. Hafta sonları ve bayram tatilleri çıktıktan sonra geriye kalan 248.5 gün de çalışacağız. İlk resmi tatil 1 Ocak’ı kullandık bile... Yılbaşından sonra ilk resmi tatil,
23 Nisan Perşembe günü yani Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, sonuncusu ise yine bir perşembeye denk gelen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı...
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, bu yıl salı günü; 1 Mayıs cuma günü;
2019’u birkaç saat sonra uğurlayıp, 2020’ye “Merhaba” diyeceğiz. Yılbaşı denince aklıma, çocukluğumun günleri geliyor önce... Evlerde farklı bir telaş olur, ‘alınacaklar listesi’ yapılır, sonra da alışverişe çıkılırdı o yıllarda... İç pilavıyla tavuk, yılbaşının olmazsa olmazlarının başındaydı. Kuruyemiş, tombala, içecekler ve de Barbaros Bulvarı üzerindeki eski Beşiktaş Postanesi önünde kurulan onlarca tebrik kartı tezgahını da unutmamak lazım. Onlarca kart seçilir, akşamları yazılır, pullanır ve tekrar postanenin yolu tutulurdu.
Televizyonun hayatımıza girmesiyle, yılbaşı kutlamaları akraba ya da arkadaşların da katılmasıyla evlerde televizyon başında kutlanır oldu. Herkesin aklında iki soru olurdu genelde: ‘Bu yıl yılbaşında acaba kar yağacak mı?’ ve ‘Acaba tek kanal olan televizyona dansöz çıkacak mı?’ Halit Kıvanç’ın ev sahipliği yaptığı yılbaşı programlarında kimler yoktu ki! Zeki Müren, Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Seyyal Taner ve daha pek çoğu... Ama iki kişi vardı ki onlarsız yılbaşı düşünülemezdi,