Müzeler, geçmişle aramızdaki bağlantı noktalarıdır. Doğru yönetildiklerinde; toplumları düşünmeye ve öğrenmeye yönlendiren, eğlendiren, kültürel mirası anlatan ve geleceğe aktaran, farklı kültürleri anlamamıza, kültürlerarası iletişimi geliştirmeye yarayan, gezginlerin programlarının vazgeçilmez parçaları olan mekanlardır.
Öyle müzeler var ki dünyada, insanlar binlerce kilometre yolu, sadece orası için katediyor. Bunlardan biri de St. Petersburg’daki Hermitage...
Haydi St. Petersburg’a!
Dünyanın en büyük ikinci müzesi Hermitage, sahip olduğu 3 milyondan fazla eserle en önemli sanat merkezlerinden... Tamamını gezmek 3-4 ay sürüyor.
1764 yılında Katerina’nın bir müzayededen aldığı 200 tabloyu saklamak için yaptırdığı Küçük Hermitage binasıyla başlar her şey. 1787’de Büyük Hermitage ile tiyatro binası, sanat eserlerinin sayısı artınca da, 1852’de Yeni Hermitage binası eklenir komplekse ve tüm yapılar Hermitage Müzesi adı altında toplanır. 1917 Rus Devrimi sonrası Kışlık
Bu haftanın yazısı, her daim saygıyla andığım, yazılarıyla tarihte yolculuğa çıktığım, Kaptan-ı Derya Yusuf Paşa’nın torunu, asker, hukukçu, değerli tarihçi ve yazar, 1963 yılında henüz 51 yaşındayken aramızdan ayrılan Halûk Yusuf Şehsuvaroğlu’ndan...
Önce ‘Asırlar Boyunca İstanbul’ kitabından aldığım Sultan Ahmet Camii’nin inşa hikayesini okuyun, sonra geçin bilgisayarınızın başına, tarayıcınıza https://tinyurl.com/ycyegohc yazın ve arkanıza yaslanın. Ekranınızı kaplayacak Sultan Ahmet Camii’nin ister iç avlusunda, isterseniz içinde 360 derece etrafınızda dönebilir, yukarı ya da aşağıya bakabilir, istediğiniz yöne yürüyebilirsiniz.
Yapılış hikayesi
14 yaşında tahta çıkan I. Ahmed, ömrünü büyük bir din vecdi ile geçirmiş bir hükümdardır. Yazlık kasırlarına mescitler, camiler yaptırtmış, dini günlerde başına Peygamber’in ayağı şeklinde bir tuğ takarak halka görünmüş, putlara, tasvirlere husumet beslemişti.
En büyük arzusu Ayasofya’yı geride bırakacak bir cami inşa ettirmekti. Fakat
Bırakın mavi-beyaz bulutların altında, tarihin arka sokaklarında kaybolup, ruhumuzu beslemeyi; köşedeki mahalle bakkalına gitmek bile önemli bir aktivite oluverdi artık... Galileo’dan bu yana “Yuvarlak” dediğimiz dünya ise 20 yaş altı ve 65 yaş üzeri için bir süredir dört köşeli!
Tanrı’ya şükür, teknoloji bu zor günlerde sadece bedensel sağlığını kaybedenlerin değil; ruh sağlığını korumak isteyenlerin de yardımcısı... Yerinizden kalkmadan, dünyanın en önemli kütüphanelerinin arşivlerini karıştırabilir, uzun zamandır aklınızda olan kurs ya da sertifika programına ünlü üniversitelerden birinde katılabilir veya dünyayı keşfe çıkabilirsiniz. Tek ihtiyacınız olan, bir bilgisayar ya da telefonla internet erişimi...
Yıllardır uçağa binemediğiniz için gidemediğiniz uzak diyarlar, gittiğinizde zaman yetmediği için doya doya gezemediğiniz müzeler, “Acaba gitmeye değer mi?” dediğiniz yerler artık bir parmak ucu mesafede!
Atina, Athena’nın şehri
Şimdi rahat koltuğunuza iyice bir yerleşin ve tarayıcınıza
Son yazının üzerinden dört hafta geçmiş... Ülkemiz ve insanlarının sabır, dayanışma ve ruh sağlıklarının sınandığı bu zor günler, bir müddet daha sürecek gibi gözükmekte. Ülke olarak en büyük avantajımız, genç, azimli, fedakâr ve iyi yetişmiş doktorlarımız, hemşirelerimiz başta olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarımız... Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
Sağlık Bakanlığımız, doğru kararları, hızla organize olan hastaneleri, ihtiyaç duyulan ilaçların hızla teminiyle pek çok hastanın hayatının kurtarılmasını sağladı.
Hatalar ya da olumsuzluklar yok mu? Var tabii ki... Ama zaman hatalara, olumsuzluklara odaklanmak zamanı değil; başarılara, iyi haberlere ve ruhumuzu dinginleştirecek şeylere yönelme zamanı...
Evet, okullar ve üniversiteler, eğlence yerleri, lokantalar, AVM’ler kapalı ve belli yaş gruplarının sokağa çıkması yasak. Ama tüm bu kısıtlamaların karşılığında da, kendimizi geliştirecek ve gelecek güzel günleri dolu dolu geçirmek için plan yapacak vakti elde ediyoruz.
FARKLI TERCİHLER
Salgından
Geçtiğimiz günlerde sevgili Pınar Kartal Timer, biri Karaköy Güzelleştirme ve Koruma Derneği, diğeri ise Zülfaris Sinagogu ile ilgili iki dosyayı, ‘Haberin var mı Karaköy’de yapılan güzel şeylerden?’ notuyla göndermiş. Pınar, Boğaziçi’nden okul arkadaşım... Konaklama sektöründe yurt içi ve dışında başarılarla dolu bir kariyeri takiben kurduğu Next Phase, uluslararası otelcilik sektörünün aranan danışmanlık şirketlerinden...
Karaköy Derneği dosyasını açtığımdaysa, bir başka sürpriz bekliyordu beni. Kısa zamanda yaptıklarıyla Karaköy’ün çehresini değiştirmeye başlayan ve semtin geleceği için tüm Karaköylüler’i bir araya getirmeyi başaran derneğin başkanı da bir başka eski dost Gökhan Özer’di. Sevgili Gökhan’la 30 yılı aşan bir dostluğumuz var. 1991 yılında katıldığı Global Menkul Değerler ailesinde o da pek çok başarıya imza atmış, bugün yönetim kurulu başkan vekilliğinin yanı sıra Global Yatırım Holding Genel Sekreterliği’ni yürüten başarılı bir
Takvimler 1862 Mayıs’ının 26’sını gösterdiği pazartesi sabahı, Boğaz’ın hırçın suları Küçüksu Kasrı’nın rıhtımını döverken, içeride hummalı bir hazırlık sürmekteydi.
Oxford ve Cambridge Üniversiteleri’nden mezun, Galler Prensi ve Chester Kontu unvanlarını taşıyan İngiltere veliaht Prensi Edward beklenmektedir. Prens Albert, Osborne vapuruyla çıktığı gayriresmi gezide, Mısır, Kudüs, Şam ve Beyrut’u ziyaret ettikten sonra Mayıs’ın 20’sinde geldiği İstanbul’dan ayrılmadan önceki son günüdür. Padişah Sultan Abdülaziz tarafından kasırda kahvaltıda ağırlanacaktır...
Osmanlı tarihinde bir ilk
Kahvaltıya katılacaklar arasında kimler yoktur ki, Osmanlı bürokrasisinden Sadrazam Fuad Paşa, Hariciye Nazırı Ali Paşa, Kaptan Mehmet Ali Paşa, Serasker Mehmed Rüştü Paşa, Meclis-i Vâlâ Reisi Kamil Paşa Birleşik Krallık tarafından ise İngiltere Sefiri Elliot ile Leiningen Prensi de kahvaltıya katılacak listesindedir. Ama bugünü Osmanlı tarihinde özel kılan, ne katılanlar ne de mekandır. Bugünün önemi, bir
Geçtiğimiz hafta Nilgün Hanım arayıp, “Hafta sonu Ekodosd ile Milas ve çevresinde yürüyüş yapacağız, Kuşadası’ndaysan sen de gel” dedi. Ekodods, doğayı, biyolojik çeşitliliği, ekosistemi korumak, doğayı koruma bilincini yaygınlaştırmak, sorunlara kamuoyunun dikkatimi çekmek amaçlarını güden Kuşadası merkezli bir dernek.
Doğa, tarih, kültürün korunmasına ve tanıtılmasına yönelik çalışmalarını Kuşadası’na taşındığımdan beri takip ediyor fırsat buldukça da etkinliklerine katılmaya çalışıyorum. Dilek Yarımadası’ndaki Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, Beşparmak Dağları, Bafa Gölü ve çevresi başta olmak üzere Kuşadası ve çevresinde başarılı çalışmalar yapmaktalar. Ekoturizm alt yapısını oluşturmak için yaptıkları çalışmalar ayrıca takdire değer.
Milas’a bahar geldi
Pazar sabahı erkenden Kuşadası’ndan Karya Uygarlığı’na başkentlik yapmış Milas’a doğru yola düşüp, Yaylaköy Tülüşah Kahvesi’nde sabah çaylarımızı yudumladıktan sonra iki
Şubat ayıyla birlikte dünyanın pek çok şehrinde birbirinden çekici karnavallar, ilginç ve rengarenk kostümler, danslar, müzikle sınırsız eğlence içeren programlar bir kez daha binlerce konuğu ağırlamakta.
“Şubat ayı karnavallar ayı” desek yanlış olmaz. Rio, Venedik, Mardi Gras, Tenerife, Patras, Binche, Cadiz ve Nice, aklıma ilk gelenler...
Bunlar arasında Rio Karnavalı, samba okullarının rekabeti, dansları, kostümleri ve sokak partileriyle hem bilinirlik hem de katılım olarak her daim listebaşı...
Şehirde eğlence vakti
Tüm karnavallar gibi Rio Karnavalı’nın da kökenine bakıldığında dini
öğeler var: Her yıl Paskalya öncesi dünyevi zevklerden uzak durma dönemi 40 günlük Büyük Perhiz başlamadan bir hafta kadar önce yapılır Rio Karnavalı... Geçmişini kimi 1640 kimi 1723 yılına kadar götürse de karnavalın atası sayılan ilk maskeli balonun 1840’da olduğunda neredeyse herkes hemfikir. Portekizliler tarafından Brezilya’ya getirilen Afrikalı kölelerce geliştirilen sambanın karnavalın bir parçası olması ise, 1900’lerin