Alamancı Mesut dünyaya karşı!

26 Haziran 2010

O, 2010 Dünya Kupasında Almanya’nın kurtarıcısı.
Güney Afrika’daki turnuvanın parlayan yıldızı.
Müstakbel hayat arkadaşının bile Mesut Özil için isim ve din değiştireceği konuşuluyor.
Werder Bremen ile bir yıllık sözleşmesi bulunmasına karşın, şimdiden çift rakamlı milyon eurolarla Premier ligin önemli takımlarının transfer listesine girdiğinden söz ediliyor.
Ya biz?
Bir Türk olarak Mesut Özil’in gösterdiği performans karşısında ne yapıyoruz?
Mesela neden ay-yıldızlı formayı giyemediğini sorgularken, Alman milli marşı okunurken dua etmesi hoşumuza gidiyor!

Yazının Devamı

Daum’un inadı, Yıldırım’ın sabrı

19 Haziran 2010

Aldatıldığına inanmış çiftler gibi Fenerbahçe ile Daum’un ilişkisi.
Aşk bitmiş. Güven kalmamış. Saygı desen hak getire.
Ortada bir evlilik akdi var. Bozarsan bedeli ağır.
Başkan Aziz Yıldırım açısından içinden çıkılası bir durum değil.
Yönetimdeki arkadaşlarına bağırıp çağırsa, “Kim yaptı kardeşim bu sözleşmeyi” diye kükrese, aralarından biri “Başkanım sen onayladın ya” diyecek.
Yıldırım’a kalsa parçalayacak o lanet olası 8 sayfalık kontratı ama, işin içinde ikinci Aragones skandalını yaşamak var.
Milyonlarca euroyu bir kez daha sokağa attın mı, ne muhteşem stadın, ne cefakâr taraftarın, ne de medyadaki destekçilerin kurtarabilir seni.

Yazının Devamı

Fenerbahçe kendini inkâr mı edecek?

12 Haziran 2010

Tarih 16 Haziran 2009.
Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Şubesi Sportif Direktörü olmuş.
Başkan Aziz Yıldırım kulübün internet sitesinden şu açıklamayı yapıyor;
“Sportif direktörlük yeni bir sistemdir. Türkiye’de belki de ilk kez biz uygulayacağız. Kendisine yardımcı olmamız şart. Ben ve yönetim kurulundaki arkadaşlarım bu kararı samimi ve ciddi biçimde aldık. Avrupai anlamda yapması gerekenleri bu kulüpte yapacaktır. Umarım üç yıl sonra buraya daha uzun yıllar hizmet edecek yeni bir mukavele imzalar.”
Peki neydi Sportif Direktörün görevi?
“Oyuncu izlemek, transfer görüşmesi yapmak. Transfer bütçesi ve alt yapıyla ilgilenmek. Teknik direktör seçiminde bulunmak. Teknik direktör ile yönetim arasında köprü vazifesi görmek.”
Bu kadarı bile başkanlık sultasının sürdüğü Fenerbahçe kulübü adına devrimdi.

Yazının Devamı

Onur’lara yabancı kalmayalım

5 Haziran 2010

Süper Lig kulüplerinin yabancı kontenjanının artması yolundaki isteğine Futbol Federasyonu’ndan vize çıktı.
Kararın açıklanmasından sonra yapılan yorumların önemli bölümü Türk gençlerinin önünün kapanacağı, milli takımların ve alt yapının bundan büyük zarar göreceği yolunda.
Benzer kaygılar yıllardır dile getiriliyor.
6 + 2 + 2 formülü iyi okunduğunda değişen fazla bir şey olmadığı görülebilir.
Uygulamalar ve lejyonerlerin Süper Lig’deki istatistikleri de bunu söylüyor.
Sahadaki yabancı oyuncu sayısında artış olacak mı?
Hayır.

Yazının Devamı

Gazeteci sevimsizdir, tehlikelidir, istenmeyen insandır

22 Mayıs 2010




Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, hafta içindeki basın toplantısında anonscu ile ilgili iddialara karşılık verirken, basın mensuplarına “Hanginizi dövdüm?” diye sorunca, aylar önce yaşanan olay geldi gözümün önüne.
Ermenistan maçına saatler kala delegasyonun konakladığı otelin bahçesinde, aralarında Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ve bazı kulüp başkanlarının da bulunduğu bir grup sohbet ediyorduk.
Konu bir gün önce yaşanan tokat olayı idi.
Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, Habertürk muhabiri Erhan Telli’yi, Fatih Terim ile ilgili yazdığı bir haber nedeniyle tartaklamış, büyük tepki gör-

Yazının Devamı

Herkesin bir hesabı vardı !

17 Mayıs 2010

Şubat ayında Şenol Güneş’le bir röportaj yapmıştım. Soru kaçınılmazdı. 1995 - 96 sezonunda 2-1’lik Fenerbahçe yenilgisiyle kaçan şampiyonluğu sormuştum.
Önce biraz gerildi. Sonra anlatmaya başladı; “Doğru işler yaptığım maçı kaybettim. Kazanabilirdik de. Adam ne diyor ‘Hücum etti o yüzden yenildik’. Neye göre? Skoru nasıl koruyacaktık? Defansta kalarak mı? O zaman gol yemeyecek miydik? Şimdi bile yanlış yaptığımı düşünmüyorum. “
O yenilgi bugün teknik adamlık kariyerinin en verimli çağını yaşayan Güneş’in olgunlaşmasındaki mihenk taşlarından biriydi.
Aradan 15 yıl geçti. Yine bir Fenerbahçe maçı, yine şampiyonluğun kaderini belirleyecek doksan dakika yaşandı Güneş için. Urfa’daki kupa maçından sonra her ne kadar “Bu yıllar öncesinin rövanşı değil” dese de yanı başında oturan ve o maçı yaşayan Ünal Karaman ile birlikte içinde fırtınalar koptuğu belliydi.
Tıpkı Burak, tıpkı Serkan gibi. Sarı-lacivertli formadan kopuşları onlar için de bu maçı daha anlamlı kılıyordu.
Güneş ve öğrencileri dün gece de tarihe tanıklık etti. Ancak bu kez o tarihin yazılmasındaki rolleri çok farklıydı. Yıllar önce şampiyonluğunu elinden alan Fenerbahçe’ye geçit vermeyerek ve Türk futbol tarihinin

Yazının Devamı

Efes Pilsen ve timsah gözyaşları

15 Mayıs 2010

Şezlonga uzanmış koca bir yılın yorgunluğunu atmaya çalışıyorsunuz.
Ayağınızın ucunda deniz.
Başınızın üzerinde güneş.
“Şimdi buz gibi bir bira ne gider” diye düşünürken imdadınıza Ekincik’in emektarı Tahsin yetişiyor.
Dolapta soğuttuğu bardakla birlikte biranızı getiriyor ve keyifle yudumlamaya başlıyorsunuz.
Tatilimin vazgeçilmezidir bira.

Yazının Devamı

Keşke siz de Urfa’ya gelseydiniz...

8 Mayıs 2010




Şanlıurfa’da ilk kez gerçekleştirilen büyük organizasyonda aksayan şeyler olmadı mı?
Oldu tabii.
Ziraat Türkiye Kupası finalinin oynandığı GAP Arena’ya giderken trafikte büyük sorun yaşandı. Stada ulaşmak saatler aldı. Binlerce kişi sıcak altında uzun yolu yürüyerek aştı. Tuvaletlerde su akmadı. Basın tribünü polislerle doldu. Stat dışında karaborsa boldu.
Ancak bunların hiçbiri rahatsızlık vermedi.

Yazının Devamı