Sporda şiddet yasasının çıkmasını savunan bir sporsever olarak, pek çok insanın gözünden kaçan bir detay tüylerimi diken diken etti.
Aslında gözden kaçan yerine, gözlerden kaçırılan demek daha doğru olacak.
Çünkü konunun ne şiddetin önlenmesiyle ilgisi var, ne holiganizmi yok etmekle.
Biliyorsunuz, yasanın en can alıcı noktalarından biri, elektronik kart uygulaması. Ve doğrudan futbol seyircisini ilgilendiriyor.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım geçen sene Şubat ayında şöyle bir kehanette bulunmuştu:
“Fenerbahçe üç yıl üst üste şampiyon olacak.”
Kuşkusuz Aziz Yıldırım camiayı ve takımını motive etmek istemiş, futbolcularına duyduğu güven nedeniyle hedefini keskin çizgilerle belirlemekten çekinmemişti.
Sonra ne oldu?..
Daha ilk sezonda Yıldırım’ın sözü yerde kaldı.
Unutmadan... Yıldırım o gün bir konuya daha dikkat çekmişti:
“Naklen yayın gelirlerindeki artış özellikle Anadolu takımlarına büyük katkı yapacak. Yayın gelirleri ve reklamlar, Anadolu’yu fakirlikten kurtardı. Çok iyi takımlar var. Onlardan da bir gün mutlaka şampiyon çıkacak!”
Zirvedeki iki takım için de kalan maçların hepsi zor. Trabzonspor içinse biraz daha zor. Böyle bir yarışın gerilimini ilk kez yaşayan oyuncuların ağırlıkta olduğu bordo-mavili ekip son altı sınavını kazanırken aynı sıkıntıları yaşadı. Oyunun son bölümlerinde attığı gollerle gitti denen maçları çeviren Trabzonspor dün de Eskişehirspor karşısında ilk 70 dakika sanki üç puan garantiymiş gibi rahat ve umursamaz bir havadaydı.
Neler olup bittiğinin ve belki de yaşanacak tehlikenin farkında olan Tolga, Selçuk, Giray ve Egemen gibi isimlerin çabası 11 kişilik takım içinde azınlıkta kaldı. Hani çekirge misali, bir, iki, altı derken Eskişehirspor "dur" dedi bu gidişe.
Bir başka gerçek uzun lig maratonunda şampiyonluk hedefleyen takımların geniş ve alternatifli bir kadroya sahip olmalarının zorunluluğu. Bordo-mavili ekip gerek sakatlıklar, gerek cezalar nedeniyle eksik kaldığı dönemlerde bu sıkıntıyı fazlaca yaşadı. Örneğin Serkan Balcı. Onun Trabzonspor için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bir kez daha gördük. Onun yerine oynayan Mustafa Yumlu takımın çoğu gibi son derece kötü ve etkisiz kaldı. Solda Cale de ileri çıkmakta zorlanınca oyunun tamamına yakın bölümde kanatları
Belliki ilk maçtaki gollü beraberlik, Gençlerbirliğili futbolcuları rövanşı oynamadan finalist yapmış. İstek yok, heyecan yok, mücadele yok. Tur sanki çantada keklik. Sadece onlar mı? Teknik direktör Zumdick’in oyuncu tercihlerine de yansımıştı bu rahatlık.
Futbolun acıması yok. Böyle bir yanılgıya düşer ve rakibini önemsemezsen, önüne konan ağır faturayı da ödemek zorunda kalırsın. İstanbul Büyükşehir Belediyespor gibi işini iyi yapan, disiplinli ve ne istediğini bilen bir takım karşısında başkent ekibi uzun yıllar unutamayacağı bir ders aldı kuşkusuz.
Oysa Belediyespor’un yapacağı belliydi. Ya kazanacak, ya da ilk maçtakinden farklı bir beraberliğe razı olacaktı. Bunu bilmesine rağmen savunmada rakibine hiç bir önlem almayan, Holosko, Tum ve İbrahim Akın gibi etkili hücumcuları kontrol edemeyen Gençlerbirliği 25. dakikada kalesinde üç gol görünce, teslim bayrağını da çekmek zorunda kaldı. Kırmızı-siyahlılar oyunun hiç bir bölümünde gerçek kimliğini sahaya yansıtamadı. Ne savunmada ne hücumda düşündüklerini yapamadı.
Başkent ekibi peşi sıra gelen gollerin şokunu yaşarken, Belediyespor işi garantiye almasına karşın disiplini elden bırakmadan, ilk dakikadaki istekli
Son 6 haftada en ufak bir hakem hatası, verilmeyen bir penaltı, çıkmayan bir kırmızı kart, taraftarın takımına zarar verecek tepkisi, kalecinin bir anlık dalgınlığı, forvetin zamanlama hatası şampiyonluk yarışını etkileyebilecek faktörler arasında artık. Zirve mücadelesi yapan iki takım için de telafisi zor bir süreç başladı.
En çok konuşulan hakemleri bir kenara koyarsak, ki maalesef sonuca doğrudan tesir eden kararları var, daha az hata yapan, sinirlerine hakim olan ve mücadele eden taraf ipi göğüsleyecek kuşkusuz.
İşte geçen cumartesi gecesi. Fenerbahçe için her şey bitti denen anda gelen gol, sarı-lacivertli takımı bir anda hayata bağladı.
Bordo-mavili futbolcular bu maçı izlememiş olabilir mi? Sanmam. En azından iki hafta sonraki rakipleri Gaziantepspor’u doğru analiz edebilmek (!) adına televizyon başındaydı çoğu.
Ya Santos’un golü? Eminim o golün travması Saracoğlu Stadı’ndan Trabzon’a dek ulaştı. Bursaspor’u yenip puan farkını 4’e çıkarma şansı, maç öncesi gerilime ve endişeye dönüştü.
Şenol Güneş, geçen hafta kazanan takımdan iki oyuncu değiştirdi. Savunmada Egemen, solunda Cale vardı sahada. Ve haftalardır yedeğe çekilen o Cale dün gece Trabzonspor takımının
Son bir haftadır yüzümüzü güldüren haberler okuyoruz gazetelerde. Haberlerin öznesi haltercilerimiz.
Rusya’daki Avrupa Şampiyonası’nda ay-yıldızlı sporcularımızın elde ettiği başarılar iki açıdan çok önemli.
Birincisi, 2004 Atina Olimpiyatı’ndan sonra gerileme dönemine giren Türk halterinin uluslararası arenada yeniden söz sahibi olmaya başlaması.
İkincisi, düne kadar adı sanı duyulmamış genç sporcuların podyumun tozunu atması.
Öncelikle şunu belirteyim:
Türk halterinin Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Fedail Güler, Ergun Batmaz, Sunay Bulut’lu muhteşem dönemleri bir daha yaşayamayacağı kesin.
Onlar spor altyapısını Bulgaristan’da alıp, ülkemize tarihi başarılar kazandırmış gerçekten özel yeteneklerdi.
Şampiyonluk yarışının son virajına girerken rakibe ve puan cetvelindeki pozisyonuna bakıp, şu maç kolay, öteki daha zor demek mümkün değil. Artık her maç zor ve her maç bir final. Hem Fenerbahçe hem Trabzonspor için realite bu.
Yarışın ortaklarından Trabzonspor açısından sıkıntılı bir doksan dakika yaşandı Arena’nın boş tribünlerinde. Kontrollü görüntüsüne karşın özellikle ilk yarıda hücumda çoğalamayan, orta alanda pas trafiğini dilediği gibi yönetemeyen bir takım vardı sahada. Son yılların en kötü performansını sergileyen Galatasaray ise prestij mücadelesi olarak baktığı maça daha istekli başladı. Sonuca yönelik hamleleri rakibine oranla ağır bassa da kaleci Tolga’nın müthiş müdahaleleri Trabzonspor’un belki sezonun en önemli sınavında ayakta kalmasını sağladı.
Önce Yekta’yı, ardından iki kez Arda’yı durduran Tolga, ikinci yarıda üç net pozisyonda Galatasaray forvetine geçit vermeyerek Onur’un sakatlığından sonra kafalarında soru işaretleri taşıyan herkese gerekli yanıtı verdi. Şampiyonluk koşusunda bir takımın en önemli kozlarından birisinin kalesi olduğu gerçeğini hatırlatan Tolga dün gece yapılması gereken her şeyi yerine getirdi. 80. dakikada Pino’yu durduran son
Bu işi para için yapıyorsanız ideal ülke Türkiye’dir. Yok kariyer peşinde iseniz, La Liga veya Premier lig biçilmiş kaftandır.
Tabii Avrupa’nın bu üst düzey liglerinde oynayacak yeteneğe ve futbol kültürüne sahip iseniz.
Yakın geçmişte Tugay, Hakan Şükür, Tuncay, Emre Belözoğlu, Nihat gibi isimler gitti gurbete.
Tugay hariç, ki o doğru bir yaklaşımla kariyeri tercih etti, diğerleri ya futbol bazında sıfırı tüketti, ya Türkiye’de kendilerine sunulan cazip teklifleri kıramayıp geri döndü.
Şimdilerde Arda Turan ve Selçuk İnan gündemde.
Arda’nın derdi “nefes alamıyorum” dediği bu ortamdan bir an önce kaçıp kurtulmak.
Selçuk ise kararsız. Türkiye’de kalıp para kazanmaya devam etmek ile vitrine çıkmak arasında gidip geliyor.