SOKAKTAKi HAYVAN NEDEN ÜŞÜR?

31 Aralık 2012

Kışı sevmem. Üşümekten nefret ederim. Kar yağdı diye sevinen insanlara sinir olurum. Nedeni malum

Bu hafta sokaktaki hayvanların üşümediğini zannedenlere seslenmek istiyorum. Lütfen şöyle düşünün: Üzerinizde paltonuz var. Şapka, atkı, eldiven, bot... Ama kışı dışarıda geçireceksiniz. Gece, gündüz. Karda, tipide, yağmurda, rüzgarda, kuru soğukta. Sıcak ve kuru bir yere girmek yok. Giysileriniz ıslanacak, üzerinizde kuruyacak. Yorulduğunuzda ıslak da olsa bulabildiğiniz yere oturacak ya da yatacaksınız. Haaa bir de yemek sınırlı. Birkaç günde bir, o da bahtınıza ne çıkarsa.
Sokaktaki hayvanlar için de aynı şey geçerli. Elbette kış gelince tüyleri sıklaşıyor, vücutları yağlanıyor. Vücutları doğal şartlara tabii ki bizden daha uyumlu. Ama artık etraf ‘doğal’ değil. Mesela toprak sıcakta serin, soğukta sıcak tutar. Ama şehirde toprak zemin kalmadı. Ağaç altı deseniz, otoyol ortasındaki sakil peyzajlardan (ki belediyeler buna harcadığı para ve emeğin 10’da birini sokak hayvanlarına aktarsa hepsi kurtulacak) ve güvenlikli site bahçelerinden başka yerde yeşillik kalmadı.
Ve esas unutulan nokta, kedi-köpek dediğimiz hayvanlar vahşi doğadan kopalı çok oldu. Hatırlarsanız

Yazının Devamı

5199’DA DEĞiŞEN BiR ŞEY YOK

24 Aralık 2012

Sokaklara döküldük. “Hayvansız sokak istemiyoruz, ölüm parklarına hayır!” dedik. “Evladımı almayın” diye yalvardık. Kimse bizi duymadı mı?

Aslında bu hafta sokak hayvanları üşür mü üşümez mi onu yazmıştım. Ama anlaşılan yakında sokak hayvanı diye bir şey olmayacak.
Barınak Gönüllüleri Derneği’nin AKİM’e (AK Parti İletişim Merkezi) yaptığı başvuru üzerine aldığı yanıt, tasarının çok yakında tüm tepkilere ve hayvan hakları ihlallerine rağmen hayata geçeceğini gösteriyor. Tecavüz, terk etme cezaya tabi olacak ama sokakta kedi köpek kalmayacak. Endişe verici bazı maddeler şöyle:
* Mahalli idareler veya sivil toplum kuruluşlarına ait hayvan bakımevlerinde kısırlaştırılıp aşılanan sahipsiz hayvanlar, sahiplendirilinceye kadar sahipsiz hayvan doğal hayat parklarında barındırılacak.
* Meskenlerde barındırılabilecek ev ve süs hayvanı tür ve sayısı, hayvanların etolojik ihtiyaçları, mekânsal şartlarla çevre ve insan sağlığı göz önünde bulundurularak belirlenecek.
* Mahalli idareler sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanları hayvan bakımevlerine, götürmekle yükümlüdür.
* Sahipli ve sahipsiz hayvanların belediye sınırları içinde veya dışında başıboş bırakılmasına idari para

Yazının Devamı

KUCAĞINIZA GELEN ŞANSI KAÇIRMAYIN

17 Aralık 2012

Bir tanıdığım Twitter’dan lokantada kucağına yerleşen kedinin fotoğrafını paylaştı. (Ben eve götürmesini önerdim) Ama kendisi hayvanlarla pek haşır neşir değil; kedi beslemenin hayat tarzına uymayacağını söyledi

Hayvanların güçlü hisleri olduğuna inanmışımdır hep. Yalnız mı hissediyorsunuz, gergin misiniz? Üzgün ya da çok mutlu musunuz? Hayvandan korkar mısınız? Ne hissettiğinizi bazen en yakınınız bilmez. Ama onlar anlar. Sadece sevilmek için gelmezler yanınıza, sevmek de isterler. Mesela grup halinde bir yere gidersiniz. Mekânın kedisi içinizden birini seçer, ille onun kucağına çıkar. Ya da yolda giderken köpeğin biriyle göz göze gelirsiniz. Hayvan yolunu değiştirip peşinizden gelir. Çoğu zaman önemsemezsiniz bile. Oysa belki de seçilmişsinizdir. Ve belki de o kediyi ya da köpeği görmezden gelerek hayatınızın fırsatı kaçırıyorsunuzdur. Çünkü evinizi bir hayvanla paylaşmak aslında (ancak yaşayarak anlaşılacak) büyük bir mutluluktur. Hayvan ruhunuzu dengeler, sizi disipline eder, yumuşatır, daha vicdanlı yapar. Hem düşünsenize başka bir canlı tarafından her halinizle kabul edilme ve karşılıksız sevilme şansına kaç kişi sahip olabilir?

EMİNÖNÜ HAYVAN PAZARI KAPATILSIN!

Bil

Yazının Devamı

BiR CiNSEL OBJE OLARAK KEDi

10 Aralık 2012

Yeryüzünde, kendinden başka bir türe bakıp tahrik olabilen tek varlık insan. Hani bazen 21 Aralık’ta yok olsak da kurtulsalar diye düşünmüyor değilim

Hayvana tecavüz haberleri giderek artıyor. Daha birkaç hafta önce bir köpek haberi geldi, kan revan içinde fotoğraflarla. Geçen gün de kedi. Rahmi parçalanmış. Onu cinsel obje olarak görmek için nasıl bir ruh haline sahip olmak gerekir merak ediyorum. Sadece cinsel açlıkla açıklanabilir mi? Giderek artan yasaklar, sürekli öne çıkarılan kadın-erkek ayrımı buna bir neden olabilir mi? Ya da cinsel eğitimsizlik? Cinselliğin ayıp-yasak sayılması? Küçükken yaşanan travmalar, istismarlar? Anne-baba tarafından yeterli sevgi görmemek? Hepsi?
Psikiyatristlerin genel görüşü bu kişilerin sapkın olduğu yolunda. Normal bir insanın kendi türü dışındaki bir canlıyı cinsel partner olarak görme imkanı yok. (Zaten dünya üzerinde insan dışında hiçbir canlı, kendi türü dışındaki bir canlıyla çifteşmeye çalışmıyor.) Bu kişiler ne yaptıklarının farkında, cezai ehliyetleri var. (Tabii hayvana tecavüzün suç sayıldığı memleketlerde) Ve en korkuncu dışarıdan anlaşılmıyorlar. İnternette kiraladığı ata tecavüz eden mühendis, ördeğe tecavüz eden dört

Yazının Devamı

HAYVANLI BÖLÜMLER GÖSTERiDEN KALKSIN

3 Aralık 2012

Her sirkte olduğu gibi Büyük Ankara Sirki’ndeki hayvanlar da dayak, işkence ve korkuyla eğitiliyor. Yoksa bir köpeğin öküz sırtında işi ne?

Önceki gün televizyonda bir haber vardı. Büyük Ankara Sirki’nde bir adam, sevdiği kadına evlenme teklif etmiş. Allah mutlu etsin. Ama keşke bu güzel olay için bu kadar acının ve istismarın olduğu bir yeri seçmeseydi. Çünkü sirk hayvanlarının durumu malum. Kimse o yaptıkları numaraları isteyerek yaptııklarını düşünecek kadar naif ya da kör olamaz. Her sirkte olduğu gibi Büyük Ankara Sirki’ndeki hayvanlar da dayak, işkence ve korkuyla eğitiliyor. Yoksa bir köpeğin öküz sırtında ne işi olabilir değil mi? Ya da ayının motosikletin, filin tabure üzerinde? Bir leopar kendi isteğiyle ipte yürür mü sizce? İnternette biraz dolaşınca zaten izleyebiliyorsunuz nasıl eğitildiklerini.

Hasta bir ruh hali
İnsan olarak böyle sapık bir tarafımız var. Bizim dışımızdaki canlılara, bizi taklit ettirmekten, doğalarına aykırı şeyler yaptırmaktan tuhaf bir zevk alıyoruz. Maymunları soytarı gibi giydirip, ayılara şapka takmak hoşumuza gidiyor. Güç gösterisi mi, iktidar arzusu mu bilmiyorum. Ama oldukça hasta bir ruh hali. Ormanda karşılaşsak korkudan

Yazının Devamı

EFE’YLE ECE

26 Kasım 2012

Evdeki muhteşem ikiliyi anlatmak istedim size. Ve iki kediyi oynarken, uyurken izlemenin ne muhteşem olduğunu

Önceki sene bir akşam misafirimi uğurladım. İki dakika sonra telefon çaldı. Az evvel çıkan arkadaşım “Bahçede ağaca çıkmış inemeyen yavru bir kedi var” dedi. Hemen aşağı indik, zavallıyı kurtaralım diye. Aaa, kedi bize doğru koştu ve kucağımıza atladı. Eee, ne yaparsınız? Birlikte yukarı çıktık tabii. Efe, aileye böyle katıldı. O kadar iyi huylu, o kadar sevimliydi ki, ev halkı hemen benimsedi onu. Uzun zaman isimsiz kaldı. Sonunda miyavlamak yerine “Leyyyyn” diye bağırdığı için “Adı Efe olsun” dedik.

Dört günlük mücadelenin sonunda
Bu yaz bir gece yazımı yazmak üzere çalışırken dışarıdan bir yavru kedi sesi duydum. Ama ciyak ciyak. İndik, baktık bulamadık. Ses kesilmedi. Ertesi sabah gördük. Karşı apartmanın otoparkındaki bir aracın altındaydı. Minicikti ve çok korkaktı. Yaklaşınca kaçıveriyordu. Tam dört gün bağırdı. Susmadan ve ölmeden. Yemek koyduk, arabaların altında süründük, tutamadık. Sonunda, dördüncü gün, kahraman komşumuz Metin Bey, kan revan içinde kalarak yakalamayı başardı. Ve tabii o da eve geldi. Sarı-beyaz, leş gibi bir kızdı.

Yazının Devamı

iNSAN OLMAYI HAYVANLARA BORÇLUYUZ

19 Kasım 2012

Köpekler olmasaydı belki ne bu kadar gelişecek-tik ne de etobur olacaktık. (Hoş, olmasaydıkiyidi de...) Hatta belki doğru düzgün konuşamayacaktık bile

Hayvanların insanın evrimindeki önemine dair bir makale okudum. Penn State Üniversitesi’ndan paleoantropolojist Pat Shipman (Paleoantropoloji, insanın evrimini diğer türlerle ilişkisi içinde inceleyen bilim dalı) kedi, köpek, inek gibi evcil hayvanların insan evriminde kilit rol oynadığını savunuyor. Her gün milyonlarcasını öldürdüğümüz hayvanlara neler borçlu olduğumuzu anlamak açısından paylaşmak istedim...
Shipman’a göre insanın hayvanları sahiplenme alışkanlığı onu alet yapmaya ve lisan oluşturmaya, sonuçta da başarıya götürüyor. (Bugün geldiğimiz durum başarıysa artık...)

Otoburluktan etoburluğa...
İlk insanın, kendi karnını zor doyururken hayvan beslemesi çok mantıklı bir hayatta kalma stratejisi gibi görünmeyebilir. Ancak bu arada yırtıcılarla mücadele etmek için taştan av aletleri yapmayı öğrenince, 2.6 milyon yıl önceki bu alışkanlık onu otoburluktan etoburluğa geçiriyor.
Shipman bunun insan için hızlı ve tuhaf bir değişim olduğunu söylüyor. Evrimsel süreci, kestirmeden halletmek gibi bir şey. Çünkü

Yazının Devamı

HAYSEV’DEN ÇAĞRI: “GEÇiCi YUVA HAYAT KURTARIR”

12 Kasım 2012

Daha önce de yazmıştım. Evinizi bir hayvanla paylaşmak istiyor ama henüz hazır olmadığınızı düşünüyorsanız ‘geçici aile’ olarak hem kendinizi deneyip hem de bir hayvanın hayatını kurtarabilirsiniz

Geçici ailelerin önemi ülkemizde ne yazık ki zor anlaşılmakta. Oysa kliniklerde tedavileri bittiği halde yuvalanamadığı için çıkamayan ve kafes içinde yaşamak zorunda kalan sokak hayvanlarını bu işkenceden ancak geçici aile bilincini yayarak kurtarabiliriz.

Gözünüz korkmasın
Geçici aile, evine aldığı hayvana, kalıcı ailesine kavuşana kadar bakar. Tedavi ihtiyacı ya da özel bir bakım gerekiyorsa yapar. Travmalarını atlatmasına yardımcı olur. Böyle yazınca gözünüz korkmasın. Çoğunun istediği sadece sevilmek, doymak ve güven içinde uyumak. Ayrıca size iyi gelir. İnsanın ruhunu ihtiyaç duyan bir canlıya yardım etmekten daha çok ne doyurabilir? Sakın “Ya başıma kalırsa?” diye korkmayın. Sahiplendirme ağları gerçekten iyi çalışıyor. Hem ne kadar çok geçici aile olursa sorumluluğu bölüşmek o kadar kolay olur. Hem kış kapıda. Sert geçecek diyorlar. O soğuk gecelerin birinde, birkaç saatliğine de olsa bir kediye ya da köpeğe evinizi açsanız, hayatını kurtarırsınız. Kendinize

Yazının Devamı