Pitbull’lar güçlü ve kendinden emin hayvanlar. Bir o kadar da sevgi dolu ve doğuştan barışçılar. Özellikle çocuklara karşı çok şefkatliler. Sahiplerine çok bağlılar. Bu da onların en zayıf noktası
Son haftalarda internette ve televizyonda rastladığım pitbull dehşetlerinden sadece biri. Kimbilir kaçıncı dövüşü? Vücudundaki yaralar birçok kez kavga ettirildiğinin kanıtı. Bu köpek iki hafta önce Ümraniye Barınağı’na bırakılmak üzereyken bulunmuş. Barınak kabul etmemiş. Şans eseri orada bulunan Asude Ustaoğlu, hayvanı alıp kliniğe getirmiş. Resimlerde de görülüyor, aldığı darbelerden tüm vücudu ödem içinde. Ağrısı çok. Ama iyileşecek. Ve onu çok sevecek bir aileye kavuşacak.
Doğuştan barışçı
Cins, köpeğin genel karakteri içinde ufak bir ayrıntı. Evet, bazı türlerin fiziksel ya da yaradılıştan gelen özelliklere sahip olduğu doğru. Ama cinsi ne olursa olsun, aslında her köpek birbirinden farklı.
Bu yüzden bütün pitbull’ların ya da rottweiler’ların tehlikeli ya da bütün safkan köpeklerin sağlık problemlerine sahip olduğu gibi genellemeler kesinlikle yanlış.
Pitbull’lar güçlü ve kendinden emin hayvanlar. Bir o kadar da sevgi dolu ve doğuştan barışçılar. Özellikle
Sahip bulma konusunda en şanssız olanlar siyah köpekler. Çünkü insanlar hâlâ onlardan korkuyor
National Geographic’teki ‘Köpeklere Fısıldayan Adam’ Cesar Millan’ın sıkı takipçisiyim. Cesar, önceki gün internetteki blogunda ‘siyah köpek sendromu’ diye bir şeyden bahsediyordu. Yaptığı bir barınak ziyaretinde (Malum Amerika, Avrupa ve Uzakdoğu’da sahipsiz hayvanların barınaktaki süreleri kısıtlı. Belli bir süre içinde sahiplenilmedikleri takdirde uyutuluyorlar.) siyah köpeklerin ilk öldürülenler olduğunu öğrenmiş.
Barınak yetkilisi Amanda Leonard insanların genelde siyah köpekleri görmezden geldiğini ve daha açık renklilere yöneldiğini belirtiyor. Leonard’ın Berkeley Üniversitesi, Kroeber Antropoloji Cemiyeti’nin dergisinde çıkan yazısına göre, siyah köpekler insanlar tarafından tehditkar olarak algılanıyor. Siyah renk ışığı emdiğinden, hayvanın yüz hatları kolay anlaşılamıyor ve ifade değişiklikleri okunamıyor. Sahiplenme niyetindeki kişi köpeğin ruh halini anlayamıyor, hayvanla duygusal bağ kurmakta zorlanıyor. Ve aynı sebepten fotoğrafla sahiplendirme aşamasında da siyah köpeklerin yüzü gözü görünmediğinden fazla şansı olmuyor.
Tabii eski zamanlardan gelen korkular,
Bu köşe için bilgi toplarken, Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinden çok faydalanıyorum. Sahip arayan hayvanlar, zor durumdaki barınaklar, yardım çağrıları, itlaf yapan belediyeler, anında fotoğrafıyla birlikte internette yerini alıyor. Bu ilanların çoğu da amacına ulaşıyor. Sahipler bulunuyor, paralar toplanıyor, barınak gezileri organize ediliyor. Ama bir şeye daha çok rastlıyorum, o da kavgalar. Yazılanlara yapılan yorumlara bakıyorum da amaç hayvan kurtarmak mı yoksa iktidar savaşı mı belli olmuyor.
Genelde biz hayvanseverlerin özelliğidir, her şeyin en doğrusunu, biz biliriz. Ama işte birkaç kişi aynı anda bilince sorun çıkıyor. Halbuki hep birlikte hareket edebilsek daha güçlü olacağız.
İşte tam bunları düşünürken Kalkan’da yaşayan Maggie Çelik’ten mail geldi. Bayan Maggie sokak hayvanlarını koruma dernekleri KAPSA’yı anlatıyordu. “Bize göre çok güzel işler yapıyoruz, sokak kedilerini ve köpeklerini kısırlaştırıyoruz, bakım ve tedavilerini de yaptırıyoruz. Kışın 70 gönüllü hayvanseverle sokakta yaşayan yaklaşık
130 köpek ve 900 kedinin beslenmelerini sağlıyoruz. Sahiplendirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Çevredeki okulları ziyaret edip ilkokuldan
İstanbul’un Maltepe ilçesinde 2011 yazından beri gözlenen ve gittikçe tırmanan bir çocuk şiddeti yaşanıyor. Ancak bu kez şiddet çocuklara değil, çocuklardan topluma yöneliyor
Christine Falling, ABD’de yoksul ve cahil bir ailede doğmuştu. Çocukluğu boyunca fiziki ve psikolojik ihtiyaçlarıyla kimse ilgilenmedi. Sonuç olarak, Christine 19 yaşına geldiğinde, ardında beş bebek ve bir yaşlı düşkün cesedi bırakmıştı. Bebek cinayetlerine varana kadarki hayatı da hayvan, özellikle kedi cinayetleriyle doluydu.
Christine Falling’in 1960-70’lerde çizdiği tabloyu bir süredir Maltepe’de 6-7 kişilik bir çocuk çetesi sergiliyor. Yaşları 7-17 arası. Islıklar ve birtakım seslerle peşlerine taktıkları köpeklerle mahalle mahalle dolaşıyor; yanlarındaki köpekleri girdikleri sokakların köpekleriyle dövüştürüyor; apartmanların bahçe kapılarını açarak köpekleri içerideki kedilere saldırtıp ölümlerini seyretmekten zevk alıyor; kendilerini yumuşak bir dille uyarmaya çalışanlara hakaret ediyor, çıkışanları tehdit ediyorlar. Ellerinde çivili sopalarla dolaşıyorlar.
Antisosyal ve iletişime kapalılar
Hayvansever ilçede köpek nüfusu yoğun olduğu için, gün boyu dolaştıkları sokaklarda dalga
Yarın yine birçok kişi sevgilisine, pet shop’tan aldığı kedi-köpek yavrusunu hediye edecek. Oysa bir hayvanla yaşamayı seçmek önemli bir karardır. Sırf hoşlandığın kıza yalakalık olsun diye yapılacak iş değil
Siz sadece küçük cam vitrinlerin içinde size tatlı tatlı bakan yavruları görüyorsunuz. Peki onlar oraya nasıl geliyor biliyor musunuz? Hayvan satan çoğu pet shop’un ‘üretim yeri’ adı altında iğrenç merkezleri var. Burada tek suçları cins olmak olan onlarca hayvan sürekli çiftleştirilip doğurtuluyor. Artık doğuramayacak duruma geldiklerinde ya da hastalandıklarındaysa genelde barınaklara ya da ormana atılıyorlar. Ve bu aradaki tüm süreyi neredeyse kıpırdayamayacak kadar dar kafeslerde, karanlık pis odalarda geçiriyorlar.
Yavrularsa sütten kesilmeden annelerinin altından sökülüp o sizin gördüğünüz cam vitrinlere tıkılıyor. Enerjik görünmeleri için çeşitli hormon ve vitamin iğneleri yaplıyor. Yazın güneşten kaynayan, kışın buz gibi olan camın arkasında müşteri bekliyorlar. Çoğu zaten birkaç ay içinde zaten hastalanıyor. İnsanlar pet shop’lardan hayvan aldıkça da, bu iğrenç ticaret sürüyor.
Ya sonra?
Tabii bu işin sadece ilk perdesi. Satın alındıktan sonra başlarına
Turist rehberleri, zor durumdaki sokak hayvanlarına yardım edebilmek için yerel yöneticilerin desteğini bekliyor
İstanbul Rehberler Odası (İRO) sokak hayvanlarıyla ilgili bir proje gerçekleştirmeye çalışıyor. Amaç; müze ve ören yerlerinin bağlı olduğu belediyelerle ve ilgili kurumlarla işbirliği sağlayarak, o bölgelerde yaşayan sokak hayvanlarının koşullarını iyileştirmek için projeler üretmek. Şerif Yenen başkanlığındaki İRO üyelerinden Nükhet Everi, Cem Renksal, Ferruh Armutçu, Ferhan Arpacık, Burak Şansal, Serdar Dönmez, Nurhayat Dişlioğlu, Sevda Karagedik’ten oluşan çalışma grubu bu konuda çaba sarf ediyor.
Sultanahmet bölgesi, müze ve camilerinin bağlı olduğu Fatih Belediyesi’yle memnuniyet verici çalışmalar gerçekleştiren turist rehberleri, bunu Türkiye geneline yaymak istiyor.
Bu işbirliği sırasında, Yedikule Hayvan Barınağı yöneticisi Mimar Meral Olcay’dan destek gören ekip, diğer barınaklardaki yaşam koşullarının da iyileştirilmesi için çalışıyor.
İşte kısıtlı olanaklarla sürdürülen çalışmaların başarılı olması için yerel yöneticilerin konuya duyarlı yaklaşması gerekiyor. Yoğun tempoda çalışan rehberler, turları sırasında karşılaştıkları, kötü koşullarda
Hava buz gibi. Bu hafta daha da soğuyacak. Geceler sıfırın altında, meteoroloji neredeyse her yerde kar gösteriyor. Hem soğuk hem ıslak. Üzerine bir de açlık eklenince sokak hayvanlarının hiç şansı kalmayacak. O yüzden lütfen artan yemeklerinizi çöpe değil sokaktaki kedi köpeğin ulaşabileceği yerlere bırakın. Ağaç altlarına koyacağınız su kaplarına biraz şeker ya da zeytinyağı katarsanız donmasını geciktirebilirsiniz.
Uygun yere koyacağınız bir karton kutu bile bir hayvanın hayatını kurtarabilir. İmkanınız varsa tek geceliğine bile olsa birine evinizi açın. Ve tabii barınakları unutmayın.(Birkaç hafta önce Bolu Barınağı’nda kar altında ölüme terk edilen köpekleri hepimiz hatırlıyoruz. Düşünün kim bilir o halde kaç barınak var?) Yakınınızdaki barınakları arayıp ziyaret ederek ihtiyaçlarını öğrenebilir, destek olabilirsiniz. Hayvanları belediyelerin insafına bırakmayın.
Hatırlatmakta fayda var
İstanbul’daki kar yağışı hayvanseverleri harekete geçirdi ve bir kuru mama seferberliği başlatıldı.
Hayvanseverler, kedi@botego.com adresine posta adresini yazan herkese ücretsiz kuru mama gönderiyor. Karşılığındaysa mamanın kuru bir yere bırakıldıktan sonra fotoğrafının
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan,Cihangir halkıyla daha da bütünleşmek için vatandaş-başkan buluşmaları’ düzenliyor. Cihangirli hayvansever bir okurum, geçen salı katıldığı toplantının konusu bir anda sokak hayvanlarına dönünce, (halka açık bir buluşma olduğundan dolayı) konuşulanları bana da dinlettirebilmek için telefonuna kaydetmiş.
Sayın Demircan internet sitesinde de belirtildiği gibi çocuklara ve çocuklu ailelere çok önem veriyor. O kadar ki bekar ve yalnız yaşayanların semt için karar vermelerini ya da öneri yapmalarını pek uygun görmediğini belirtiyor. (Çocuksuz ya da evlenmemiş olanları konu dışı bırakmak bana göre bu ‘buluşma’nın amacına ters düşüyor ama neyse, konumuz bu değil tabii.) Hatta çok tartışılan masa sandalye kaldırma kararının çıkış noktasının annelerin çocuk arabalarıyla Asmalımescit’ten ve Cihangir’deki kaldırımlardan geçememesine bağlıyor. Özellikle de bekar takılan ‘entel-dantel’lerin hayvan düşkünlüğünü tasvip etmiyor.
Anne bu köpek ne yapıyor?
Başkan, Cihangir Parkı’nda sahipli de olsa köpeklerin dolaşmasının, sokak aralarında kedilerin beslemesinin çocuklu aileler bakımından son derece sakıncalı olduğu kanısında. Oysa Sayın