Kanuna göre zarar gören, zararı veren hayvanı etkisiz hale getirebiliyor. ‘Cana gelecek mala gelsin’e ne oldu?
Geçen hafta internet siteleri 6098 sayılı Yeni Borçlar Kanunu’nun 68’inci maddesiyle çalkalandı. Mutlaka duymuşsunuzdur. Basında haber ‘Komşunuz, bahçenize giren köpeğinizi öldürebilir’ başlığıyla çıktı. Ben de dahil pek çok hayvansever, sosyal paylaşım sitelerinde haberi paylaştık. Forumlarda, internet sitelerinde, basında isyan ettik.
Ancak birkaç gün sonra basındaki şiddet dili eleştirilmeye başlandı. Kötü niyetli kişilere cesaret vereceği düşünülüyordu ki etrafta bu kadar manyak varken haksız bir endişe sayılmaz.
Bir zamanlar bir tarla varmış
ABD’de her gün 2.3 milyon köpek sahibiyle işe gidiyor. Büyük şirketler çalışanlarının daha verimli olduğu kanısında .
22 Haziran Amerika’da ‘işe köpekle gitme günü’ymüş. Araştırmalar iş yerinde köpeğin stresi ve devamsızlığı azalttığını ve çalışanların verimliliğini artırdığını kanıtlayınca, çalışanlarının sadece 22 Haziran’da değil, her gün işe köpekleriyle gelmesine izin veren firmaların sayısı da giderek fazlalaşmış. Bugün ABD’de sahibiyle işe giden köpek sayısı 2.3 milyon civarında.
‘İşe köpekle gitme günü’ olayı 1999’da başlamış. O zaman uygulayan şirket sayısı 300’ken bugün 5 bine ulaşmış. Ve her geçen gün artıyor. Mesela Google, Amazon ve Ben&Jerry’s’de köpeklere her gün izin var. Amazon’un sözcüsü her gün yüzlercesinin sahipleriyle işe geldiğini söylüyor. Hatta şirketin girişindeki danışma masasında her zaman köpek bisküvisi bulunduruluyor. Seattle’daki kampüslerinde de köpeklere özel çeşmeler mevcut.
‘Ölüm Yasası’ da denen kanunu İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı ve aynı zamanda Staj Eğitim Merkezi Hayvan Hakları öğretim görevlisi Avukat Hülya Yalçın’a sordum...
5199 neden değişmeli?
2004’te yürürlüğe giren 5199 sayılı kanun (SK), hayvanları korumaktan uzak ve yetersiz. Sokak hayvanlarının kısırlaştırılarak alındıkları yere bırakılmaları dışında akılda ve uygulamada kalan maddesi yok denecek düzeyde. Daha çok çevre ve toplum sağlığını koruyor, tehlikeli olurlarsa ne yapılacağını, nasıl bertaraf edileceklerini anlatıyor.
Sizin amacınız ne?
Geçen hafta sonu Petfest vardı malum. Ben pazar günü gidebildim. İlgi fena değil gibiydi. Umarım işe yarar bir destek toplanabilmiştir. Dikkatimi çekenleri paylaşayım:
* Sahiplenilmek ümidiyle sokak hayvanları getirilmişti. Yuva bulabildiler mi bilmiyorum. Ama yeniden barınaklara dönecekleri düşüncesi üzücüydü.
* Bazı belediyeler stant kurmuştu. Şişli Belediyesi geçen sene başlattığı “Kap bizden su sizden” kampanyasına bu sene de devam ediyor. Petfest’te platik su kapları dağıttılar. Bence herkesin aracında birkaç kap bulunmalı.
* Üsküdar Belediyesi’nin barınaklara dikkat çeken sloganı “Şimdi değil de ne zaman?” Oldukça faal çalışan bir belediye. Bu yıl ocak-mayıs ayları arasında 446 kısırlaştırma, 621 aşılama ve 58 sahiplendirme yapılmış.
* Beylikdüzü Belediyesi’nin standında öğrendiklerim ilginçti. Bin 400 köpek varmış barınakta. Bin kadar da sokakta bakıyorlarmış. Belediye Başkanı Yusuf Uzun bölgedeki fabrikalarla işyerlerini desteğe çağırmış. Böylece beslenme sorununun büyük kısmı çözülmüş. İlçede bulunan Arel Üniversitesi öğrencilerinin gönüllü olarak hayvanlarla ilgilenmesini sağlamış. Ayrıca belediye ve üniversite birlikte ‘Her sitenin bir can dostu olsun’ adlı
Hayvan dostu şirket olmak zor bir şey değil. Etrafta bizden başka canlılar olduğunu unutmamak ve masrafları doğru kanalize etmek yeterli
Babam gazeteciydi. Ben küçükken Cumhuriyet’teydi. Cağaloğlu’ndaki bahçe içindeki eski binada. Onunla gazeteye gitmeye bayılırdım. Çünkü etrafta hep kediler olurdu. Tahminen farelere karşı alınan bir önlemdi ama, kediler de çalışanlar da memnun, her iki taraf da birbirine saygılıydı. Geçen hafta reklam ve halkla ilişkiler şirketi Marjinel Porter Novelli’yle tanıştım. Kendilerini ‘hayvan dostu şirket’ olarak tanımlıyorlar. Bulundukları bölgedeki iki parkta sokak hayvanlarını besliyor, koruyor ve kısırlaştırılmalarına destek oluyorlar. Evcil arkadaşlarla toplantı Firmanın kreatif grup başkanı Abdürrahim Sönmez ‘hayvan dostu şirket’ olmayı ve getirdiği yararları şöyle anlatıyor: “Hayvan dostu şirket olmak, öncelikle şirketteki her bireye hayvanların yaşam hakkına saygı bilinci aşılamasını gerektiriyor. Hayvanların yaşam hakkına saygı duymak her insanın edinmesi gereken bir bilinç. Bu iş dünyası için de geçerli.
Şirketimizde bir köpeğimiz ve sokaklardan kurtarılmış kedilerimiz bulunmakta. Günümüzün artan iş ritmi arasında, onlarla kısa
Amerikan şirketi COX’an, köpeklere özel bir televizyon kanalı yarattı. Amaç evde yalnızken canları sıkılmasın.
Kabul etsek de etmesek de hepimiz televizyona bağımlıyız. Eğlenmek, zaman geçirmek, haber almak (tabii verdikleri ölçüde) hangi sebeple olursa olsun o alet hep açık. Ekrandaki görüntü yalnızca bizi değil evdeki kedi-köpeği de ekrana kitleyebiliyor zaman zaman. Mesela hayvan belgesellerini gözünü kırpmadan takip eden bir kedim var. Reklam başlayınca kafasını çeviriyor. Televizyonda köpek görünce havlayan, kuyruk sallamaya başlayan köpekler biliyorum.
İşte Amerikalı yayıncılar da buradan yola çıkarak bir köpek televizyonu kurmuş. DOGTV. San Diego’daki COX’a bağlı.
DOGTV, 24 saat boyunca köpek dostu yayın yapıyor. Yayının yaratıcıları içeriğin hayvan uzmanlarının yıllar süren araştırmaları sonucunda oluşturulduğunu söylüyor. Programlar köpeğin görme, işitme duyularına cazip gelecek ve doğal davranış tarzına model oluşturacak tarzda düzenlenmiş.
Darısı kedilerin başına
Türkiye’deki tutsak yunusları özgürlüğüne kavuşturmak için çalışan ‘Yunuslara Özgürlük’ platformunun faaliyetleri bu kez sonuç verdi...
Fethiye, Hisarönü’ndeki ufacık ve mikrop dolu beton havuzdan kurtarılan, Tom ve Misha adındaki afalina türü iki erkek yunus, Born Free Foundation’ın çabaları sonucu, 20 ay süren rehabilitasyon sürecinin ardından doğal yaşam alanlarına geri döndü.
Bu çok önemli bir gelişme çünkü böylesine önemli bir doğaya dönüş projesi, gösteri merkezlerinde çalıştırılan yunuslar için Türkiye’de ilk kez gerçekleştiriliyor. Ve tabii esaret altındaki diğer yunuslar için umut veriyor.
2006’dan beri tutsak olan yunuslar; 2010 Eylül’ünde Born Free, Dolphins Angels ve Yunuslara Özgürlük Platformu’nun Türkiye’den ve dünyadan onbinlerce destekçisinin yardımı ve duyarlı vatandaşların girişimleriyle kurtarılmıştı. Ancak Tom’la Misha’nın denizlere dönmesi beklenenden uzun sürdü. Çünkü havuzdan çıkarıldıklarında ölüm-kalım savaşı veriyorlardı.
Bir canlıyı ‘iyi gider’ diye yemek bu kadar normal mi? Ya da onun canını kurtarmak için kaçması çok mu komik? Hâlâ bu kadar aç ve ikel miyiz?
Yeni bir ayran reklamı var televizyonda. Çobanın biri koyunlarını otlatıyor. Kavalını çalarken çantasındaki ayranı görüyor ve o andan itibaren bir canavara dönüşüyor.
Kuzuyla göz göze geliyor. Dış ses “Bilmem ne marka ayran pirzolayla ne iyi gider?” diyor. Çoban kuzunun peşine düşüyor. Ama kuzu kaçmayı başarıyor... Dış ses “Tavuk şişle de muazzam olur” diyor. Hooop çoban bu sefer tavukların peşinde. Oradan koşuyor buradan zıplıyor yakalayamıyor gene. Danayla karşı karşıya geliyor. Dış ses bu sefer “Bonfileyle de iyi gider diyeceğim ama...” diye bir espri yapıyor. Kamera boğaya dönüyor. Boğa çobanı kovalıyor. Finalde çoban eli boş, bir ağaca dayanıp ayranın kapağını açıyor. Dış ses “Olsun tek başına da iyi gider” diyerek reklamı bitiriyor.
Amaç ayranın her yemekle ne kadar iyi gittiği. Marketing Türkiye’nin internet sitesinde ayranın yemeklerle sağladığı uyumun esprili bir öykü kullanılarak izleyiciye aktarıldığı yazıyor. Bizde nedense böyle bir algı var. Canını kurtarmak için kaçan hayvanların izleyiciye komik