İkinci periyotun bitimine 5 dakika ve küsuru vardı, 27 - 25 Fenerbahçe öndeydi... Arda girdi, üçlük attı, 28 - 27 Galatasaray olmuştu. Ve bir şey belli olmuştu; Galatasaray ancak Arda oynarsa kazanacaktı. Bir dakika içinde bir savunma bir de hücum ribaundu ve bir üçlüğü vardı ve son 5 dakika ve küsurunda iyi ki Galatasaray'da Arda vardı. Lyday dökülüyor, Muratcan'ı Fenerbahçe iyi tutuyor (O anda 0 sayı) Galatasaraylı da yoksa yine mi diye yavaş yavaş tutuluyordu. İki Amerikalısı'ndan Hairston'un içeriden binbir güçlükle, Koch'un da taa dışardan, taa uzaktan üçlük üstüne üçlükle bulduğu sayılar da olmasa... 2.58 vardı daha da koca iki periyot vardı. Muratcan da üçlememiş miydi... Galatasaray, Arda ve Muratcan'dan aynı anda, aynı alanda katkı alamıyordu. Sahada gerçi ikisi de vardı, ama biri varken, sanki biri yok oluyordu..
Galatasaray böyleydi de, peki ya Fener... Erdal Bibo sık sık zorluyor, gereksiz zorluyor, daha doğrusu niye zorluyordu. Zaza ile dışardan bombalıyor. Davenport ile içerden sayı buluyordu. Maç sanki 5'e 5 değil, 2'ye 2 oynanıyordu. Sanki Galatasaray ve Fenerbahçe'nin bu ikilileri arasında oynanıyordu. Üçüncü skorerini çıkartan yarı finale çıkacaktı, çıkacaktı da 'da'sı da vardı işte.
Ül - Ef! liginde yarı finale çıkanı da bekleyen ligin Ef'iydi, Efes'i yani...
Herkesin düşündüğünü yazalım isterseniz; tamam ezeli rakibini yenmek menmek güzel tabii... Güzel de bunun 'da'sı olmasada 'de'si vardı işte... Yarı finalde de Efes'e iki kere yenilmek (mesela), ya da ezeli rakibine yenilmek... Shakespeare'in kulakları da çınlıyordu. Zordu vallahi yenilmek yada yenilmemek... Üçüncü periyotta bir şey daha belli oldu. Zaza yorulmuş, diğerleri zaten iki kez kazanırken Zaza'dan önce yorulmuştu. Fenerbahçe, savunma yapmadığı için diri kalan Davenport'a kalmıştı. Yani Fener'in o ikilisi de yoktu. O ikilisinin de yarısı vardı. Galatasaray'da Kunter çok oyuncuyla oynuyor, Koch hem kendi, hem oynamayan Lyday, hem de diğerleri için de oynuyordu ve müthiş oynuyordu. Arda beklenen (yada beklenmeyen) katkıyı sağlıyor, pivotsuz Fener'e içerden ağır basan Galatasaray, Arda ve Koch ile dışardan da ağır basmaya başlıyordu. Ve sonra bir tutam Muratcan, bir çay kaşığı Lyday ile Galatasaray bu sefer tatlanmıştı bile.
Bağlayalım ve daha önceki gibi bağlayalım. İstanbul'un derbisi de kendisi gibi demiştim ya... Sabah evden çıkanların, sağ salim inşallah çıktığımız gibi çıktığımız yere döneriz diyenlerin şehrinde seyirciler (belki de değiller, seyretmiyorlar çünkü) Abdi İpekçi'ye girdikleri gibi çıktılar ya... Ufak tefek olayları saymazsak, maç da olaysız bitti ya... Bekleyen de 'Ül - Ef'in 'Ef'i ya... Onun için de işte yenen de memnun, belki yenilen de ya...
SPOR
BEŞİKTAŞ SİZİNLE GURUR DUYUYOR
At yarışları
Avrupa Ligleri
BİLETİ ASLAN KESTİ: 78-91
2. LİG puan durumu
Detroit kötü basladı
Kızlar zirvede: 3-1
HENÜZ BİTMEDİ!
İş daha bitmedi
Hocada final turu
KAPIDAKİ KRİZ
Maxim-Cesar'la havada pazarlık
Nihat zirveye uçurdu
HOŞGELDİNİZ
SON GÜLEN THIRY
Alevlerle dans
Bayanlar gurur verdi
Haber turu...
Yenen de memnun, yenilen de
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010