Arzulanan tempo bir türlü yakalanamamıştı. Aniden o eski renkli başkana bağlanıldı. Stüdyo zaten renkliydi, panterliydi de. Bir eski hakem, bir eski Berlin'in o abi panteri , bir eski Atina panteri ve tabii o programın sürekli panteri. Sonra da neler oldu neler. "Seni, ben işe aldırdım" da vardı, "Gücün yetiyorsa, kovdursana" da, "En güzel maçı sen kaptın" da vardı, "Penaltıyı o çaldırttı" da. "Sen neymişsin be Bülent aabiii" de, "Tetik de, tetikçi" de, "Hadi Ahmet, iyi gidiyor, devam et" de, "Tam zamanı işte, şimdi stüdyoyu terket" de. Tabii yine "Allah, Güntekin'e kolaylık versin" de vardı. Ve de "MEHAKE, MEHAKE"tabii. Bir o kızlar eksikti vallahi. MEZDEKE MEZDEKE tabii...
Paranoyak mı oldum?
Kadının biri telefon açıyor. Spor yazarlarını okumuyorum diyor, ama sizi okuyorum, daha doğrusu üç kişiyi okuyorum. Üçün biri de sizsiniz yani. Cevap vermiyorum. Ne oldu diye soruyor kadın. Hoşunuza gitmedi mi yoksa. Önce diğer ikisini söyleyin diyorum, ona göre.
- Farkeder mi ki?
- Offf, farketmez mi, hem de öyle farkeder ki
- Peki Ali'si, Veli'si, bir de işte Köyün Delisi
-???
- Şimdi hoşunuza gitti mi?
- Gitmedi
-???
- O ikisini okuyorsanız rica etsem de beni bir daha okumasanız.
Bir İtalyan restoranı
Papermoon'da yemek yiyoruz. Kadının biri çaktırmadan beni kesiyor, arada sırada çaktırıyor da. Arkadaşı hemen farkediyor. Tanıştırıyor da. "Bizim Bilgin de spor yazarı işte." Bir tuhaf oluyor sanki kadının suratı aniden. Hayalleri kırılıyor sanki, üzülüyor da sanki, ama beni de kırmak istemiyor sanki.
- Aaa, öyle mi, memnun oldum (Memnun olmadım der gibi).
- Ben olmadım.
- ???...
- Tanıştırılma şeklinden yani. Spor yazarı değilim de.
Tanıştıran kadın şaşırıyor bu defa da.
- Peki sen spor yazarı değil misin ki?
Sor bakalım arkadaşına diyorum. Spor yazarı deyince aklına gelen ilk üç kişi kim? Soruyor, arkadaşı da aklına gelen ilk üç ismi söylüyor.
- İşte onun için spor yazarı değilim. Yani o üçünden değilim.
- Spor yorumcusu peki?
- Aklına gelen ilk üç spor yorumcusu peki?
- ..... (Sayıyor)
- Ben almayayım, mersi.
- Spor otoritesi?
- Aklınıza gelen ilk üç spor otoritesi?
- .... (Sayıyor)
- Bunu da almayayım.
- Bir bilen?
- Estağfurullah.
- Çok bilen?
- O da estağfurullah.
- Yazar?
- Estağfurullah.
- Gazeteci?
- O zaten estağfurullah
- Nesin be peki?
- Boşveeer, Bilgin Gökberk'in Bilgin'i işte yetmiyor mu sanki?
Spor Yazarları Derneği Başkanı sevgili Belge ve de spor yazarları anlamışlardır demek istediğimi tabii. Alınmazlar da inşallah tabii. Onları zaten tenzih ediyorum tabii, ve de gayet tabii. Ama diğerleri de lütfen alınsınlar tabii.
Sırası istemeden gelmişken. Ya da ben sırasını isteyerek getirmişken. Bizim stadyumlarda olanları, onların stadyumunda kimler yorumluyor mesela? Eski amigomatik yöneticileri kırpıp kırpıp niye yorumcu yapıyorlar mesela? Türkiye'de yorumculuk kala kala onlara mı kaldı mesela? O zaman tribündeki amigolara niye kızıyorsunuz ki? Haksız mıyım ki?
"O"nu seviyorum "onu seviyorum"u da seviyorum. Sık sık onu seviyorum da, ama işte tükeniyorum da bazen. Ya da "o" o kadar çabuk tüketiyor ki bazen. Galiba kendimi yine "full"letmem lazım. Galiba bu cuma susmam lazım. Galiba "O"na her an da "full" olmam lazım.
Ne demiştim, ellerinde birer fare, kendileri de birer fare. (Kastedmediklerimi tenzih ederim). Loş bir odada her şeyleri netten, sevgilileri bile chatten, seksleri bile internetten. Yalan dolan, bilmeden öğrenmeden gelene geçene terbiyesizce geçiriyorlar. Zavallılar rumuz kullanıyorlar, yani korkuyorlar da, deliklerinden çıkamıyorlar da. Eleştirinin hiçbir türlüsüne takılmıyorum da, ama yalanın hertürlüsüne de accaip takılıyorum da.
Olympiakos maçına gidiyorduk. Halil (Özer), ben ve Cüneyt (Karakaya). Anayoldu ya, yine ana baba günüydü ya. Pas geçtik. Ona yol denir mi bilmem ama, o diğer yolu da. Bizi götüren Milliyet'in şoförü bizi öyle bir "kestirme"ye soktu ki, o yol diyemediğimiz ikinci yol bile bunun yanında Milano - Venedik otobanı gibi kalırdı.
Hani gaspçılar var deniyor ya. Dua ettim vallahi, inşallah gasp edilirdik. Öyle bir yoldu ki, öyle ıssızdı ki, öyle ürkütücüydü ki. Ve de karşımıza kimler çıkabilirdi ki. Hani karşımıza çıkan sadece gaspçı olsa, o gaspçıyı sevinçten öpebilirdik de. Ne çıkarsa bahtımızaydı adeta. Öpücü çıksa öpülebilirdik de, öldürücü çıksa öldürülebilirdik de.
Özhan abinin kulakları çınlasın
O, on - onbeş kişilik grup Olimpik kızın evinin ilk ışıklarını taaa uzaktan gördüğümüzde çıktı aniden karşımıza işte. Bi accciptiler de vallahi. Hani en korkunç gaspçı bile onların yanında biseksüel bir Fransız piyanisti gibi kalırdı. Bu sefer in - cin bile top da oynamıyordu. Para dediler. Park parası. Beş milyon mudur nedir. Konu o değildi tabii. Gerçi beş yüz milyon isteselerdi, onu da vermeye hazırdık da. Sinirlerimiz bozulmuştu bir kere. Kanımız da hızlı dolaşmaya başlamıştı, kaynamıştı da. Ulan öleceksek böyle ölelim dedik, hani alttan almaktansa, hani Özhan abi nasıl olsa geride kalanlarımıza da bakardı.
'Yıkılmadım, ayaktayım'
Sabahtan beri bekliyoruz dedi reisleri. Arabanın da önüne geçti. Allah gelse para almadan geçirmem. Halil basın kartını filan gösterdi. Olimpik kart dedi reis (ne demekse). Yanlız o karttan olanlar geçebilir. Sonrasını boşverin. Yazdığıma göre yaşıyorum işte. Bu tip stadlara dünyanın her yerinde böyle gidiliyor diyor ya Togay abi (Bayatlı). Böyle de gidiliyor mu Allah aşkına peki sevgili ve sayın Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı. Ya da o yoldan tek başınıza korumasız, şoförsüz bir Galatasaray maçına gitsenize Allah aşkına, sevgili ve sayın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı.
Evet 18 yaşından gün almayanlar. 48'inden günler alan "o"nun söylediklerini okumasın demiştim. Öyle çok mail geldi ki, bir daha yazın diyorlar, geçen hafta okumayanlar da okusun, hatta arada sırada yine yazın, herkes okuyana kadar. İşte bir kere daha:
"Ayağımız kanadığında, kanımızı emmek isteyenlere izin verebiliriz. Ama reyting uğruna ülkemizin kanının emilmesine evet diyemeyiz". (Şenol Güneş Türkiye A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü)
SERİ İLANLAR
Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
SPOR
KARTAL YENİ UYANDI
At yarışları
Alpay'dan Ada'ya veda
Fener iyi başladı
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Memo'nun ayak sesleri
Konniçiwa* Japonya
Hassan topun ağzında
Fener istedi, Uzun geldi
Yıldıray'a adım adım
Koalisyon gerilimi
MHK'ye son şans
Haber turu...
Ya MEZDEKE, ya MEZDEKE
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010