Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Önce Hollanda. Ya da Hollandalılar. Sanki voleybol takımı onlar. Ya da hentbolcular... Ama bu haftalık basketbol oynuyorlar. Üstelik bir hentbolcu veya voleybolcu kadar bile oynayamıyorlar. Sonra 12 dev adam... Gerçi ne 12’ye, ne devlere gerek var. Ligden herhangi bir 7-8 adamla bile bu Hollanda ile filanda, falan... Anladınız işte. İlk beşimizin özelliği, beşinin de ayrı takımlardan, güzelliği de üçünün de ayrı basketbol ülkelerinden olması belki... Kerem, Haluk, Ülkerlisi, Efeslisi, gerisi de Sienalısı, Panathinaikoslusu, Maccabilisi.. Tamam, Detroitli ve Sacramentolu yoktu. Bence Yunanistan’dan İsrail’den ve İtalya’dan gelenlere de gerek yoktu. Örs de "Ha o beş, ha bu beş, ya da şu beş ne fark ederki sanki" dediğinde 50-23 idi skor... Dakikada 15 küsur.
İkinci periyot biterken Örs ilk beşi kenara almış, Hollanda 31’de kalmış, Türkiye de 53 yapmıştı. Sıkıcı bir maçtı. Sıktı da... Düşünün üçüncü periyot bittiğinde yine Ukraynalı kızlar vardı. DJ de geç kaldı, kızlar da hâlâ sahadaydı. Üstelik mola da bitmişti. Dansı kesmediler. İki takım da kenarıda bekliyordu. Kimse de ilgilenmiyordu. Dördüncü periyot hiç kimseyi ilgilendirmiyordu. Ukraynalılar, mehter takımı, bando, aralarda yarışmacılar ve tabii Havuç... Hepsi de maçtan daha ilginçti. Hiç mi iyi birşey yoktu ki... Olmaz mı, var tabii... Hem de bir sürü... Litvanya öncesi bir çarşamba antrenmanı. Üstelik cumartesi maçının aynı saatinde yapılan... Ve kırmızı takım - beyaz takım yerine, turuncular ile oynamak... Herkesin milli sayısının bir artması, Örs’ün herkesi tartması ve de Hollanda’nın cismi boşverin hiç olmazsa ismini, hadi Hollanda’yı da boşverin, Hollandalılar’ı yenmek. Üstüne üstlük İsveç’te ben de varım demek. Belki üfff, belki de offf, belki de seyircinin dediği gibi ohhh, ohhh...